Nil KAHRAMANOĞLU-İZ GAZETE/ AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kısa çalışma ödeneğinin süresini son defa olarak mart ayı sonuna, asgari ücretteki artış miktarı kadar yükselttiğimiz nakdi ücret desteğinin süresini de 17 Mart’a kadar uzattık” açıklaması tepkileri de beraberinde getirdi. Kısa çalışma ödeneği ve nakdi yardımın, salgın devam ettiği sürece verilmesi gerektiğini ifade eden DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Aşılamadan tutun da pandemiyle verilen mücadelenin zayıf olduğu bu süreç içerisinde kısa çalışma ödeneğinin ortadan kaldırılması sosyal bir cinayettir” açıklamasında bulundu.

‘PANDEMİ BİTENE KADAR DEVAM ETMELİ’

Birçok çalışanın pandemi sürecinde işsiz kaldığını belirten Sarı, yapılan düzenlemenin işçileri açlığa ve yoksulluğa mahkûm edeceğini söyledi. “Kısa çalışma ödeneği pandemi bitene kadar devam etmeli’” diyen Sarı, “Zaten yetersiz olan kısa çalışma ödeneğinin 31 Mart itibariyle son kez ödeneceği söyleniyor. Baştan beri tavrımız; kısa çalışma ödeneğinin bunların belirlediği gibi 1160 lira ya da yeni gelen zamla 1400 lira değil en az bir asgari ücret tutarında olması gerektiği yönündeydi. Pandemi koşullarının sürdüğünü, tamamen hem dünyayı hem ülkemizi terk etmediğini göz önünde bulundurursak ve aşılamadan tutun da pandemiyle verilen mücadelenin zayıf olduğu bu süreç içerisinde kısa çalışma ödeneğinin ortadan kaldırılması sosyal bir cinayettir. İnsanlar zaten pandemi sürecinde işsiz kaldılar. Ne olacağının belirsiz olduğu kafe-bar gibi esnafın açılmasının netleşmediği bir dönemde bunun da son kez ödenmesi, cep harçlığı gibi verilen ödeneğin kaldırılması, en azından elektrik ya da su faturalarını ödeyen bu insanları tamamen zor durumda kalması anlamına geliyor. İstihdam biçimlerinin belirlenmediği bir süreçte açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilecek bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

‘İŞVEREN SUİSTİMAL EDİYOR’

Kod-29 adı altında yapılan işten çıkarmalara da dikkat çeken Sarı, işveren tarafından bu durumun suiistimal edildiğini vurguladı.

Kod-29’un tamamen işverenlerin lehine olduğunu dile getiren Sarı, “Ekonomik anlamda daralmaya gidildiği bu dönemlerde hükümetin ve Çalışma Bakanlığı’nın denetim mekanizmalarının işçiyi korur bir şekilde olmamasından kaynaklı olarak işverenlere büyük kolaylık sağlamaktadır. Bugün kod-29, iyi niyet ve ahlak kurallarından dolayı bir boşluğunu bulup işçiyi kıdemsiz, tazminatsız işten çıkartıyor. Sadece işten çıkarmayla yetinmiyor, bu nedenle işten atılan işçinin siciline işliyor ve ileride iş bulması konusunda sorun teşkil ediyor. Doğal olarak hükümet yoksulluğu ortadan kaldırdık derken başka bir kıyametin haberciliğini yapıyor ve işverenlere sahip çıkıyor. Bugün bir işçi herhangi bir suç işlediğinde bu tür mesnetsiz suçlamalarla karşı karşıya kalıyorsa ama işverenler el üstünde tutuluyorsa hükümetle sınıf arasındaki çelişkinin giderek derinleştiği ortaya çıkar. Kod-29 hiçbir işçi arkadaşımızın hak ettiği bir madde değildir. Bir an önce kod-29’dan da işçi atımlarının yasaklanması gerekiyor. En son CHP’li bir vekil, “PTT’deki yöneticiler, ‘PTT’deki idarecilerin özel sözleşmeyle ahlak ve iyi niyet kuralları dâhil 3 yıl içerisinde işten ayrılırsa şu kadar brüt ücret üzerinden tazminat alır’ maddesini koydu” diye açıklama yaptı. Ama bugün hem PTT’de hem de diğer iş kollarında işçiler işten atılıyor. Bir de önümüzdeki süreç içerisinde işe girme konusundaki çabalarına da bir engel oluyor.. Kısacası AKP hükümeti hem pandemi sürecini yönetememiştir hem de bu pandemi sürecinde bunca işsizliğe rağmen kod-29’dan birçok insanın sendikal örgütlenme ve çalışma koşullarını ortadan kaldırarak cezalandıran işverenlerin yanında yer almıştır. Biz de işçi sınıfı olarak bu tür haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı yan yana olmanın mücadelesini vermeye devam edeceğiz.

Editör: Haber Merkezi