İz TV’de yayınlanan Bülent Kepenek ile Emek Dünyası programının konukları SES İzmir Şubesi Eş Başkanı Erkan Batmaz ve DEÜ İş Yeri Temsilcisi Arzu Sert oldu. Sağlık emekçilerinin özellikle pandemi döneminde verdiği mücadelenin ve yaşanılan sorunların konuşulduğu programda, geçtiğimiz günlerde sonuçlanan TİS sürecine dair eleştirilerde bulunan Batmaz, “Yoksulun emekçinin hâlinden bihaberler. Biz kamu ve sağlık emekçilerinin haklarını savunurken alandan geliyoruz. Pandeminin en başından beri söylediğim her şeyi kendim yaşıyorum. Her şeyden önce kendimiz için mücadele ediyoruz. Toplum için mücadele ediyoruz ama kendim de o ekibin bir parçasıyım” açıklamasında bulundu. Açığa alınma sürecini anlatan Sert ise, “İşin komik tarafı; ben 3 haftalık bir hemşireydim. 3 hafta önce atanmış bir hemşireyi daha tanımadan böyle bir süreç yaşanmış oldu. Benimle alakalı herhangi bir durum yoktu. Tamamen DEÜ Rektörlüğü’nün sendikal faaliyetlere bakış açısı ve bana gösterdikleri bir sopa” diye konuştu.

SÜRECİ ANLATTI

Açığa alınma sürecine dair konuşan DEÜ İş Yeri Temsilcisi Arzu Sert, “Açığa alınmamıza Tıp Bayramı Haftası’nda Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi yemekhanesindeki bir eylem sebep oldu. Öncesinde açığa alınma sebebimizi bile bilmiyorduk. 5 Mart tarihinde Günseli meslektaşımla birlikte kaybettiğimiz meslektaşlarımızı anmak için bir dakikalık bir saygı duruşunda bulunduk. Diğer hastane ve iş yerlerinde de buna benzer eylemler yapılmıştı. 8 Mart Kadınlar Günü’nde elimize gelen tebliğle hakkımızda soruşturma açıldığını ve açığa alındığımızı öğrendik. Ancak soruşturmanın içeriğini üç hafta sonra öğrenebildik. Hayatını kaybeden sağlık emekçilerini anmanın; ‘devletin birliğini bozmak, il hıfzıssıhha kurallarına aykırı davranmak, sosyal mesafe kurallarını ihlal ederek sağlık emekçilerinin sağlığını tehlikeye atmak’ gerekçelerine neden olduğunu öğrendik. Bu süreç 6 ay kadar sürdü. Bu süreçte defalarca Rektörlüğe dilekçe yazdık, hukuki süreç başlattık. Sendikamızla birlikte sokaktaki mücadele ayağını da ördük. Bu mücadelemiz iki kere Meclis’e taşındı. İşin komik tarafı; ben 3 haftalık bir hemşireydim. 3 hafta önce atanmış bir hemşireyi daha tanımadan böyle bir süreç yaşanmış oldu. Benimle alakalı herhangi bir durum yoktu. Tamamen DEÜ Rektörlüğü’nün sendikal faaliyetlere bakış açısı ve bana gösterdikleri bir sopa” açıklamasında bulundu.

‘TEK KİŞİYMİŞİM’

Açığa alındıktan sonraki süreçte maddi anlamda adeta açlığa mahkûm edildiğini dile getiren Sert, “Atanmadan önce özel hastanede çalışıyordum ve Kovidin pik yaptığı bir dönemdi. İşe girdiğin ilk hafta Kovide yakalandım. Aşının ortaya çıkmasından 2 hafta kadar önceydi. Ağır bir süreç yaşadım. Ne dinlenecek bir odamız ne dinlenecek bir ortam vardı. O zaman sağlık emekçilerinin yaşadığı zorlukları en ağır biçimde hissettim ve sonrasında atanma durumum oldu. Henüz eğitim sürecindeydim. Birimime gidebilmek için bir oryantasyon sürecinden geçmem gerekiyordu. 3 hafta sonra açığa alındım. ‘Başka bir sebebi vardır, işe uygun görmediler’ diye düşündüm. Hatta direkt işten atıldığımı düşündüm. Çünkü o 1 dakikalık saygı duruşunun soruşturmaya dönüşebileceğini düşünmemiştim. İlk başta aileme söylemedim. Bu kadar yaygınlaşacağını ve uzayacağını bilemezdim. Onlar bir televizyon kanalından öğrendiler. İlk iki maaşım yatmıştı. Sonra hastaneden arandım ve maaşımı iade etmem istendi. Süreci anlamlandıramadık. Hastanenin belirli birimlerini aradığımızda onlar da şaşkındı. Sonra öğrendik ki Türkiye’deki tek örnek benmişim. Sözleşmeli personel olup da açığa alınan tek kişiymişim. Normalde devlet memurları açığa alındığında süreç boyunca maaşlarının üçte ikisini alır. Benim öznel durumum sebebiyle aslında bu süreçte açlığa mahkûm edildim. Burada sendikam devreye girdi. Dayanışmanın dışında da bir maaş bağlandı. Sendikam bu süreçte arkamda durdu. Bu benim için büyük bir öneme sahip” ifadelerini kullandı.

