İz Tv’de yayınlanan Bülent Kepenek İle Emek Dünyası'nın canlı yayın konukları BTS İzmir Şube Sekreteri Mehti Seyhan ve TÜM BEL SEN 1 No’lu Şube Başkanı Buse Engin oldu. Programda salgın döneminde emekçilerin hakları, toplu iş sözleşmesinden ve BTS’de gerçekleşen sürgünlere karşı yapılan eylemlere katılan çalışanların aldığı cezalar konuşuldu.
BTS İzmir Şube Sekreteri Mehti Seyhan konuşmasına 10 Ekim Ankara Gar Katliamı'nda kaybettikleri arkadaşlarını anarak başladı: “Ankara’ya barış için gittik ne yazık ki kana buladılar. Bu durum bilinçli olarak yapıldı. Her Ankara’ya gittiğimizde göndermemek için elinden geleni yapan emniyet yolumuzu Ankara’ya kadar açtı. Sincan’a mahkemeye gittiğimde avukatlar delilleriyle bunu sundu. Organize katliamdır. En fazla üyemizi kaybeden sendikayız.”
TÜM BEL SEN 1 No’lu Şube Başkanı Buse Engin,Katliamın 5. Yılında anmalarını gerçekleştireceklerini dile getirerek, “Türkiye’nin kaderine sürülmüş kara bir lekedir. Arkadaşlarımızdan yaralanan ve hala katliamın izlerini taşıyorlar. İnsan kurtulduğu için kendisini şanslı hissetmiyor. Anmalarımızı yapacağız. İzmir emek ve demokrasi güçleri olarak açıklama yapacağız. Ülkede barış ve emek adına tavrımız bellidir.” dedi

‘BIÇAK SIRTI DURUMUNDAYIZ’

Salgın döneminde esnek çalışma şartlarına yönelik işçi sendikalarıyla birlikte gerçekleştirdikleri eylemlerde taleplerinin tüm emekçilere uygun olduğunu söyleyen Engin, “Esnek çalışma talebimiz tüm emekçilere eşit olarak uygulanmasıydı. Salgın sürecinin başarıyla atlatıldı. Ancak hükümetin normalleşme çağrılarıyla birlikte bizlerde yeni normalleşmeye başladık. 15 Eylül’den itibaren gelecek olan 2. dalgayı aramızda konuşuyorduk. İzmir Büyükşehir Belediyesi konuyla ilgili koordinasyon masası kurdu. Hala devam ediyor. Taleplerimizi buradan dile getiriyoruz. 30 bin emekçi Büyükşehirde çalışıyor. Emek cephesi olarak haklar konusunda hepsine aynı bakıyoruz. Büyükşehir’den salgınla ilgili ikinci genelge çıkarıldı. Eksik yanlarının olduğunu düşünüyoruz. Sahada çalışan ya da yüz yüze çalışmak durumunda olan personelin de riski var. Aynı ekip arabasıyla göreve gittikleri için yakın temaslı oluyorsunuz. Personelin dönüşümlü çalışması mümkün değilken, dönüşümlü çalışmaya geçildi. Hizmet üretmek zorundayız, bıçak sırtı durumdayız. Aynı zamanda 14 gün boyunca hizmeti durdurabilme lüksümüz var mı? Bizim korkumuz bir kişi pozitif çıkarsa komple bir binanın kapatılmasıdır. ”


LİYAKATSİZLİK ARTTI

BTS İzmir Şubesi Sekreteri Seyhan yapılan eylemlerden sonra birimlerinde salgına dair alınan tedbirleri değerlendirerek, “Kovid nedeniyle dilekçe yazan arkadaşlarımız sürgün edildiği için, yeterli elemanımız da kalmadı. Salgınla pozitif çıkan arkadaşlarımız nedeniyle de sayı azaldı. Devlet demiryollarında kumanda merkezinde bulunan kişiler özel eğitimini alan kişiler yer alıyor. Şuan ehliyete sahip olmayan kişiler tren ve İZBAN’ların trafiğini kullanıyor. Yeterlilik belgesini almamıştır. Liyakatsizlik son dönemde daha çok arttı. BTS olarak bunları dile getirdikçe üye kazanmaya başladık. Bu durumda rakip Ulaşım-SEN’i rahatsız etmeye başladı “ dedi

