İzmir'de son bir kaç haftadır bisikletli ulaşım adına gündemimizde bir tabela var.

Söz konusu tabela bundan yaklaşık bir hafta önce Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'na yapılan otomobil alt geçitinin girişlerine dikildi. Tabela alt geçite yaya ve bisikletli girişini yasaklıyor.

Konunun diğer yanına baktığımızda bu bulvara paralel olan bisiklet ve yaya yolu zaten önce tramvay ve sonrasında meydan inşaatı sebebiyle kapalı. Aslında kapalıdan da öte o noktada aslında bisiklet yolu artık yok. Hal böyle olunca bu güzergahı kullanan bisikletli ve yaya vatandaşlara iki seçenek kalıyor.

Belediyemizin önerdiği yol Mithatpaşa Caddesi'ni kullanmak.

Fakat bu noktada şu soru aklımıza geliyor ;

Meydan inşaatı yapılırken ulaşım aracı olarak otomobil kullanan bu şehrin vatandaşları bir santimetre mağdur edilmez iken, inşaat ne noktada olursa olsun hiçbir şerit kaybı, daralması vb. uygulama yapılmadan motorlu araç akışı aynen korunurken neden yaya halde bir yereden bir yere gitmek isteyen ya da bisikleti ulaşım aracı olarak tercih eden vatandaşlar mağdur ediliyor? Adaletsizliğin, otomobile teslim olmuş şehircilik anlayışının acı örneği.

Ulaşım dediğimiz şey otomobilleri hareket etmesi mi yoksa insanların bir yerden bir yere haraket etmesi midir?

Öte yandan bu tabelanın bu noktaya dikilebilmesi için resmi makamların iki kanuni dayanağa ihtiyacı var. Birisi TCK Karayolları Trafik Kanunu diğeri ise UKOME kararı.

TCK Karayolları Trafik Kanunu özetle der ki “ Ayrıca bir bisiklet yolu olan yerlerde motorlu araçlara ayrılmış yoldan sürmek yasaktır. Bisiklet yolunun olmadığı yollarda (ücretli geçişlere bağlantılı çevre yolları ve otoyollar hariç) bisikletliler en sağ şeridi kullanır.”

Buradan bakıldığında o noktada artık bisiklet yolu yok ve sağ şerit yasal hakkım.

Gelelim UKOME kararına. UKOME bir noktada eğer güvenlik sıkıntısı görüyorsa geçici ya da kalıcı olarak bir yolu yaya trafiğine, araç trafiğine kapatabilir. Bu UKOME üyelerinden bir ya da bazıları tarafından önerilir, oylanır ve kabul edilir ya da edilmez. Kabul edilirse gerekçesiyle birlikte bunu yayınlar. Ancak tabela dikildiği günden beridir böyle bir UKOME kararı yok.

Fakat önce tabelayı dikip sonra UKOME kararı çıkartılırsa buna da şaşırmayacağım. Hak, hukuk ve adalet duygusu olan UKOME üyelerini buradan böyle bir girişim olursa karşı çıkmaya davet ediyorum.

Dün gece gördüğüm kadarı ile de Konak yönünden gelişte tabela orta refüje alınarak daha da tehlikeli bir durum yaratılmış. Çünkü sağ şeritten gelen bir bisiklet kullanıcısının 3 şertili bir yoldaki orta refüjdeki tabelayı görmesinin imkanı yok.

Öte yandan şöyle de bir önerim var;
“Lütfen o tabelayı oradan kaldırın. Bisiklet yolu açıldığı gün bırakın o tabelayı oraya biz hep beraber tüm bisiklet kullanıcıları olarak dikelim.”

İşin bir de gerçek niyet ve amaç boyutu da yok değil . Özetle ortaya şöyle bir durum çıkıyor.

İl trafik birimlerince oraya dikildiğini öğrendiğimiz tabelanın yasal bir dayanağı yok. Peki o zaman soruyorum; “Nedir sizi o tabelayı oraya dikmeye iten sebep sayın emniyet yetkilileri.”

Aklıma tek cevap geliyor o da şu “eğer bir kaza vb. durum yaşanırsa alt geçitte aman biz sorumlu olmayalım, devlete zeval gelmesin”

Daha önce iptal edilen trafik ışığı ve yaya geçidi sebebi ile o bulvarda bir anne ve kızın karşıdan karşıya geçerken hayatını kaybettiğini unutmadık. Dava sonuçlandı devlete zeval gelmedi. Sadace iki insan öldü!!!

Yazının başlığında “Utanç Tabelası” dedim çünkü bu utanılacak bir durum.

Uygar devletlerde kanun ve nizamnameler bireyi devletten korumak, bireyi devlet karşısında savunmasız durumda bırakmamak için yapılır ve uygulanır. Burada devletimiz kendisini bireyin hak talebinden koruma refleksiyle davranmıştır. Bu haliyle uygarlaşamayan devlet olmanın ben utanç verici bir durum olduğunu düşünüyorum. Galiba sadece biz böyle düşünüyoruz.

Devletin kanunlar ile korunup var olacağını düşünen bu zihniyete yine devletin en başının kürsüden sık sık tekrarladığı cümleyi hatırlatarak bitirmek isterim. Cümle lütfen havada kalmasın.

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”