SİNEM DALKILIÇ / İZ GAZETE - İzmir Büyükşehir Belediyesi ve yetkili sendika olan Tüm Yerel-Sen arasında TİS imzalandı. Buna göre, sözleşme kapsamında 5 bin 845 personele “Personel Ulaşım Servis Tanıtım Kartı” verilecek. Büyükşehir Belediyesi yaptığı açıklamada sözleşmeyi, ‘Büyükşehir'den memurlara "ulaşım kartı" jesti’ olarak sundu. Tüm Bel-Sen, Büyükşehir Belediyesi ve Tüm Yerel-Sen arasında imzalanan ve ulaşım kartı ile sonuçlanan sözleşmeye tepki gösterdi. Yıllardır emekçilerin dillendirdiği bir talebin mücadele ile, emekçilerin yarattığı basıncın sonucu olarak alındığının üstünü örten; bunu bir lütuf, kendisinin alicenaplığı ve bir "jest" olarak takdim edildiğini belirten açıklama da İzmir Büyükşehir Belediyesi sert bir dille eleştirildi.

Haberde kullanılan 'jest' ifadesine karşı çıkan Tüm Bel Sen İzmir 1 No’lu Şube yayınladığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Ekonomik krizin faturasının emekçilere çıkarıldığı, giderek yoksullaştığımız koşullarda insanca yasamak için ücretlerinde iyileştirme istiyor. Tüm bu talepleri görmezden gelen, kulak ardı eden Büyükşehir Belediyesi bu talepler için verilen mücadeleyi önemsiz kılmaya çalışıyor. Bu mücadelelerin toplamının yarattığı basıncın eseri olarak elde edilen kazanımları ise bir lütuf gibi sunuyor." İşçilerin mücadelelerinin küçümsenmeye çalışıldığı, ve haklarını bir lütuf gibi sunan habere karşı yayınlanan açıklamanın tam metni şu şekilde:

"izmir.bel.tr adresinde dün yer alan bir haber, toplu sözleşmenin imzalanmasına dair haberin baslıgı Izmir Büyüksehir Belediyesi’nin toplu sözleşme süreçlerini nasıl ele aldığının özeti gibiydi.

Büyüksehir emekçileri yıllardır bir dizi talebi eylemli ve fili bir mücadele ile dile getiriyor. Ulasım kartı, yemek hakkı, kreş istiyor. Ekonomik krizin faturasının emekçilere çıkarıldığı, giderek yoksullaştığımız koşullarda insanca yasamak için ücretlerinde iyileştirme istiyor. Tüm bu talepleri görmezden gelen, kulak ardı eden Büyükşehir Belediyesi bu talepler için verilen mücadeleyi önemsiz kılmaya çalışıyor. Bu mücadelelerin toplamının yarattığı basıncın eseri olarak elde edilen kazanımları ise bir lütuf gibi sunuyor.

ULAŞIM HAKTIR! KİMSENİN 'JEST'İ LÜTFU DEĞİLDİR! MÜCADELE İLE KAZANILMIŞTIR !

Yıllardır emekçilerin dillendirdiği bir talebin mücadele ile, emekçilerin yarattığı basıncın sonucu olarak alındığının üstünü örten; bunu bir lütuf, kendisinin alicenaplığı ve bir "jest" olarak takdim eden işverenimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi idaresini yakından tanıyoruz.

Kendi bünyesinde hizmet üreten emekçilere aslında Türkiye'deki herhangi bir işveren-patron gibi yaklaştıklarını biliyoruz. Kullandıkları dil de, yöntem de dört milyon İzmirli'ye hizmet üreten altı bine yakın emekçiye nasıl yaklaştıklarının ispatıdır. Çalışanlarda oturtmak istedikleri anlayış "patronun" kendileri olduğu, çalışanların hak ve taleplerinin ne olduğunun, bunun için nasıl bir mücadele yürüttüklerinin önemsiz olduğudur.

