Düşünce özgürlüğü toplumdaki algılamanın aksine sadece bir iç dünya özgürlüğü değildir. Düşüncenin bir anlam ifade edebilmesi ve işlemsel olabilmesi için dışsallaşması yani başkalarına aktarılması gerekir. Düşüncenin en önemli özelliği geçişli ve iletişimsel olmasıdır. En yalın şekilde, insanın serbest fikirler edinebilmesi ve bu fikirleri meşru yollarla dışa vurabilme olanağı ve hürriyeti olarak tanımlanan düşünce özgürlüğü, çağdaş anayasal demokrasilerin olmazsa olmaz bir şartı ve bir insanlık hakkıdır. Düşünce özgürlüğü ülkeler açısından birey ve toplumun gelişimi için oldukça önemli ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir noktadır. Bakın Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 25. maddesine göre: "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir." Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz." deniyor. Her şeyi kendilerine yapılmış hakaret olarak algılayan ve o algıyı yönetmeye kalkan bir iktidarla karşı karşıyayız. En son Gazeteci Sedef Kabaş, ve Sanatçı Sezen Aksu örneğinde olduğu gibi. Erdoğan'ın Gazeteciler ve sanatçılarlara karşı takıntısı ilk değil. Bir anımsayalım. 3 Haziran 2015 yılında AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın MİT TIR’larındaki silahları haber yaptığı için “Bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” diye tehdit ettiği Gazeteci Can Dündar’a birçok sanatçı ve yazar da “Yanınızdayız” mesajıyla destek vermişti. 

Aralarında Sezen Aksu, Rutkay Aziz, Metin Akpınar, Genco Erkal ve Beren Saat’in de olduğu sanatçılar Cumhuriyet’e dayanışma mesajı göndermişti. Yine  21 Nisan 2021 tarihinde Sedef Kabaş'i işaret eden ,Erdoğan, 'Kılıçdaroğlu'nun rehberi o bayan' diyerek Sedef Kabaş'ı hedef almıştı. O sözlerden sonra Erdoğan'a yanıt veren Sedef Kabaş açıklamasını maddeler halinde yayınlayarak:

"1. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bugünkü konuşmasında beni Sayın Kılıçdaroğlu’nun “rehberi” ilan etmiş!

2. Ben “emrediyormuşum”, Kılıçdaroğlu da “peki, efendim” diyormuş!

3. Öylesine köşeye sıkıştılar ki; 3 sene önce ODTÜ’de yaptığım (ve bugüne kadar 500 bine yakın kişinin izlemiş olduğu) konuşmamda Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’i örnek verdiğim sözleri, bana aitmiş gibi gösterip, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na “büyük yalanlar söyle” dediğimi iddia ediyorlar!

4. Neymiş #128milyardolarnerede sorusu benim Kılıçdaroğlu’na ve dolayısıyla CHP’ye “emir” verip, gündem yarattığım bir yalandan ibaretmiş!

5. Erdoğan buna inanın ve #128MilyarDolarNerede diye daha sormayın diyor!

6. Aslında tam da konuşmamda anlattığım kara propaganda nedir, nasıl yapılır konusuna AKP bir kez daha (Kabataş, “camide içki içtiler”, “Asrın lideri” vb) güncel bir örnek sunmuş oluyor!

7. Bence Erdoğan kendisini böylesine trajikomik duruma düşüren iletişim danışmanlarını derhal görevden alsın... Yoksa Goebbels taktikleri konusunda halkı uyaran bir (bayan ) eğitmeni; Goebbels taktikleri ile hedef aldı durumuna düşecek!

8. Sizden ricam TOPRAKLAR DEĞİL, BEYİNLER İŞGAL EDİLİYOR başlıklı konuşmamı, baştan sona izlemeniz... Lütfen izleyin ve son kararı siz verin..." diyerek Erdoğan'a yanıt vermişti. Alın size işte bir başka örnek "kindar ve dindar nesil" yetiştirmeliyiz diyen Erdoğan'a, Sanat merkezi kundaklandığında arayıp sormadığı için sitem eden tiyatrocu ve eğitmen Müjdat Gezen, "AKP 15 yılda bütün milletin kimyasını bozdu" diyerek, "Abdülhamid’in 5. kuşak torununun aleyhinde şaka yaptım diye okulu yakıyor. Bu bana hiç inandırıcı gelmedi. 15 yıldır enjekte edilen tarikat ve yönetici düşünceleri bunu yaptı. Çünkü 'Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz' dedi senin cumhurbaşkanın. Benim değil" diye konuşmuş ve ardından Sanatçı Müjdat Gezen, Metin Akpınar gibi toplum nezdinde çok sevilen sanatçılar adliye koridorlarından çıkmaz olmuşlardı. İktidar üyeleri  tarafından yine ülkenin yüzakı iki büyük hümanist eğitimci ve sanatçısı Türkan Saylan ve Fazıl Say’ayöneltilen küfür ve karalamalarına da başka bir yorum getiremezsiniz. İktidar tarafından güncellenen şey ise Sedef Kabaş ve Sezen Aksu üzerinden düşünene, üretene, barışa, demokrasiye, özgürlüklere, kadına, emekçiye sopa gostermektir. Yani bir faşizmdir. Bu ülkenin sanatçıları ve yazarları hiçbir zaman kindar olmamıştır. Bu ülkede olan ise iktidar politikaları yüzünden kamplara bölünmüş, bilimden, sanattan uzaklaştırılmış, düşünene, üretene karşı kin besleyen iç karartıcı memleket manzaralarıdır.
Sözün özü Alman Düşünür  Nietzsche'nin dediği gibi, "Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz."