YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE- ‘İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi’ ve ‘Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’ (SES) İzmir Şube Eş Başkanı Dr. Fatih Sürenkök, sağlık alanında 2019 yılının nasıl geçtiğini İz Gazete’ye değerlendirdi. Sağlık Bakanlığı açısından 2019 yılının temel amacının Şehir Hastaneleri’nin ön plana çıkarılması olduğunu ifade eden Sürenkök, “Türk Tabipler Birliği (TTB), Şehir Hastaneleri ile ilgili 2012 yılında Danıştay’a iptal davaları açarak mücadeleye başladı. TTB’nin ‘Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur’ açıklamasından sonra TTB Merkez Merkez Konseyi üyelerinin yargılanması ve karar duruşmasında 20 aydan 36 aya kadar hapis cezaları almalarını da Şehir Hastaneleri’ne karşı duruşun bir rövanşı gibi düşünüyorum. Bu kişisel düşüncem. TTB’nin savaşa karşı çıkmak, barışı savunmak gibi doğal bir görevi var. Dikkat ederseniz eğer savaşa karşı çıkmaya hakkı var demiyorum, böyle bir görevi var diyorum. O dönemde Şehir Hastaneleri’ne karşı duran TTB’yi hedef almak Sağlık Bakanlığı’nın gündemindeydi ve bunu yaptılar.” dedi.

‘CİDDİ BİR HANDİKAP’

Türk Tabipler Birliği ve Sağlık Emekçileri Sendikası olarak 2020 yılında da mücadelelerinin devam edeceğini vurgulayan Sürenkök, “Çünkü düzelen bir şey yok. Sağlık Bakanlığı’nın bütçesine baktığımız zaman da yüzde 18 gibi önemli bir pay Şehir Hastaneleri’ne ayrıldığını görüyoruz. Çünkü hastaneler kendi kirasını ödeyemeyecek, kendi performansını karşılayamayacak durumda. Öyle olunca Bakanlık’tan buralara ciddi bir pay ayrılıyor. Biz bunun 2021 ve 2022 yılında da devam edeceğini biliyoruz. Bu sağlık çalışanları adına ciddi bir handikap” ifadelerini kullandı.

‘SAMİMİ DEĞİLLER’

2019 yılında onlarca sağlık çalışanın şiddete maruz kaldığına da dikkat çeken Sürenkök, “Şiddetin önlenmesi ya da en azından daha caydırıcı çalışmaların yapılması ile ilgili TTB, Bakanlıktan randevu istedi. Bakanlık bu konuda samimi adım atmadı. TTB, bu dönemde Sağlık çalışanlarının değersizleştirilmesine yönelik kullanılan dilin değiştirilmesi, kamudaki sağlığın ticarileştirip hekimlerin de müşteriyi memnun eden kişi haline getirmekten çıkaracak bir dil kullanılması yönünde çok çaba gösterdi.” diye konuştu

‘ŞİDDET TIRMANDI’

Mevcut Sağlık Bakanı’nın da hekim olduğunu ve Hipokrat yemini ettiğini hatırlatan Sürenkök, “Hipokrat yemininde ‘Tüm hekimler kardeşimdir’ cümlesi var. Yani siz kendi kardeşinizin öldürülmesi ile ilgili kılınızı kıpırdatmıyorsunuz. Sadece bir tane açıklama yapıyorsunuz ama tedbir yok. Sağlık çalışanlarının hepsi 657 sayılı yasa ile çalışıyor. Yani hepsi devlet adına görev yapan insanlar ve görev sırasında şiddet görürken, devlet olarak korumuyorsunuz. Bu nedenle Bakanlık’tan bu konuda geri dönüş alamayınca maalesef 2019 yılında şiddet olayları tırmandı.” şeklinde konuştu. Sürenkök, sağlıkta şiddetle ilgili görüşmelerin Bakanlık tarafından samimi yürütülmesi ve TTB’nin Bakanlığın resmi bir kuruluşu olduğunu bilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Öte yandan, 2020 yılında sağlık çalışanlarının emeğinin karşılığı olan ücretleri almasının ve insanca çalışma koşullarının mutlaka yerine getirilmesini de istedi.

'ANA POLİTİKA BU OLMALI!'

2019 yılına damgasını vuran intihar vakaları gibi sorunların, uyuz vakalarının artması gibi sorunların ortadan kaldırılmasının, ana bütçenin ve politikaların ‘koruyucu hekimliğe’ ayrılması ile mümkün olabileceğini belirten Sürenkök, “Bu nedir? Mesela, uyuz vakalarının artması ile ilgili şartların ortadan tamamen kaldırılması, toplumsal hijyenin sağlanması gerekiyor. İnsanların ruh sağlığını bozup toplu intiharlara girişmesini engelleyecek sosyal, ekonomik ortamın düzeltilmesini sağlamak gerekiyor. Devletin ana politikası bu olmalı ama maalesef yapılmıyor. Bununla ilgili de samimiyet gerekiyor.” dedi.

‘ÇÖZÜLEMEYECEK BİRŞEY YOK’

Türk Tabipler Birliği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği gibi Türkiye’de sağlık alanında profesyonellerin olduğunu söyleyen Sürenkök, Sağlık Bakanlığı’nın bu profesyonellerle görüşmek yerine, kendi çevresindeki hekim dışı insanlarla görüşmesine tepki gösterdi. Resmi otoritelerin bir araya getirilmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Sürenkök,  “Örneğin, gündemde olduğu için söylüyorum uyuz ile ilgili kurultaylar düzenleyip, durum tespitini hakkıyla çıkarmak ve önlemler almak gerekiyor. Dünyayı yeniden keşfetmiyoruz. Benzer şeyler zaten var. Siz elinizdeki imkanı kullanırsanız çözemeyeceğiniz hiçbir şey yok. Burada her şey samimiyet ile ilgili” dedi.

KORUYUCU HEKİMLİK NEDİR?

Halk sağlığı programlarının temel konularından biri, bireylerin ve toplumun hastalıklardan korunmasını, hastalıklarla savaşarak ve çevre koşullarını iyileştirerek yaşam kalitesinin arttırılmasını amaçlayan koruyucu hekimliktir. Hastalıklarla baş etmenin en kolay ve ucuz yolu, hastalığa yakalanmadan önce gerekli önlemlerin alınmasıdır. İnsan vücudunun sağlıklı işleyişi, binlerce denge ve savunma sistemi üzerine kuruludur. Bu denge ve sistemlerin bozulmasına engel olmak için atılan her adım ve çalışma KORUYUCU HEKİMLİK alanına girer. Koruyucu hekimlik; beslenme, temizlik, aşılama, yaşam koşulları (gürültü, stres, çevre ve doğanın korunması), gibi geniş kapsamlı ve çok önemli konuları içermektedir. Koruyucu hekimliğin gelişmesi, toplumun sağlık kalitesinin yükselmesi demektir, bu da ülkeler için en önemli gelişmişlik ölçülerinden birisidir.

Editör: Haber Merkezi