İZ GAZETE - DİSK Genel-İş Sendikası kurucu Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve arkadaşları tarafından işçilere tatil yeri yapmak üzere 1975 yılında sendikaya kazandırılan İzmir Urla Zeytineli Köyü Böğürtlen mevkiindeki 61 dönüm büyüklüğündeki taşınmazımıza iktidar tarafından kamulaştırılmasından sonra DİSK/Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan tarafından basın açıklaması yapıldı.

40 YIL HİÇBİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEMİŞ

Sendikaya ait taşınmazın 12 Eylül askeri yönetimince de hedef alındığını ifade eden Çalışkan, “Bundan 40 yıl önce ülkemiz demokrasiyi ortadan kaldıran bir askeri darbe, bir ara rejim yaşadı. Bu dönemde hukuk askıya alındı, meclis ortadan kaldırıldı, siyasi partiler, sendikalar kapatıldı, mallarına el kondu. Hatırlayanlar olacaktır. Önünde durduğumuz bu bina Cumhurbaşkanlığı köşküne komşu, Sendikamızın ve Konfederasyonumuz DİSK'inde kullanacağı bir bina olacaktı. Sendikamızın kurucu Genel Başkanı Abdullah Baştürk'ün işçi sınıfının değer ve önemini ifade etmek için simgesel olarak burayı özellikle seçtiğini bilmenizi isteriz. Bu bina 12 Eylül askeri yönetimince hedef alındı ve derhal kamulaştırıldı. Askeri yönetimin gelir gelmez ilk çıkardıkları yasanın kıdem tazminatını tırpanlamasında olduğu gibi bu tavır da simgeseldi. Askeri yönetimin işçi sınıfına bakışını yansıtıyordu. İronik biçimde işçi sınıfına ait bu bina, Anayasayı askıya alan yönetimce Anayasa Mahkemesi'ne tahsis edildi. Askeri yönetim, Sendikamıza atanan kayyım yönetimine kamulaştırmanın iptali davası açılmaması talimatını vererek kamulaştırma işleminin dava konusu olmasını da engelledi” dedi.

‘İŞÇİLERE AİT DEĞERLERE OLAN TAVIR DEVAM EDİYOR’

İşçilere ait yere bir saldırı gerçekleştirildiğini ifade eden Çalışkan, “Zamanın çok bir şeyi değiştirmediğini hep birlikte gözlemliyoruz. Bugün de kıdem tazminatına yeni müdahale girişimleri var. Hakları geriye götürmek, kamusal emeklilik sistemini zayıflatmak suretiyle kıdem tazminatı fonunun kurulması zorlanıyor, zorunlu bireysel emeklilik ile entegre edilmeye çalışılıyor ve işsizlik sigorta fonu aracılığıyla özel sektöre, ekonomiye kaynak sağlamanın planları yapılıyor. Bugün de işçi sınıfına bir bakış var. Bu emek düşmanı bir bakış. Asgari ücrete, emekli maaşlarına, işçi sınıfına ait her şeye yansıyan bir bakış. 1980'de işçilere ait kazanımlara, değerlere olan tavır bugün de devam ediyor. Bundan bir süre önce 28 Kasım 2016 tarihinde dönemin Ankara valisi ve Ankara büyükşehir belediye başkanı diğer pek çok şeyde kullanıldığı üzere olağanüstü hal rejimini kullanarak bir gecede Sendikamızın Dikmen-Öveçler'de bulunan arsasının ortasından kamulaştırmaya dahi gerek duymadan dozerlerle, iş makineleriyle yol geçirmiştir. İşçilere ait bir değere yeniden saldırılmış, el atılmıştır. Hala bu kamulaştırmasız, el atma işleminden doğan davamız devam etmektedir” diye konuştu.

