1977’de İzmir’de doğdu. 1995’te İzmir Atatürk Lisesi’nden, 2000’de 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

2001 yılından bu yana serbest avukatlık yapıyor. İyi seviyede İngilizce, orta seviyede gitar çalmayı biliyor.

Ekonomik olarak güçlü, siyaseten tanınmış bir ailenin çocuğu… Rahat bir öğrencilik yaşamı geçirdi. Etliye sütlüye bulaşmadı, olaylara karışmadı.

Hiçbir dönem öğrenci hareketlerinin içinde, mücadelenin orasında ya da burasında yer almadı.

Babasının arkadaşı olan Ali Engin’in ‘el vermesi’ sayesinde 2014 yılında siyasete paraşütle inerek meclis üyesi oldu. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde CHP Grup Sözcülüğü görevini üstlendi.

Gözleri ‘çakmak çakmak’, yakışıklı bir İzmir beyefendisi olarak, kendisini siyasette paraşüte bindirenlerin sözünden hiç çıkmadı. ‘Bir il başkanı zaten ne yapacak ki’ diye düşünen Kocaoğlu için biçilmiş kaftandı.

‘Tüzükte aday olabilmek için emek vermek gerekir diye bir ifade yok’ dedikten sonra 20 yıldır emek harcayan arkadaşının karşısında seçime girdi. Kazandırıldı.

Adaylık teklifi gelmeden önce, Utku Gümrükçü’nün İl Başkanı olması için çalışan ekibin bir parçasıydı. Ekibe ‘ben de adayım’ diye bilgi dahi vermedi. Utku Başkan, başka yerlerden öğrenince; ekibin whatshap grubundan kendisini ‘tebrik etti(!)’

Yani önce arkadaşı Utku Gümrükçü’yü yarı yolda bıraktı.

Gözleri ‘çakmak çakmak’, yakışıklı bir İzmir beyefendisi olarak, CHP içi imza süreci başladığında en yakınındakileri ‘3 gün bekleyelim, sular durulsun, bakalım Aziz Bey ne diyecek, ondan sonra açıklama yapalım’ dedi ama ikna edemedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için Tunç Soyer’in ismi öne çıkmaya başladığı sıralarda acilen Ankara’ya çağırdığı Aziz Kocaoğlu’na söz vermesine rağmen, İl Başkanı olarak Büyükşehir Belediye Başkanı ile birlikte Kılıçdaroğlu’nun odasına girmedi. Kocaoğlu bunun böyle olacağını 12. Katta öğrendi.

Yani sonra, kendisini başkan seçtiren Kocaoğlu’nu ‘kapının önünde’bıraktı.

Her dönem yanında olan, siyaseten birlikte hareket ettiği, akıl alıp sözler verdiği Murat Bakan’ı, Karabağlar konusunda yanılttı. Verdiği sözler birbirine karışınca, pirincin taşını ayıklayamayıp, ‘Kaya’ yuvarladı herkesin gözü önünde.

Gözler görünüyordu, sözler duyuluyordu; gözler büyüdü, sözler şaşırttı!

Yani en son, Murat Bakan’ı terk etti!

***

Şimdilerde; gözleri ‘çakmak çakmak’, yakışıklı bir İzmir beyefendisi olarak ‘uzlaşı adayı’ olmak için, ‘elde neler var’ diye‘sayarken’; en ufak siyasi eleştirilere dahi tahammül edemeyenlerle uzlaşılamayacağını fark edemiyor.

O kadar güven vermez bir görüntü çiziyor ki partililerine, akıllara ‘bakalım şimdi kimi yarı yolda bırakacak?’ sorusunu getirtiyor.

***

Bizim eleştirilerimiz de yanlış anlaşılmasın; kimse dört başı mamur bir başkan tarifi yapıp, ‘100’de ısrar etmiyor’ kuşkusuz.

90 olsa, noksanı gören olmaz.

Ancak koskoca ana muhalefet partisinin bir kişi dışında seçeneği olmadığını düşünmek, milyonlarca İzmirli’ye hakaret olur.

Çok güzel söylemiş Mevlana:

“Yüzde ısrar etme doksan da olur. İnsan dediğinde, noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var. Bir ben varım deme, yoksan da olur.”