TUGAY CAN / İZ GAZETE - 3 Mart 1992'de Kozlu Maden Faciası'nda 263 madencinin hayatıonı kaybetmesinin ardından Türkiye'de yaşanan iş cinayetlerine dikkat çekebilmek adına 3 Mart tarihi 'İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü' olarak belirlenmişti.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu 'İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ kapsamında bir basın açıklaması düzenledi.

TMMOB adına basın açıklamasını okuyan Maden Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Aykut Akdemir, 3 Mart 1992 Kozlu Maden Faciası’nda 263 madencinin yaşamını yitirdiğini hatırlatığı açıklamasında, 2017 yılında bir önceki yıla göre iş kazası sayısı %25 oranında arttığını ancak 2018 yılının verilerinin henüz açıklanmadığını kaydetti.

‘AÇIKLANAN RAKAMLARDAN ÇOK DAHA FAZLA EMEKÇİ HAYATINI KAYBETTİ’

Türkiye’nin işçi cinayetlerinde ilk sırayı aldığını belirten Akdemir, 2018 yılında en az 1923 işçinin öldüğüne dikkat çekti. Akdemir, “AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2019 yılının başına kadar iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin sayısının 22 bini aştığını üzüntüyle görüyoruz.” diye konuştu.

2011 yılından bu yana gerçekleşen iş cinayetlerini de açıklayan Akdemir, şu ifadeleri kullandı:

2011 yılında 69.227 kazada 1.700 kişi, 2012 yılında 74.871 kazada 744 kişi, 2013 yılında 191.389 kazada 1.360 kişi, 2014 yılında 221.336 kazada 1.626 kişi, 2015 yılında 241.547 kazada 1.252 kişi, 2016 yılında 286.068 kazada 1.405 kişi, 2017 yılında 359.766 kazada 1.636 kişi hayatını kaybetmiştir. Ancak biliyoruz ki bu rakamlar, bildirimlere göre çıkarıldığı için gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçekleşen kaza ve ölümler çok daha yüksektir.

'İŞÇİ SENDİKASIZLAŞTIRILIYOR'

İş cinayetlerinin gündemdeki yerini koruduğunu belirten Akdemir, “Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara karşı açık ve savunmasızdır. ”ifadelerini kullandı.

‘İŞVEREN SORUMLULUKTAN KAÇIYOR’

İşverenlerin sorumluluklardan kaçınmasını önlemek gerektiğine dikkat çeken Akdemir, “Bu kaçış için ise, danışmanlık hizmeti aldığı iş güvenliği uzmanını sorumlu tutmaktadır. İşverenin önleyici, engelleyici çalışmaları yapmadığı, kaza yaşanan durumlarda fatura meslektaşlarımıza kesilmekte, yargı önüne iş güvenliği uzmanları çıkarılmaktadır.” dedi.

İşsiz kalma korkusu, ücretlerde yaşanan düşüş ve koşulların giderek kötüleşmesinin tüm emekçilerin ortak sorunu olduğunu anlatan Akdemir,

“Uygulamaya konan özel istihdam büroları ile emekçiler kiralık işçi haline dönüştürülmüş, zorunlu bireysel emeklilik sistemi kesintileri ile de emekçilerin sosyal hakları daha geriye çekilmiştir. Güvencesizliğin neden olduğu esnek çalışma, işsiz kalma korkusu, işçilerin sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da olumsuz etkilemektedir.” diye konuştu.

‘İDARİ VE MALİ YÖNDEN BAĞIMSIZ BİR HEYET…’

Akdemir, sözlerini şöyle tamamladı:

"İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır. Bizler, her 3 Mart’ta olduğu gibi bu gün de iş cinayetleri ile mücadele etmek için sesimizi yükseltiyoruz. Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız için sesimizi yükseltiyoruz."

Editör: Haber Merkezi