DERLEYEN: GİZEM TABAN/İZ GAZETE- Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk-İş) bağlı Petrol-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Orhan Zengin ile TPI Kompozit İşçisi ve İşyeri Baştemsilcisi Mustafa Kaya, İz Televizyonu’nda Bülent Kepenek ile Emek Dünyası programının konuğu oldu. Programda; Menemen ve Çiğli’de bulunan, rüzgâr gülü kanadı üretimi yapan Amerikalı şirket TPI Composite fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi 3 bin 600 işçinin, düşük zam ve işten atmalara karşı başlattığı ve işçilerin kazanımıyla sonuçlanan iş bırakma eylemi süreci konuşuldu.

‘EMEĞİN HAKKINI İSTEDİK’

TPI Composite fabrikasındaki işçilerin iş bırakma eyleminin gerekçelerini anlatan Petrol-İş İzmir Şube Başkanı Orhan Zengin, “Kimsenin öngörmediği şekilde son 1 buçuk yılda asgari ücrette yüzde 80’e yakın artış oldu. Petrol-İş Sendikası’nın geneli için söylüyorum, biz yıllık ücret artışı anlaşması, yani yıllık toplu iş sözleşmesi yapıyoruz. Bu da bizi asgari ücretin altı ya da asgari ücretin artış oranı ile ilgili bir şekilde tehdit eder noktaya geldi. TPI’da yaşadığımız süreç aslında, yaptığımız yıllık toplu iş sözleşmesinin asgari ücretle alakalı bir şekilde bizi mağdur etmesiyle başladı. Bu mağduriyeti gidermek adına iş yerimizden bir zam talebinde bulunduk. Toplu iş sözleşmemiz yıllık, dolayısıyla da tırnak içinde söylüyorum; bu istediğimiz ek zammın yasal anlamda bir hükmü yok. Yani işveren şunu yapıyor olabilirdi; ‘Asgari ücretin altında kimseyi çalıştırmıyorum, ek sosyal yardımlarınız var, ikramiye var, benden bu kadar’ diyebilirdi. Bu, onun hakkı gibi gözükse de biz emeğimizin hakkını almak için talepte bulunduk. Onlar da bu talebe bizim istediğimiz oranda değil, asgari ücret zammı yüzde 30 iken onlar yüzde 35 gibi bir rakamla yanıt vereceklerini söylediler. Biz de bunun kabul edilemeyeceğini, yaptığımız işin emeği ve işgücü anlamında bunun böyle olmayacağını söyledik. Ama Amerika global olduğu için Amerika’dan bununla ilgili olumlu bir yaklaşım olmadığını söylediler. Biz de direniş kararı aldık. Bu, anlık bir şeydi, bir plan üzerine yapılmadı” diye konuştu.

MEŞALE NASIL YAKILDI?

İş bırakma kararına ilişkin açıklamalarda bulunan Zengin, “Arkadaşlara, ‘Bırakın işi’ dediğimizde ‘Hayır’ deselerdi, inanılmaz bir sıkıntı olurdu. Biz bu noktada risk aldık. Sağ olsun işçi arkadaşlarımız da gösterdiğimiz tevazuya inanılmaz bir refleksle cevap verdiler. İşte o gün 16 günlük direnişi başlatan ilk meşaleyi yakmış olduk” dedi.

