TİP Emek Büro İzmir Temsilciliği tarafından yapılan röportajın tamamı şu şekilde;

* Merhaba, Bağımsız Maden İşçileri Sendikası ve kendiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Merhabalar, öncelikle tüm kardeşlerimin dünya madenciler gününü canı gönülden kutluyorum. Sendikamız maden işçisinin hakkını her daim savunan adımızdan da anlaşıldığı gibi maden işçilerinden oluşan madenlerde yaşanan haksızlığa ve uygun olmayan çalışma şartlarına karşı işçiyi savunan bir sendikadır. Ben Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Genel Mali Sekreteri Resul Demir. Aynı zamanda fiilen Soma havzasında özel bir maden şirketinde çalışmaktayım. 3 çocuk babası aynı zamanda maden işçisi bir dedenin torunu ve yine maden işçisi bir babanın oğluyum.

* Dünyanın en tehlikeli meslek kollarından biri olan Madenciliğe nasıl başlamaya karar verdiniz? Hiç tereddüdünüz oldu mu?

İlk bölümde de dediğim gibi bizim ailede hemen herkes maden ocaklarında çalışmıştır. Tabi ben de dedemden, babamdan, amcalarımdan gördüğüm gibi madende çalışmayı tercih ettim. Aslında yüksekokul okudum fakat o mesleği tercih etmek istemedim. Gerek maddi şartlar gerek erken emeklilik olsun bunun gibi bazı konular beni madene yönlendirdi. Gerçi erken emeklilik dedim ama özel sektörden emekli olan bir madenciyle TKİ ve TTK bünyesinden emekli olan madenci arasında emekli maaşı konusunda koca bir uçurum bulunmaktadır. Sendikamız olarak birçok başarıya imza attık, sıradaki en büyük hedefimiz bu uçurumu ortadan kaldırmak olacaktır. Bu arada tereddüdüm olmadı ilk zamandan beri işimi severek yapıyorum. Zaten insan yaptığı işi severek yapmıyorsa işkence ve zulüm gibi gelir kendisine.

* Madendeki ilk günleriniz nasıl geçti? Zor muydu?

O zamanlar (2008 yılı) Trakya havzasında babamın çalıştığı şirkete başlamıştım. İlla ki zorluk çektim sonuçta ağır şartları olan tehlikeli bir iş yapıyoruz. Ama insan zamanla her şeye alışıyor.

* Madende çalışma koşulları nasıl?

Madenlerde işçileri korku yönetiyor. Özel sektörde madenlerin çalışma şekli idari ve amir kadrosunun tekelindedir. İşçinin yevmiye cezası, işini kaybetme korkusunu kullanarak her türlü çalışmaya zorlayan bir yapı mevcuttur. Aslında işçiler birlik olup bu düzenin karşısında dursa bunların hiçbiri yaşanmayacaktır. Tabi bu işin birde sarı sendika boyutu var. Sendika denen yapı işçinin patronlara ve idarecilere karşı savunulması için oluşmuştur. Ama sarı sendikalar işçinin sırtından para ve güç kazanarak işçinin haklarını patronlara peşkeş çekmektedir. Bu işe gönül vermiş işçinin birlik olması haklarını sonuna kadar savunması için bu yola baş koymuş biri olarak tüm maden işçilerini Bağımsız Maden İşçileri Sendikası altında birlik olmaya davet ediyorum. Unutmayın arkadaşlar gün birlik olma günü…

* Çalışma koşullarına bağlı olarak yaşanan hastalıklara ya da iş kazalarına nasıl müdahale ediliyor?

Hemen hemen her şirkette uygulanan şudur; eğer iş kazası ağır değilse tutanak bile tutulmuyor, işçiyi yıllık izin kullanmaya teşvik ediyor. Tabi kazanın sonucunda bir hasar var ise tutanak tutulup hastaneye yönlendirmeye mecbur kalınıyor. Meslek hastalıklarına yaklaşım hepsinden daha kötü. İşçi madene başlarken bir sürü sağlık muayenesinde geçiriliyor. Aradan yıllar geçiyor, işçi hastalığa yakalanıyor. Tabi bu süre zarfında her yıl periyodik muayene oluyor. İşçi sanki bu hastalığa madende değil de evinde yakalanmış gibi "Senin sağlık durumun yeraltı çalışma şartlarına uygun değil" denilerek işten çıkarılıyor. İşçi eğer prim ödeme gün sayısını doldurduysa şanslı oluyor. Fakat dolduramayanlar ne yapacak başka şirkete girmek istese sağlık durumu yüzünden giremiyor. Yani her türlü madencinin hakkı yeniyor.

* Maden işçilerinin birçok iş koluna göre iyi bir maaş aldığını iddia ediliyor. Sizce bu doğru mu?