‘HIZI MANİDAR’

Kamulaştırma işleminin hızının dikkat çekici olduğunu belirten Çalışkan, “Bu dava devam ederken bu kez de yine Genel Başkanımız Abdullah Baştürk ve arkadaşları tarafından 1975 yılında işçilere kazandırılan 61 dönümün arazimiz İzmir Çeşme- Urla bölgesinde köylülerin arazileriyle birlikte kamulaştırmaya konu edilmiştir. Bu bölge önceden SİT alanı statüsündeydi. 13 Eylül’de yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmiş SİT alanı statüsünden çıkarılmıştır. Önce taşınmazlar üzerine kamulaştırma şerhi konulmuş, hemen sonra da 25 Ocak Cumartesi günü Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acele kamulaştırma yapılmıştır. Yapılan işlemlerin sürati son derece dikkat çekicidir. Henüz Sendikamıza ve diğer mağdur köylüye resmi olarak kamulaştırma kararı tebliğ edilmemiştir. Yapılan acele kamulaştırma işlemi de başka bir hukuksuz durumdur. Yurt savunması gibi olağanüstü hal durumlarına özgü hallerde yapılması gereken acele kamulaştırma yönteminin işçilere ve köylülere ait taşınmazların lüks turizm tesisleri için tahsis edilmesinde kullanılmaya cüret edilmesi ayrıca manidardır” dedi.

‘ÖZEL KİŞİ VE KURUMLARA KİRALANACAK’

El konulan yerlerin özel kişi ve kuruluşlara kiralanacağının altını çizen Çalışkan, “Yaptığımız araştırmaya göre bu şekilde 500’ün üstünde parselin oluşturduğu uzun bir kıyı alanı kamulaştırılıp özel kişi ve kuruluşlara uzun dönemli kiraya verilecektir. Bu arada bazı kişi ve kurumlara ayrıcalık tanınıp kamulaştırma kapsamı dışında tutulduğu bilgileri de gelmektedir. Milletvekilleri de Mecliste konuyla ilgili soru önergeleri vermişlerdir. Bunların elbette takipçisi olacağız. Kamunun bütün eylem ve işlemleri kamu yararına uygun olmak zorundadır. Sendika ve bazı vatandaşlara ait taşınmazlara el konulup özel kişi ve kuruluşlara kiraya vermek bu kamu yararı kavram ve ilkesine aykırıdır. Bazı kişilerin kayırılması söz konusu olmuş ise yasaların eşit objektif uygulanmaması kamusal işlemi sakatlar, hukuk dışına çıkarır. Anayasanın mülkiyet hakkı ile ilgili düzenlemelerine de aykırılık oluşturur. Zamanında işçilerin tatil yapması hedeflenerek alınmış bu arazinin, köylülerin, vatandaşların elinden taşınmazların alınarak lüks otel yatırımlarına dönüştürülmesi, onların gelirleri itibariyle asla yararlanamayacakları, işçilere fiilen yasak bir kamulaştırmanın neresi kamu yararı amacı taşıyacaktır. Kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz” diye konuştu.

‘DEMOKRASİ BAKIMINDAN UTANÇ VERİCİ’

Geçen 40 yılın hiçbir şeyi değiştirmediğini, demokrasi bakımından acı ve utanç verici olduğunu söyleyen Çalışkan, “ İşçi sınıfına, haklarına, değerlerine askeri yönetim dönemindeki bakış açısının bugün de sürüyor olması son derece üzücüdür. İşçi sınıfının da bu durumu iyi değerlendirmesi gerekmektedir. Biz işçi sınıfına ait bütün diğer değerler gibi bu konuda da mücadele etmekten vaz geçmeyeceğiz. Başta acele kamulaştırma işleminin iptali için dava açmak olmak üzere her türlü mücadeleyi yapacağız. Buradan iktidara sesleniyoruz. Bazı kişi ve gruplara menfaat sağlamaktan başka hiçbir anlamı ve amacı olmayan ve adına kamulaştırma denilen bu hukuksuz uygulamadan bir an önce vazgeçilmelidir” diyerek sözlerini noktaladı.

Editör: Haber Merkezi