‘AİLE OLARAK HAREKET ETTİK’

‘İş bırakma kararını ilk duyduğunuzda nasıl bir tepki verdiniz, ilk ne düşündünüz?’ sorusuna yanıt veren TPI Composite fabrikası İşyeri Baştemsilcisi Mustafa Kaya, şöyle konuştu: “Yönetim içeriye girip arkadaşlarımıza rakamı açıkladığı esnada ben bir personelimizin nikâhındaydım ancak başkanımızla da irtibat halindeydim. Bu kararın açıklanacağını duyup fabrikaya geri döndüğümde arkadaşlarımız sağ olsunlar meşaleyi yakmışlardı. Söylenenlerle konuşulan rakamın bir olmadığını bildikleri için zaten beklenen bir karardı. Arkadaşlarımız arasında lösemi hastası çocuğu olan var, annesine babasına bakmak zorunda olan var, bu yüzden çekinenler oldu. Onları da herkesin anlayışla karşılaması lazım. Ama biz bir aile olduğumuz için herkes birbirinin eksiğini örttü. İlk ateş yakıldığında bütün işçi arkadaşlarımızla sahadaydık, 16 gün boyunca güneşin altındaydık. Bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Başkanlarımız, genel merkezimizle de süreci bu noktaya taşıdık ve istediğimizi aldık.”

‘ÜRETEN BİZİZ, HATIRLAYIN’

İşçilerin direniş nedenlerinin yalnızca ücret zammından ibaret olmadığının altını çizen Orhan Zengin, “Burada konu sadece para değil. Bunu TPI’ye özel değil genel anlamda söylüyorum; evinize merdivenle çıkıyorsanız o merdivenin kıymetini bilmeniz lazım. Önem vermeniz lazım, çünkü merdivenin üzerine basarak evinize çıkıyorsunuz. Biz şunu söylüyoruz; bizim üretmekten yana sıkıntımız yok, biz emekçi olarak hayatımıza devam edeceğimizi biliyoruz ama birilerinin bizim emeğimizin karşılığını görmemesine sitem ederiz. Bizim sitemimiz, ücret kadar bu hayatta biz de varız. Üreten biziz, bizi hatırlayın” ifadelerini kullandı.

‘ÖRGÜTLENME SIKINTILI’

Sendikal örgütlenmenin önündeki zorluklar hakkında değerlendirmelerde bulunan Zengin, şunları söyledi: “Sendikalar özü itibarıyla çalışan hak ve menfaati üzerine bir hayat sürmekle yükümlü… Ancak örgütlenme ile ilgili önümüzde inanılmaz sıkıntı var. Süreç çok sıkıntılı geçiyor. Sendikaların grev hakkı var. Bizim isteğimiz emeğimizin karşılığı, hakkımız ancak kanun buna bile sınır koyuyor. Biz son 6 ay içinde 3 iş yerinde örgütlendik. Allah’tan bizim örgütlendiğimiz iş yerlerinde işverenler yetki tespitine belirlenen sürede itiraz etmediler, yoksa 6 iş günü içerisinde itiraz ettiğinde sayı belli, kayıtlar belli ama Bakanlık dönüp işverene ‘6 gün içinde itiraz et’ diyor. Neye itiraz ettiğinin önemi yok, 6 gün içinde itiraz eden işveren 1 buçuk sene kazanıyor. Bir buçuk sene içinde bir şirket, tüm üye olan işçiyi çıkardı, bir buçuk yıl sonra davayı kazandık, bir tane bile üyemiz kalmamıştı. İşte bu nedenlerden dolayı örgütlenme sıkıntısı yaşıyoruz. Bence bu durumu Kanun Hükmünde Kararname ile düzeltsinler. Aslında, ‘Örgütlenmeye bir engel yoktur’ demek cümle olarak doğru olabilir ama baktığınızda doğru değil.”

‘SESSİZ ÇIĞLIK İÇİNDEYDİK’

