Ya sen ya hiç bana aşkın lazım…  

Üst mahallede kırmızı etekli bir kız var aklımdan çıkmıyor. Sürekli peşindeyim şimdi siz ne diyordunuz ona, ha aklıma geldi. Ergeniz kardeşim…  Ben yaşıtlarımın dinlediği hiçbir sanatçıyı sevmiyorum. Umay Umay dinliyorum. Bendeniz hayranıyım. Hatta Bendeniz’e aşığım… Bu kırmızı etekli kız aynı ona benziyor…

Arkadaşlar tutturdu. Denize gidelim. Bir yerden duymuşlar Kuşadası Kadınlar Plajı varmış. Oraya binlerce turist geliyormuş. Ortaokuldayız çat pat İngilizcemizle turistlerle konuşmaya çalışacağız. 

Bu arada kitapçıları geziyorum, sahaflara gidiyorum. Aradığım kitap yok artık isyan ettim. Kitapçı bir abim,

“Boşuna arama o kitabı” dedi.

“Neden?” dedim. Kısık bir sesle,

“Yasaklandı” dedi. İşte o an ‘kitap ve yasak’ kelimelerini ilk defa aynı cümle içinde duydum. Gerçekten şaşırdım. Çocuğum, anlam veremedim. 

“Ne demek yasak! Neden yasak! Nasıl yasak! Niçin yasak?” dedim. Bu sefer kitapçı abim şaşırdı. 

“Gel otur” dedi. Bana bir kakao söyledi. Sonra uzun uzun anlattı…

Canım çok sıkıldı. Hafta sonu arkadaşlarla beraber Kadınlar Plajı’na gittik. Gerçekten çok fazla turist vardı. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya girerken girişte birkaç kişi önümüzü kesti. İçlerinden biri,

“Nereye gidiyorsunuz?” dedi. Birbirimize baktık hemen atıldım.

“Plaja, denize, yüzmeye, hayırdır?” dedim. Sert bir ses tonuyla,

“Yassssaaaaaakkkk kardeeeşşşşiiiiim” dedi. Donup kaldık. Yine mi yasak dedim içimden, nasıl bir yer oldu.

“Ne demek yasak! Neden yasak! Nasıl yasak! Niçin yasak?” dedim. Hiç nefes almadan cümleyi tamamladım.

“Bugün sadece yabancılar giriyor” dedi. Tam geri dönüyorduk. Aynı sınıfta okuduğum Mustafa elini kolunu sallayarak içeriye girdi. Arkadaşlarla birlikte şaşırarak izledik. Tellerin yanına geçip Mustafa’yı çağırdım,

“Nasıl girdin içeri girdin?” dedim.

“Yabancı dilde konuştum, beni içeri aldılar” dedi… Koşup çocukları aldım. Diğer tarafa gidip aynı taktikle içeri girdik. Kendimizi soğuk suların içine bıraktık.

Birkaç gün sonra tekrar yasaklanan kitabı aramaya başladım. Bir kitapçıda çok ilginç bir diyalog yaşadım. Kitabı sordum.

“Yok, ama istersen yabancı dilde var” dedi. Şaşırarak,

“Türkçesi yasak yabancı dilde serbest mi?” dedim.

“Evet” dedi. 

Gerçekten çok ilginç Türkçe baskısı yasak, yabancı dil biliyorsanız veya bir yabancı kitabın orijinalini alıp okuyabiliyorsunuz. Trajikomik bir durum, ağlanacak halimize gülme durumu… Gerçekten şaka gibi… 

Yabancı dilde olan baskıyı alıp çıktım.  Orijinalinden okumak da keyifliydi.

Kırmızı etekli kızın peşinden gidiyordum. Birden arkasını döndü.

“Niye beni sürekli takip ediyorsun?” dedi. İlk aklıma geleni yapıştırdım.

“Kırmızı eteğini çok sevdim” dedim.

“Şapşal bu etek değil, elbise” dedi. O an elindeki kitabı gördüm.

“Umay Umay sever misin?” dedim. 

“Sen yine olduğun gibi kal, ben misafirim bu şehirde…” dedi. Gözlerim doldu. 

“Ne yapacağız şimdi” dedim. Güldü,

“İkimizde arkamıza dönüp farklı yönlere gideceğiz” dedi.

Aynen öyle yaptık. 

Madem üstündeki elbise, çocuklar beni neden uyarmadı… İlginç…