Otorite-İnsan ilişkisi bir muamma olarak görülmüş olsa gerek ki, bilim adamları bu ilişkiyi açıklamak amacı ile bazı deneyler yapmışlar.

Milgram deneyi[1], insanların otoriteye kendi değerleri ile çelişmesine rağmen ne kadar itaat edebileceklerini ölçmeye çalışan bir deneydi ve sonuç makalesinde Milgram şunu söylüyordu: ‘Karar verme konusunda, özellikle bir kriz ortamında karar verme konusunda hiçbir deneyimi veya yeteneği olmayan bir denek, kararı gruba ve gruptaki hiyerarşiye bırakır… İtaatin özü, bir insanın kendisini başka bir insanın isteklerini gerçekleştiren bir araç olarak görmesi, böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu hissetmemesidir. Kişinin bakış açısındaki bu kritik kayma gerçekleştiği zaman, itaatin tüm öznitelikleri bunu izler’

Stanford hapishane deneyi[2], mahkûm veya gardiyan olmanın psikolojik etkileriyle ilgili bir incelemeydi. Deney Stanford Üniversitesi'nde psikolog olan Philip Zimbardo liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından 1971'de yapıldı. Yetmiş kişi arasından yirmi dört lisans öğrencisi gardiyan ya da mahkûm rollerini oynamak üzere seçildiler. Seçilen öğrenciler Stanford psikoloji binasının bodrum katındaki sahte hapishaneye yerleştirildiler. Mahkûmlar ve gardiyanlar çok çabuk bir şekilde rollerine adapte oldular. Deney öngörülen sınırların dışına çıkıp tehlikeli ve psikolojik olarak hasar veren bir duruma geldi. Birçok mahkûm duygusal olarak travma geçirirken gardiyanların üçte biri "gerçek" sadistik eğilim sergilemekten yargılandı. Mahkûmların ikisi daha deneyin başında çıkarılmak zorunda kalındı. Kendisi dahil herkesin rolüne iyice kaptırdığından emin olduktan sonra Zimbardo altıncı günün sonunda deneyi bitirdi.

Uzun bir süredir yaşadığımız tüm yangınlar, bu deneylerle açıklanabilir, bu deneylerden yola çıkarak, elbette bazı analizler yapmak mümkün. Ancak ülkemizin son günlerde karşılaştığı ‘Siz hangi ülkenin ………?’ Mottosunun başlangıcını yapan, hiçbir sıfatın altında isim olamayan, kendi de tek başına sıfat olamamış, zarf olmak için eylem denilen hareketle tanışmamış, bağlaç da olması imkansız, olsa olsa ayraç olurdu, onun da dilbilgisinde yerine kitaplarda olduğunu düşünürsek ve hiç kitap okumamış, dinlememiş, okuduğunu ve dinlediğini anlamamış, ona ayraç dersek kitaba dair önemli bir eşyaya haksızlık yapacağımızı bilerek bir türlü tarifleyemediğimiz, ‘şey’ desek ‘şey’in alınacağı, velhasıl ad vermekte zorlandığımız, bırakalım eski bir gelenek olan kahramanlık yapsın da kendi alsın desek hiç umudumuz olmayan söz konusu tanımlanamayan varlığı, bu deneylerle açıklamak da orantısız olabilir.

Burada bilimsel bir yorum yapmaya çalışmak yerine, başlık atabilme ve hakaret etme zafiyetinden başlayarak hiç de bilimsel olmayan argümanlar ortaya atmak daha iyi olabilir.

Mesela, ‘Siz hangi ülkenin …….?’ sorusu sanatçılar için, bilim insanları ve hatta basın mensupları için, aslında birçok uğraş veya iş dalı için geçerli bir soru değildir, genelde değerlerin evrenselliğinden falan bahsedilir ya, işte bu gerçek bir olgudur, nasıl ki dünyanın her yerinde yerçekimi benzer şekilde hareket ediyorsa, sanatçı olabilmenin, bilim insanı olabilmenin veya gazeteci olabilmenin de evrensel kriterleri vardır, olduğunuzu iddia etmeniz olduğunuz anlamına gelmez.

Böyle bir soru sorulabilir mi? Elbette sorulabilir, ifade özgürlüğü de evrenseldir ama sorunun anlamı olmayabilir, anlamı olmayan bir soru sormak isteyene de diyecek bir şey olmaz.

Şükür, bu sefer ‘sözde’ sanatçı ifadesi unutulmuş, her ne demekse.

Hakaret etmek isteyip de edememek, ettiğini zannederken yüceltmek, hatta bunun farkında olmamak da ayrı bir meziyet tabii ki; devlet kanalında çalıştığın zaman bu tür bir açıklama yapamazsın, çünkü devletten para kazanıyorsun, basit mantık ile kimden para alıyorsan onun dili olmak zorundasın derken bunu yapmamış bir insanı yücelttiklerinin farkındalar mı acaba?

Veya, aşk hayatı ile gündemden düşmeyen ve İngilizce bilen birisi olmak nasıl bir kötüleme yaptıklarının kendileri farkında mı?

Demode olmak aynı zamanda bir zamanlar moda olmaktır ya kime anlatacaksın bunu.

Masumiyet karinesi, yargı kararı gibi birtakım hukuksal kavramlardan bahsetmek ise nafile.

İsmin parlıyorsa, sanatçıysan bazı kampanyalara katılamaz, siyaset yapamazsın diyerek hakaret edilemez, bu ancak yüceltmek olur da, niyetin de o olmadığı bilince durum sadece absürt olur.

İsteyen istediği gibi tamamlasın, siz hangi ….?