‘TÜKENMİŞ DURUMDAYIZ’

Pandemi sürecindeki çalışma koşullarını değerlendiren SES İzmir Şubesi Eş Başkanı Erkan Batmaz ise, “Pandemiyi bizzat yaşayan sağlık emekçileri olarak tükenmiş durumdayız. Her geçen gün iş yükünün ve bununla birlikte ekonomik kaygının da arttığı bir dönem oldu. 2002’den beri Sağlıkta Dönüşüm Projesiyle beraber sağlığın özelleşmesiyle, sağlık emekçileri için içinden çıkılamaz bir durum meydana geldi. Gelinen nokta pandemiyle beraber şunu gösterdi; sağlık sistemimiz maalesef yönetilemiyor. Öldük, açığa alındık, gelirimiz düştü ve özlük haklarımızda geriye gittik. Alkışlatıldık ama haklarımız askıda kaldı. 5 dönem öncesinden bu yana her toplu sözleşmeyle haklarımızın erimesi artık umutsuzluğa, tükenmişliğe sebep oluyor. Yöneteme sorunu dağın üstüne her geçen gün bir toprak atıyor” diye konuştu.

‘BİRBİRİYLE UYUŞMUYOR’

İzmir’deki vaka durumunu aktaran Batmaz, “Birkaç gün önce İzmir Valimiz açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanlığı da veriler paylaştı. Maalesef bu sayılar birbiriyle uyuşmuyor. Bizim alandan aldığımız rakamlar daha yüksek ve Vali de açıkladığı verilerle bizi teyit ediyor. Sayıların birbiriyle uyuşmaması bizlerin pandemiyi doğru etüt edip ona karşı hem kendimizi hem de halk sağlığını örgütlememizi engelliyor. Aşı karşıtlarının bir kısmı da bu güvensizlik yüzünden karşı duruyor. 4. dalgayı saklamak, her şeyi çok normalmiş gibi gösterme huyu bu süreçte de devam ediyor. Hastaneler, yoğun bakımlar dolu. Biz alandan aldığımız bilgileri basınla paylaşıyoruz. Nitekim haklı çıkıyoruz. Maalesef 4. dalga kapıda. Her ne kadar İzmir için tablo iyi deseler de belirsizlik var. Buna karşı tek çözüm de aşı olmak” dedi.

‘HÂLDEN BİR HABERLER’

Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan TİS sürecine dair eleştirilerde bulunan Batmaz, “Kamu emekçilerinin yetkili ama etkisiz sendikası Memur-Sen ve Kamu-Sen ortaklığı, siyasal iktidarda ortak olan aklın bir yansımasını yaşamış olduk. Kamu emekçileri sefaletle karşı karşıya kaldı. Taleplerimizin, beklentilerimizin çok uzağında bir toplu sözleşme imzalandı. Bu sözleşmeyi kabul etmedik. Sadece son iki yılda gıdaya yapılan zam yüzde 70. Bizim aldığımız zam son iki yılda yüzde 28’lerde. İki yılda kaybımız bu. Yeni bir iki yılı bu şekilde yapmazlar dedik. Miting dahi yaptılar. Ancak ne yazık ki 11 günlük sessizlik sonunda 2020 yılı için yüzde 1, 2023 yılı için yüzde 2 farkı muazzam bir başarı olarak gösterdiler. Emekçinin hakkını masada savunmamanın temelinde siyasi iktidarın arka bahçesi olması durumu yatıyor. Diğer bir yanı da şu; yoksulun emekçinin hâlinden bihaberler. 32 bin lira maaş alan bir kişi 5 bin lira maaş alan bir sağlık emekçinin derdine nasıl derman olacak? Biz kamu ve sağlık emekçilerinin haklarını savunurken alandan geliyoruz. Ben Ege Üniversitesi’nde çalışıyorum. Pandeminin en başından beri söylediğim her şeyi kendim yaşıyorum. Her şeyden önce kendimiz için mücadele ediyoruz. Toplum için mücadele ediyoruz ama kendim de o ekibin bir parçasıyım” şeklinde konuştu.