Öyle ya; kendileri uygun gördükleri zaman, emekçilerin yıllardır sorun olarak tarif ettiği ve çözülemeyen yakıcı sorunların çözümünün bir çeşit bahşiş, bir armağan, bir "jest", olarak sunabilirler. Onlara göre zaten hak olarak ele alınması gereken bir baslıkta, önünde yasal bir engel olmamasına rağmen su ana kadar çözümsüzlüğü dayatanın işveren olduğunu kimse sorgulamamalı, bu kısma kimse kafa yormamalıdır. Çalışanları derinleşen bir ekonomik krizle yüz yüzeyken onların taleplerini görmezden gelen, örgütlülüklerini hiçe sayan, onlar mücadele ettiği için gündemlerine almak zorunda kaldıkları sorunlara ilişkin çözümleri geciktirip, bunlar hayata geçtiğinde de emekçilere "bir güzellik yaptığını" sananlar yanılıyorlar. Biz gerçeği biliyoruz.

“YETKİLİ SENDİKA" SADECE İŞVERENİN TEKLİFİNE ONAY VERME YETKİSİNE SAHİP DEĞİL

İşverenin dayattığı anlayış açıktır. Bu anlayış ve çerçeveye razı; karsılarına konan ilk teklifi apar topar kabul eden; işverenle değil, kendisine rakip gördüğü sendikalarla mücadele alanında varlık gösterebilen sendikalar da bu tablonun parçasıdır. Tüm Yerel-Sen toplu sözleşme sürecini emekçilerden kaçırmış, işverenin inisiyatifine bırakmıştır. Mart sonuna kadar bırakalım bir sonucu, randevu dahi alamamıştır. Ancak dışındaki sendikalara başvurduğu zaman ve onlarla birlikte bir eylemlilik süreci başlatabilmiş, bağımsız bir varlığı olmadığını göstermiştir. Yetki sürecinde “950 fark attık” diye böbürlenen bir sendika bu eylemlerde üyelerinin yüzde ikisini dahi hakları için harekete geçirememiştir.

SARI SENDİKALAR 'SENDİKASIZLAŞTIRMA' SALDIRISININ PARÇASIDIR

İşverenler bu tür sendikalar ve böyle bir sendikal anlayışı tercih eder. İktidardan ödünç bir dille sahici sendikaların altını oyarak, çalışanları korkutarak üye kaydeden sendikaların mücadele gücü yoktur. Makul ve makbul oldukları için işveren tarafından tutulan, bizim yarattığımız basıncın tesiri ile yetkilendirilen, masadan düşenlerle sofrasını kuranların sahici sendikalar olmadığını üyeleri bile biliyor. Bu anlayış işverenin dümen suyundadır. Rengi sarıdır. İşveren verdiği zaman alır, verdiği kadarını alır. Vermezse almaz, alamaz.

ULAŞIM KARTI SEVİNDİRİCİ BİR KAZANIMDIR! YENİ KAZANIMLAR İÇİN MÜCADELE, GERÇEK SENDİKALARIN SAFLARINA !

Bugün ulaşım kartı yıllardır verilen bir mücadelenin sonucunda meşrulaşmış, hak olarak herkesin aklında yer etmiş, önünde yasal bir engel kalmadığı için verilmemesi konusundaki bahaneler tükenmiş, seçim öncesinde kapısının önünde itiraz eden emekçileri görmek ve göstermek istemeyen bir idare tarafından verilmek zorunda kalınmıştır. Bu, bunun için mücadele eden, sokağa çıkan, kararlı bir şekilde bu talebin arkasında duran tüm emekçilerin kazanımıdır. Kazanımlarımızı korumak ve arttırmak için en çok ihtiyaç duyduğumuz sey, elverişli koşullarda değil her koşulda mücadele edebilen sahici sendikalardır. Tüm Bel-Sen böyle bir mücadele örgütü, KESK böyle bir mücadele geleneğidir. Tebaa muamelesi görmek istemeyen tüm emekçilere çağrımız; birlikte yürüdüğümüz yolda adımlarımızı da saflarımızı da sıklaştıralım. Tüm Bel-Sen'de örgütlenelim!"

Editör: Haber Merkezi