TPI fabrikasındaki 3 bin 600 işçiye teşekkür eden Zengin, yaşananları şöyle özetledi: “62 saat hiç uyumadan fabrika içinde kaldık, arkadaşlarımızın yanında olduk. Bu işi başlatırken beraber olduğumuz arkadaşları bırakıp gitmek asla olmazdı. Bürokrasi kısmında Ankara kanadını çok hissetmedik ama genel başkanımızın ve genel merkezimizin bu konuda ciddi çabası oldu. Bu noktada onlara teşekkür ediyorum. Yerelde ise emniyet güçleri geldi, ben de bunun adli değil idari bir vaka olduğunu belirttim ve biz burada hiçbir kimseye, ekipmana, fabrikaya zarar vermeden oturarak sessiz bir çığlık içindeyiz dedim. O yüzden emniyet güçlerinin bize burada müdahale etmesine gerek olmadığını söyledim. Onlar da bunu gayet makul karşıladı. İşveren, her ne kadar ücret zammı için kastırsa da fabrika içinde herhangi bir şekilde sosyal yaşantımızı etkileyecek bir kısıtlamaya gitmedi. Tehdit, zorlama olmadı ancak köşeye çekip ikna çabaları olmadı değil. Bu da işin doğasında var. Ama arkadaşlarımız her seferinde örgütlü bir tavır izlediler.”

‘KIRILMADIK, FİRE VERMEDİK’

Zengin, direnişin zaferle sonuçlanmasına giden süreci ise şöyle özetledi: “İşveren tüm işçiye tüm masrafların rücu ile ilgili bir ihtarname gönderdi, bize gönderdi. Yine aldırmadık, direnişe devam ettik. Ardından 4 madde saydık ve işçiye de gayri resmi bir oylama yaptırdık. Toplam 2 bin 504 kişi oy kullandı, bin 512 kişi ‘devam’ dedi, 980 küsur kişi ise ‘bırakalım’ dedi. Bu oran aslında ‘kırıldık, kırılıyoruz’ gibi bir görüntü… Ama bırakmak isteyen arkadaşlarımız da devam etmek isteyen arkadaşlarımızın kararına uydu. Firemiz olmadı. Sonra biz şunu söyledik; öncelikle tartışmayacağımız şey tüm atılan arkadaşlarımızın geri alınması, ikinci olarak yüzde 15 zammımızı istiyoruz, üçüncüsü tüm gönderilen ihtarnamelerin hükmünü yitirdiğini kabul etmelerini istiyoruz, dördüncü ise çalışılmayan günlerimizin çalışılmış gibi ücretini istiyoruz. Normalde bu inanılmaz aykırı bir durum… Ve biz bunun üzerine gittik. Yönetimin bir konuda hakkını yiyemem, o süreçte ağır yaptırımlar uygulamadılar. İş akdi feshedilen arkadaşlarımıza ihtiyaçları fabrikadan sağlandı. Ama bence bunun sebebi de sahada olanların bir bütün içerisinde hareket etmesiydi. Ve gelinen noktada mücadelemiz tüm taleplerimizin kabulüyle sonuçlandı.”

‘İLK REFLEKS İŞTEN ATMA’

Kırmızı çizgilerinin işten atılan işçilerin geri alınması olduğunu belirten Zengin, “Direnişe başladığımızda işverenin ilk refleksi işçi atmak oldu, 50’ye yakın arkadaşımız işten atıldı, bu arkadaşların içinde bir de temsilcimiz vardı. Bu daha çok kenetlenmemizi sağladı. İşverenin bu tavrı ters tepti. Sahada şunu da söyledik; canlarını yaktık, canımızı yakma derdine düştüler. Ama biz bu yola baş koyduk, bunların olabileceğini biliyorduk, bunu yaptığımızda ‘çok iyi yaptınız’ demeyecekler. Ben işten atılan temsilcim, üye ne ise temsilci de odur, temsilci ne ise üye de odur, hepiniz için mücadele edeceğiz dedim. Direnişe devam ettik, bu kez sayı daha da arttı. Ben de arkadaşlara şunu söyledim; bir kişi bile dışarıda kalmamak kaydıyla ne ücret zammı verirlerse versinler ama bir kişiyi bile yolda bırakmayacağız dedim. Kırmızı çizgimiz işten atılan arkadaşlarımızın geri alınmasıydı” açıklamalarında bulundu.

Editör: Haber Merkezi