Maaş konusuna gelince her ne kadar ülkemiz şartları ve asgari ücret göz önünde bulundurulduğunda yüksek gibi görünse de dünya standartlarına bakınca çıkan sonuç şudur. Dünyanın en ağır işini en ucuza yapan ülke konumundayız. Ülkemiz ekonomik ve sosyal durumunun kötü olması, asgari ücretin açlık sınırı seviyesinde olması, madenci çift asgari ücret alıyor olmasına rağmen geçim sıkıntısı yüksek seviyede. Dolayısıyla en azından yeraltında yüksek ücret alıyorum diyerek çalışan ve bu zor çalışma koşullarını göğüsleyen ve bu yüzden işinden olmamak için işverenlerin gerçekleştirdiği baskıya, mobbinge boyun eğen insanlar var. Mücadelelerimiz sayesinde bu durumları ortadan kaldıracak örnekler mevcut ve bu yaşamı köklü bir şekilde değiştirecek bir mücadele adımlarını atıyoruz.

* Mevzuatta belirtilen sürelere kıyasla madende çalışma süreleri ne kadar aşılıyor?

Çalışma saatleri konusunda büyük şirketler genelde mevzuata aykırı hareket etmiyor. Eğer fazla mesai yaptırırsa ücretini ödüyor. Ama ülkemizde küçük çaplı bir sürü maden ocağı var ve bu şirketler işçiyi fazla mesaiyle çalıştırıyor. Hafta tatilini tek kullandırıp ücretini vermiyor, işçinin hakkını gasp ediyor.

* Hep yapılan denetimlerde madenlerin başarıyla geçtiği söylenir. Madende iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yeterli önlemler alındığını düşünüyor musunuz?

Doğru bütün şirketler denetimlerden başarıyla geçiyor. Çünkü denetleme heyeti gelmeden önce haber veriyor, şirkette denetleme için bütün önlemleri alıyor. Bence iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemleri yetersiz. Bu durum hangi iş kolunda olursa olsun hele ki madencilik gibi ağır iş kollarında bile yaşanıyorsa çok kötü çalışma koşullarında çalışıyoruz demektir. İş kazalarına, ölümlere yol açılıyor demektir.

* İşçiler yaşadıkları sorunların çözümü ve talepleri için seslerini çıkarabiliyorlar mı?

İşçiler yaşadığı sorunları her ne kadar işveren temsilcilerine idarecilere iletse de yanlarında işçinin hakkını savunan işçinin taleplerini önemseyen bir sendika olmadığı için çözüm işveren temsilcilerinin ve idarecilerin inisiyatifine bırakılıyor. Eğer şirket yöneticileri işçiye olumlu yaklaşmazsa işçi bir daha derdini anlatmaya bile gidemiyor ki çözüm bulsun.

* Soma maden faciası sizi ve diğer madenci arkadaşları nasıl etkiledi? Sizce Soma maden faciasının ardından madencilik sektöründe iş güvenliği ve sosyal haklarla ilgili iyileştirme oldu mu?

Soma maden faciası bütün Türkiye’yi yasa boğmuş derin izler bırakmıştır. Facia öncesinde madenci köle gibi karın tokluğuna çalıştırılıyordu. Çünkü madenci asgari ücretle çalışıyordu. Ama faciadan sonra madencinin kıymeti az da olsa anlaşıldı ve şartlar bir nebze de olsa iyileştirildi. Bu ülkede bir şeyin değerini anlamak için canlar kaybedilmesi gerekiyor maalesef. Katliamın gerçekleşmesinden sonra ücret konusunda şartlar iyileşse de işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının üzerine çökülmesi, sarı sendika ve patronların ilişkileri ile işçilere unutturulması şartların durumunu göz önüne koyuyor. Fakat sendika Genel Başkanımız Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in önderlikleri ile yürüttüğümüz mücadeleler sonucunda bu sorunları kazanımlarla sonuçlandırdık. Katliamdan sonra iş kazaları, facialar olmuyor mu? Tabi ki de oluyor. Bizler her gün ölüyoruz. Şartların iyileştiği filan yok. Ancak öğrendiğimiz gerçek şu mücadele edersek değiştirebiliyoruz.

* İşçilerin ve sendikanın bundan sonraki mücadele planı nedir?

Daha önce de söylediğim gibi sendikamızın en büyük hedefi emekli maaşlarının kamu düzeyine çıkarılmasıdır. Bunu neden istiyoruz diye soranlara da cevabım şudur. Maden işçisi zaten yeterince yıpranıp erken emekli oluyor. Ama asgari ücretten daha düşük bir emekli maaşı aldığı için tekrardan çalışmak zorunda kalıyor. Madenci emeklisi daha düzgün bir maaş almış olsa hem yıpranmış vücudunu daha fazla yıpratmak zorunda kalmayacak hem de madenlerde yeni nesillere çalışma olanağı sağlanacak. Tabi bunun yanında çalışan madencilerin daha iyi şartlarda çalışmasını sağlamak, madencinin sermayesarı sendika işbirliğine mecburiyetini sonlandırmak ve son olarak da önderlerimiz Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’e layık olup onların yolunda izinde yürümek görevimiz bizim.

Editör: Haber Merkezi