‘KORKUYLA YAKLAŞIYORLAR’

Açıklanan zam oranlarının sağlık emekçileri arasında da rahatsızlık yarattığını ifade eden Sert, “TİS sürecinde orada değildim fakat DEÜ’de de TİS’e dair bir ses çıkarma oldu. Yine DEÜ Rektörlüğü tarafından yemekhane içerisinde bildiri dağıtımı engellendi. Arkadaşlarımıza da sonrasında soruşturma açıldı. 3600 ek gösterge ve diğer hak taleplerine dair özellikle genç emekçiler için sağlık iş kolunda farklı istihdam biçimleri var. Genellikle süresiz sözleşmeli olarak giriyorlar. Korkuyla yaklaşıyorlar. Sendikanın s’sine dahi uzak duruş var. İşlerini kaybetme korkusu var” dedi.

‘KAYYUMDAN FARKSIZ’

DEÜ Rektörü Nükhet Hotar’a verdiği kararlar nedeniyle kayyum benzetmesi yapan Batmaz, “Hotar bizim nezdimizde Boğaziçi’ne atanan kayyumdan farklı değildir. Aynı aklın, aynı siyasal iklimin ürünü. ‘Yönetemiyorsunuz’ cümlesine tahammülleri yok. Yönetemiyorsunuz dedikçe bizlere sopasını gösteriyor. Ama sendikadan arkadaşlarımızın oradaki duruşlarıyla bu baskıyı yeneceğiz. O sopayı gösterenleri Melih Bulu gibi oturdukları koltuktan edeceğiz” diye konuştu.

‘EMEKLİLİĞE YANSIMIYOR’

3600 ek gösterge ve ek ödemelerdeki son durumu da aktaran Batmaz, “2 yıl önceki sözleşmeyi açıp baktığımızda 3600 ek gösterge aynı şekilde duruyor. 3600’ün olmaması bugün emekliliğe yaklaşmış sağlık emekçilerinin emekli olmasına engel bir durum. Zaten krizin tüm faturası emekçilere yansıtılırken, bir sağlık emekçisinin veya bir kamu emekçisinin emekli olması akıl karı gibi durmuyor. Çünkü geçinemeyecekler. Şu an aldığı maaşın yarını alabilecek. TÜİK’in resmi verilerine göre açlık sınırı 3 bin, yoksulluk sınırı 9 binlere yaklaştı. Sağlık alanında yıllarca emek vermiş, 30 yıla yakın gecesiyle gündüzüyle çalışmış birinin 3600 olmadığı için emekli olamama durumu var. Yuvarlak cümlelerle 2022 yılında görüşüleceği söylendi. Seçim zamanı vaat olarak önümüze sunuluyor. Artık vaat istemiyoruz. 3600 ek göstergenin bir an önce çıkarılması ve TİS mutabakat metnine konulmasının istedik ama seçim vaadi olarak kaldı. Ayrıca sağlıkta performans denilen şey sağlıkta tüm kademelerin yer aldığı ekibi bozan bir durum. Performans adı altında emeğin her geçen gün sömürüldüğünü görüyoruz. Biz sendika olarak ek ödemeye karşıyız. Yoksulluk sınırının üzerinde, emekliliğe yansıyan temel ücret istiyoruz. Çünkü ek ödemelerimiz emekliliğe yansımıyor” açıklamasında bulundu.

YASALAR ÇIKMALI

Son olarak sağlıkta şiddetin aşılama sürecinde dahi artarak devam etiğini söyleyen Batmaz, “Geçen haftalarda İzmir’de Aile Sağlığı Merkezlerine 4’e yakın şiddet haberi geldi. Yok olan bir sağlık sisteminin halkla yüz yüze geldiği bir alandayız. Sağlıkta şiddeti önlemek için yasalar çıkmalı. Caydırıcı cezalar olmalı. Sağlıkta dönüşüm projesinin bir an önce sonlandırılıp ücretsiz sağlığın geliştirilmesi gerekiyor” dedi.

ASM’LERDEKİ SORUNLARA DİKKAT ÇEKTİ

Aile Sağlığı Merkezlerinde(ASM) yaşanan sorunlara da değinen Batmaz, “İnanılmaz sıkıntılar var. İş yükleri her geçen gün arttı. Yeni aile hekimliği sözleşmesiyle beraber, biz ona ceza sözleşmesi diyoruz, şu çıktı; aşıdan dolayı ek ödeme verilecekti, verilmemiş. Arkadaşlarımız hakları için eylem yaptılar, iş bıraktılar. İş bıraktıkları gün için maaşları kesilmiş. Belimizi doğrultmaya çalıştığımız bir durum varken hakları olan ek ödemeyi alamadılar. Bunu ortadan kaldırmanın en kolay yolu, bizim savunduğumuz ve mücadele verdiğimiz şey; insan onuruna yakışan bir temel ücret politikasıdır” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi