NİL KAHRAMANOĞLU/ İZ GAZETE- Aktris, yazar ve genel sanat yönetmeni Sevtap Çapan, tiyatroya başlama sürecinden oyunculuğa, yazarlıktan bundan sonraki süreçteki kariyer hedefine kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. Oyunculuk, yazarlık ve yönetmenlik arasında bir seçim yapamayacağını söyleyen Çapan, “Şu anda benim için üçü arasında bir ayrım yok! Hepsi birbirini besliyor ya da birbirinden besleniyor. Ben bir oyuncuyum, ben bir yönetmenim ve ben bir yazarım” dedi.

Tiyatroya nasıl ve ne zaman başladınız sizi yönlendiren ne oldu?

İlkokul yıllarımdan itibaren sosyal aktivitelerde oldukça faal bir çocuktum; şiir okumalarında kürsüdeki ilk isimlerden biriydim. Ortaokul son sınıftayken okulumuzu temsilen Liselerarası Tiyatro Yarışması için bir oyun sahnelendi; o oyunda bana da rol verilmesiyle sahne tozunu yuttum. Üst üste katıldığımız bu yarışmalardan oynadığım rollerle başarı belgesi kazandım. Kendimi ifade edebildiğim, her şeyden soyutladığım o tahtada çok mutluydum. Böylece tiyatrocu olmaya karar verdim. Babam epey itiraz etmişti fakat beni sahnede seyrettikten sonra anneme; “Bundan başka bir şey olmaz, peki!” demiş ve bana bu ülkede tiyatro mesleğinin ve kurtların arasında yükselmemin çok zor olduğunu anlatmıştı. Tembel bir öğrenci olan ben oyuncu olabilmek ve babama başarabileceğimi göstermek için çalışkan bir öğrenciye dönüştüm. MSM’de eğitimimin son yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’nda başrole seçilerek profesyonel sahne hayatıma başladım. Bugün de ödüllü bir oyuncu ve ödüllü bir yazar olarak sizlerleyim.

Rol aldığınız dizilerden ve oyunlardan bahseder misiniz? Sizde iz bırakan oyun ve dizi hangisi neden?

Elbette ama emekli olan bir oyuncu olarak sahnede rol aldığım çok oyun var tabii… İlk oyunum Savaş ve Barış, Oidipus-Kolonos’ta, Romeo &Jüliet, Çığ, Cengizhan’ın Bisikleti, Tekrar Çal Sam gibi pek çok oyun. Bunların yanında çocuk oyunlarında da oldukça fazla yer aldım. Kurşun Askerin Utancı, Haydi, Marsa Gidelim, Fareli Köyün Kavalcısı ve diğerleri diyeyim. Dizilere gelince ilk dizi filmim Kara Melek, Çiçek Taksi, Mühürlü Güller, Affet Beni, Zeytin Dalı ve birkaç tane daha…

Bende iz bırakanlar için şöyle söyleyebilirim: Hemen hemen tüm oyun ve diziler farklı şekilde meslek hayatımda ve şahsımda olumlu ve bazıları birkaç noktada üzücü olarak iz bıraktı. İlklerin yeri ise her zaman ayrı olacak…

‘HER ŞEY BENİ BESLİYOR’

Sanatta sizi besleyen şeyler neler?

Her şey! Reelde ya da hayalimde olandan tutun da bir kuşun kanat çırpışından, dünya meselelerine kadar, ilgi alanım olan olmayan ne varsa her şey beni besliyor. Yaşamın kendi ya da ölümün bilinmezliği bile… Sanatta beslenmek için hayatta oldukça bol malzeme var sadece kişinin kendini açık görüşlü kılması önemli çünkü sevmediği bir şey bile sanat için iyi bir besin kaynağı olabilir.

Hayatınızı oyunculuğa adamış bir sanatçısınız ve genelde hayatını oyunculuğa adamış sanatçılar canlandırdığı karaktere bürünüyor bu sizde nasıl bir yaşanmışlık hissi bırakıyor? Etkisinde kaldığınız kahraman oldu mu?

Oyunculukta temel olan şeylerden biri oynadığınız rolle bağ kurmanızdır. O rolü oynamak - canlandırmak değil de “O rol kişisi” olmaktır. Fakat bunun için bir oyunculuk yöntemi – tekniği ile sistemli ve bilimsel bir çalışma yapılmalıdır, bana göre… Aksi takdirde oyuncu kendi benliğini fazla zorlar ve rolün etkisinden uzun süre çıkamaz. Ben çalışma sistemim nedeniyle role – karaktere ne kadar iyi bürünürsem bürüneyim o rolün – karakterin altında kendimi kaybetmiyorum. Role yön veren olduğumu unutmuyorum. Canlandırılan karakterin ardından altı ay psikologa gitmek zorunda kalmamalı bir oyuncu.

‘ÇOCUKLUKTAN BERİ YAZIYORUM’

Oyunculuğun yanı sıra yazan birisiniz sizi yazmaya iten en önemli etken neydi?

Ben çocukluğumdan beri yazıyorum; günlük tutmak ve şiir yazmakla başladım. Bu içimden gelen bir şeydi. Kendini ifade etmek, düşüncelerini bir yerde toplamak hep bana deşarj olma alanı açmıştır. Çok konuşkan değildim, belki bu bile beni yazmaya itmiş olabilir.

Ülkemizi tiyatro kalitesi açısından nasıl buluyorsunuz?

Bulamıyorum. Bir kaliteden söz etmek için o ülkenin kendi ekolünden söz etmek gerekir. Biz tiyatro ekolü yaratamamış bir ülkede yabancı eserlerden uyarlamalar hatta çalıntı eserler sunan ve bunu sergilerken dahi sahnelenmiş rejileri taklit eden bir noktada duruyoruz. Özgün bir Türk Tiyatrosu yapısına sahip olduğumuzda kaliteden de söz edebiliriz. Bunu elbette yapmaya çalışanlar var ve umarım çoğalır. Seyirciyi salonlara çekmek için sulu zırtlak bir komedi yapma zorunluluğu hissettiriliyor, tiyatronun ne olduğunu daha öğrenememişken iyice unuttuğumuz bir dönemdeyiz.

Kurtuluş Mücadelesi'nin baş kadın kahramanlarından biri olan Fatma Seher Erden’i tiyatro sahnesinde canlandırıyorsunuz. Kadın olarak acı çekmiş, mücadele vermiş bir kadını canlandırırken neler hissediyorsunuz?

Kadının toplumdaki yerini düşündüğümüzde yüz yıl önce bir kadın; Fatma Seher, gözü karalığı nedeniyle Kara Fatma lakabını alıyor ve kadın erkek herkesi yüreklendirerek vatan savunması için peşinden cepheye koşturuyor. Gerçek bir hikâye oluşu nedeniyle hem vatandaş ve sanat insanı olarak görevimi yaparak borcumu ödemeye çalışıyorum hem de bir kadın olarak gurur duyuyorum. Fatma Seher’in yaşadıkları çok ağır ve gerçekliği nedeniyle rolü ilk okumalarımızda benim ve yönetmenimiz Özgür Kaymak’ın boğazımız düğümleniyordu. Reji ve oyunculuk sistemimizle çalışmaya başlayıp sahne için rolü hazır ettik. Ve şimdi, seyircinin boğazı düğümleniyor, gözünden yaş akıyor.

Sanat hayatınızın sonuna geldiğinizde neleri gerçekleştirmiş olmak istersiniz? İleriye dönük kariyer hedefi planlarınız nelerdir?

Gerçekleştirmek istediğim çoğu şeyi gerçekleştiriyorum. Oynuyorum, yazıyorum, yönetiyorum. Bunların neticesinde istediğim asıl şey ise ülke sanatına ve yönetici, seyirci tarafına tiyatro sanatının gerçek değerini anlamalarında katkı sunabilmek… Türk Tiyatrosunun özgün ve özgür yükselişi için çalışmak; tiyatronun saygın bir meslek olarak kabul göreceği günler için…

PROJELERİNİ ANLATTI

Birçok projeye imza attınız şu anki çalışmalarınızdan ve gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz?

Tiyatro P.A.S’ın Genel Sanat Yönetmenliği altında Ben Serisi Kurtuluş tek kişilik oyunlar serimiz devam ediyor. Ben Kara Fatma oyunu yanında tiyatromuzun kurucusu Murat Batıkan Avcı’nın performansıyla Ben Hasan Tahsin ve Mehmet Emrah Hamşioğlu’nun canlandırdığı Ben Kazım Karabekir oyunlarımız da sahnelenmekte. 2021-2022 sezonuna bir de kendi çocuk romanımdan uyarladığımız ve yönetmenliğini üstlendiğim masalların değerini anlatan Lider Masi-Kahraman Yemini adlı bir çocuk oyunu sahnelemeye başladık.

Gelecekteki projelerimiz için seri oyunlarımızın ikinci ayağı olan Ben Serisi Cumhuriyet için geri sayımdayız. İkinci bir çocuk oyunu ve bir komedi oyunu projelerimiz üzerine çalışmalarımız tamamlandı fakat uygun zamanı ve ortamı beklemekteyiz.

‘YAZMAK BENİM İÇİN ÖNEMLİ’

Kaleme aldığınız kitaplarınızla da gündeme geldiniz, ilerleyen süreçte yeni kitap projeleriniz olacak mı?

Elbette... Yazmak, yazarak fikirlerimi aktarmak benim için oldukça önemli. Çünkü sadece kendimi tatmin etmek için yaptığım bir eylem değil kitaplarım. Eksik gördüğüm ya da farkındalık yaratmak istediğim konulara da değiniyorum. İnsanın, edebiyatla ve sanatla sıkı bir bağı olduğunda pek çok insanî kusurun düzelmesi mümkündür; düşüncem bu. Yeni projelerim arasında; bir çocuk romanı ve oyunculuk üzerine mesleki görüş içeren bir kitap yer alıyor.

‘AYRIM YOK’

Oyunculuk mu, yönetmenlik mi, yazarlık mı?

Oyunculuk benim ana dalım. Yönetmenlikte de oyuncu olmamın avantajını kullanıyorum. Metin - oyun yazarlığım da hem oyuncu hem yönetmenlik bilgi ve becerilerimi kullanabildiğim bir alan; hatta bu birikimlerimin deneme ya da roman gibi diğer kitap türlerindeki kitaplarıma dahi fayda sağladığını düşünüyorum. Kısacası; şu anda benim için üçü arasında bir ayrım yok! Hepsi birbirini besliyor ya da birbirinden besleniyor. Ben bir oyuncuyum, ben bir yönetmenim ve ben bir yazarım.

Editör: Haber Merkezi