Salgına dair eylemler sürerken, bütçe ile ilgili yapılan eylemlere dair değerlendirmede bulunan Engin, “ Herkes yarın nasıl geçineceğim derdine düşmüş. Askeri ücret açlık sınırının altında kaldı. 2019 yılındaki imzaladığımız toplu sözleşmeyle kimse refaha ulaşmadı. Büyükşehir’de yetki Tüm Yerel SEN’deydi. Tüm BEL SEN’e geçmesinin de katkısı oldu. Sayın Tunç Soyer emekçiden yana tavır alan belediye başkanı. İzmir’de yıllardır ücret ortalaması olarak 30. sıradaydık. Herkes başka belediyelere geçme yolundaydı. 2019 yılında imzalanan toplu sözleşmeyle adeta cazibe merkezi olduk. Ekonomik kazanımların dışında demokratik haklarda kazandık. Sadece ücret sendikacılığı yapmadı. Ekonomik kazançlar tabiî ki oldu ama mobing kurulu, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair kurul kurulmasına dair girişimimiz oldu. Konfederasyon olarak cebimize belli miktarı koyup gerisini önemsemiyoruz demiyoruz. Yerel gündemde takılı kalmamak, ülke geneline yönelik bir kaygımız var. Duruşumuzla da fiiliyata dökmemiz lazım.” dedi
Kazımların üyeler üzerindeki etkisine de değinen Engin, sadece ücrete dair kaygılarının belirleyici olmadığını ancak personeli için aslında motive eden uygulamaları da önemsediklerini söyledi

BASKI SÖZ KONUSU

Demiryolunda çalışan emekçilerinin geçirdiği kazaların kurum içindeki baskılardan kaynaklandığın söyleyen Seyhan, “ Aslında ekonomik sorunlar öncü durumda. İş yerinde ayrıca problemleri var. Özellikle rakip memur sendikası çalışanlar üzerinde baskı kuruyor. Ayrıca kurumda sürgünlerin ve liyakatsız atamaların olması etkili. Kazaların çoğu sebebi araştırılsa işçilerin kafasının rahat olmamasıdır.”dedi 
Salgın döneminde yolcu trenlerinin ulaşımının durdurulduğunun da altını çizen Seyhan , “Salgın nedeniyle yolcu trenleri çalışmıyor. Özelleştirmenin belki de alt zeminini hazırlıyorlar. Uçaklar ve diğer toplu taşıma araçları çalışıyor. Trenlerin çalışmaması da otobüs şirketlerinin fiyatları arttırmasının önünü açtı.” dedi


İşçi sendikalarıyla toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde belediyeyi SODEM-SEN tutumuna dair açıklama yapan Engin,  “CHP’li belediye başkanlarının ortak tutum almasına yönelik kuruldu. İmzalanan toplu sözleşmelerde belli denge yakalamak ve çizgiye çekilme hedefi güdülüyor. Hak eşitleme ve bütünlük sağlamak olarak tanımlansa da, bizlerde buraların ileride karşımıza ciddi örgütlü yapılanmaları çıkaracağını düşünüyoruz. SODEM-SEN bir yapı olabilir. Bizim için esası belediye başkanlarının iradesidir. Yüzde 3 ya da 4’lük toplu görüşmeleri asla tanımayız. Kapıdan giren tüm emekçiler aynı şartlar olmalıdır. Ancak bu kararın hayraalamet olduğunu düşünmüyoruz.“ dedi
İtfaiyeciliğin meslek sınıfında kabul edilmemesine dair, “Kendi özlük haklarının olması çok önemli. İtfaiye emekçileri yıllık izinlerini bile kullanamıyorlar. Çalışma şartları bizler gibi büroda değiller. Soludukları gazlardan dolayı meslek hastalıkları oluşuyor. Malesef emekten yana olmayan hükümet meslek sınıfı olarak görmüyor. Okulları var ancak bir meslek olarak tanımlanmıyor.” açıklamada bulundu

Editör: Haber Merkezi