Siyasette eleştiriye yanıt verme, karşıt eleştiri yapma kültürü sanki geride kaldı. İktidar yıllarca sabahtan akşama kadar “eyyyt” diye başlayarak götürdüğü hakaretamiz suçlamalarla 2019 yerel seçimlerine kadar geldi. Sonuçta birkaç büyükşehir kaybetmekle kalmadı, ülke bazında toplam oy oranı da aşağıya doğru gitti. Milliyetçilik adına Suriye, Libya gibi ülkelerde girişilen savaşlar istenilen olumlu etkiyi iktidara getiremedi. Muhalif ve paralı Suriyeli askerlerle hem Suriye’de hem de Libya’da, elde edilemeyen bir başka sonuçsuz gündem oldu. Üstelik Suriye’de geri çekilmekle kalmadık, Ruslarla birlikte devriye gezerek Esat hükümetinin askerlerini korumak zorunda kaldık.  İmdada corona yetişti desek yanlış olmaz, ama! Aması var:

Corona virüse karşı geç kalan önlemlerle olay sayısı yükseldi, ayrıca iki ayda dağıtılamayan maskeler iktidarın itibarına biraz darbe vurdu. Sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi ve uygulamaya konmasındaki beceriksizlik ise içişleri bakanını yıprattı. Bakan, yeniden piyasaya sürülünceye kadar geri plana çekilmek durumunda kaldı.

İnsanoğlu fanidir, ölmeden önce unutmayı da öğrenir. Türk insanı daha da çabuk unutur. Ramazanın getirdiği ruhani atmosfer içinde evde kal kampanyası ve sokağa çıkma sınırlamalarının etkisiyle, biraz sakinlik yaşadık. Tam da iktidarın başı nihayet gerçekleri görmeye başladı derken, Ramazan Bayramı’nın arifesinde İzmir ve Adana’da kimi 7 yıl öncesi atılan tweet’lere dayanan, kimi dayanaksız CHP örgütünün yöneticilerinin tutuklanmalarına tanık olduk.

Aynı olay Canan Kaftancıoğlu’na sadece dava olarak açılarak yapılmış, fakat sonuç istendiği gibi olmamıştı. İktidar açısından söylüyorum tabii ki. İzmir ve Adana için yapılan hamleler daha ileriydi ve Yassı Adayı betonlaştıran projenin iktidar ortaklarınca açıldığı gün, yani 27 Mayıs 2020’de bu kez yine İzmir’de CHP’lilere dönük suçlama ve tutuklama eylemleri gerçekleşti.

Birdenbire ne oldu da CHP’nin üzerine gidilmeye başlandı? İşin ilginç yanı “şu kişiyi alın” türünden bir söylem, emir ve talimatın sadece iktidarın başından değil, bazı iktidar partisi üyelerinden de geldiği iddia ediliyor.

Bu çok organize bir hareket mi? “İdeolojik” olarak hayır, ama “davranış” olarak evet.  Bu ikisinin arasında tabii ki büyük fark var. Böylece “vatan cephesi” gibi bir oluşum mu, yoksa “Göbbelsvari” bir ihbar kurumu ile tabana inme gayreti mi var, orasını bilemem. Başka nedenleri veya hedefleri de olabilir? Siz de görüşünüzü lütfen bildiriniz.

Cumhuriyet halk Partililer birkaç tutuklama ya da mahkûmiyet kararından etkilenir mi, sanmam. Sokağa dökülür mü, onu da sanmam. Zira mücadele hukuk, hak arama mücadelesi. Bu da yasalarla, yargıda yapılır. Yargı mı kaldı diyenlere verilecek yanıt, yargı her zaman herkese gereklidir olmalıdır.

Seçim öncesi yapılacak yasal düzenlemelerle yeni partilerin seçime katılmasını engellemek, ittifakları durduracak kararları üretmeye çalışmak iktidar ortaklarına ne sağlar. Gerçekte ortaklardan biri iktidar, diğeri destekçi sadece. Gel gelelim iktidarın payandası olmak bir partiye nasıl oy kazandırır ya da kaybettirir bunu iyice araştıranlar vardır herhalde. Şimdi ortaya çıkan iki partiyle birlikte iktidar ortaklarının payları nasıl dağıtılacak merak ediyorum doğrusu.

İktidar, kendisini büyük gösterecek, halkı etkileyecek projeler üretmenin peşinde. Bir milyon yazılımcı, silahlı insansız hava aracı yetmez. Elektrikli otomobile ek olarak, bir uzay roketi yollamalı, içine de Tom Cruse gibi ünü bol bir Türk koymak gerek. Elon Musk nasıl olsa parayı alınca SpaceX ile yeğenini de götürür uzaya.  Bunları yapmak için parayı Katarlılar verir mi bilinmez, 50 milyon Dolar yeter. Parası ödenmeyen bir tank palet fabrikası fiyatı kadar yani.

CHP’lilere saldırmaya gelince, bu iş yel değirmenlerine saldırmak gibidir. Bu ülkeyi kuranların torunları da onlara destek verirse,  iktidarın planları havada kalır, inecek havaalanı bulamaz.