DUYGU KAYA/ İZ GAZETE- Şehir hastanesi sürecini izlemek ve İzmir halkının sağlık hakkına sahip çıkmak için oluşturulan "İzmir Kentinin Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz Platformu" nun kuruluş deklerasyonu, İzmir Tabip Odası konferans salonunda, kamuoyuyla paylaşıldı. Yapılan açıklamada, “Halen faaliyet gösteren diğer illerdeki Şehir hastanelerinin sağlık hizmeti sunumunda yaşanan ciddi sorunlar göz önüne alındığında İzmir halkını sıkıntılı günlerin beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır” denildi.

‘BERABERİNDE GETİRDİ’
Açıklamayı okuyan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, “Türkiye’de 1980’li yıllara uzanan özelleştirme girişimleri Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile en üst düzeyde hayata geçirilmiştir. Sağlık bir insan hakkı olmaktan çıkarılıp, bir ticari faaliyet alanına dönüştürülmüş, insan odaklı değil, kar odaklı bir sağlık sistemi hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu durum kamuda kârlılık, döner sermaye gelirlerini artırmak için kısıtlı personel ile daha fazla hizmet sunma yarışı, artan taşeronlaşma, performans ve sözleşmeli çalışma ile finansman yükünün bir kısmını cepten ödemeler yoluyla bireylere aktarmayı beraberinde getirmiştir” dedi.  

‘DEVLETE FATURA EDİLİYOR’
“2005 yılında, dönemin başbakanı tarafından, “15 yıllık rüyam” denilerek gündeme getirilen şehir hastaneleri SDP’larının geldiği son noktadır” ifadelerini kullanan Çamlı, “2013 yılında çıkarılan yasa ile Kamu Özel Ortaklığı yani şehir hastanelerinin yasal alt yapısı oluşturulmuştur. Kamu kaynaklarını yandaş şirketlere peşkeş çekmenin yolu açılmıştır. Şehir hastaneleri, planlanmasından yapımına; işletmesinden bakımına kadar özel sektör tarafından yapılmakta ve devlete fatura edilmektedir. Bu hastanelerde kamu yararına bir planlanma olmadığı gibi, tersine hasta başına düşen alan açısından gereksiz büyüklükte ve inşaat maliyetlerinin en az 5 kat fazlasına ve döviz üzerinden yandaş müteahhitlere yaptırılmakta, hastanenin laboratuvar ve röntgen hizmetleri dahil, tıbbi olmayan hizmetleri de devletin kendilerine verdiği hasta garantileri çerçevesinde bu şirketler tarafından yapılarak devlete fatura edilmektedir” diye konuştu. 

’13 HASTANENİN KİRA BEDELİ BAKANLIĞIN BÜTÇESİNİN YÜZDE 20’Sİ’
Çamlı, “Halen 13 tane şehir hastanesi açılmış durumdayken bu 13 hastane için ödenen yıllık kira bedelleri Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Sadece bir yıllık ödenen toplam kira miktarı ile kamu kaynaklarıyla yapılan Erzurum Şehir Hastanesi gibi 14 şehir hastanesi yapabilmek mümkündür.  Bu hasta garantili kira ödemeleri 25 yıl devam edecek olup, ülkenin geleceği adeta ipotek altına alınmıştır. Yapımı kamu özel ortaklığı ile tamamlanan ve devam eden toplam 18 şehir hastanesi için 25 yılda 81 milyar dolar ödeneceği hesaplanıyor. Bütün bu konular devlet sırrı olarak kamuoyundan saklanmakta şehir hastaneleri ile ilgili finansman ya da diğer konularda kamuoyuna aydınlatıcı açıklamalar yapılmamaktadır” dedi.

EK MASRAF VE ZAMAN KAYBINA YOL AÇACAK’
2015 yılında İzmir’de temeli atılan 2060 yataklı İzmir Şehir Hastanesi’nin 2018 de açılması planlanmasına rağmen hala açılmadığını ifade eden Çamlı, “Sürekli olarak ertelenen, bir türlü bitirilemeyen şehir hastanesi konusunda kamuoyuna gerçekçi bir bilgilendirme yapılmamaktadır. Duyumlara göre 2022 yılında birkaç polikliniğin açılarak hastanenin hizmete girdiği algısı oluşturulmak istenmektedir.  Yapılmakta olan söz konusu hastane, gerek yer seçimi gerekse yatak kapasitesi açısından İzmir halkının sağlıklı yaşam ihtiyacına karşılık vermemektedir. Hastanede yatan hastalar, çalışanlar ve poliklinik hizmeti almak için gelecek insanlar düşünüldüğünde yaklaşık 40 bin kişinin bu alana günlük hareketi söz konusu olacaktır. Halkın şehir hastanesine ulaşımında ciddi sorunlar yaşanacağı bir gerçektir. Özellikle acil hastaların ulaşımında sorun yaşanacağı gibi diğer hastalar içinde ek masraf ve zaman kaybına yol açacaktır. Şehir planlaması, mekânsal etkiler yanında sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları dikkate alınmadan gerçekleştirilemez. Şehir hastanesi gibi büyük ölçekli yatırımların güçlü bir mıknatıs gibi başka fonksiyonları beraberinde getireceğini, çevresini değişime zorlayacağını, altyapıyı etkileyeceğini, güçlü ulaşım bağlantılarına ihtiyaç duyacağını ve daha fazlasını kapsayacak şekilde kentin gelişme dinamiklerini etkileyerek kente büyük bir iz bırakacağı tartışmasız bir gerçektir.  Bu ölçekte hayata geçirilmeye çalışılan kullanım kararları İzmir’in altyapı, ulaşım ve doğal yapısı üzerinde geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara neden olacaktır” diye konuştu.

‘CİDDİ KAYGILARA YOL AÇIYOR’
“En önemlisi bu şehir hastanesinin açılmasıyla yıllardır İzmir Halkı’na sağlık hizmeti veren köklü hastanelerin kapatılma riskidir” diyen Çamlı, “Üstelik pandemi sürecinde bu köklü hastanelerin kapatılmalarının ne kadar yanlış bir uygulama olduğu ortaya çıkmıştır. Devletten beklenen, bir bütünlük içerisinde plan kararıyla kent içerisinde yer alan hastanelerin mevcut durumları incelenerek, iyileştirilmesidir. İhtiyaç olmadığı gerekçesiyle öncelikle bu alanlarda plan değişiklikleri ve satış işlemlerinin gerçekleştirilirken,  kamu mülkiyetinde bulunan korunması gereken doğal alanların statü ve vasıflarının değiştirilerek yine plan aracılığıyla şehir hastanesi olarak hayata geçmesi gibi işlemlerin tümü  kamu yararı ile ilişkisi olmayıp bütünüyle sermaye için yapılmaktadır. Hangi hastanelerin kapatılacağı, bu hastanelerdeki sağlık personelinin durumları konusunda belirsizlikler sürmekte, adları geçen birçok hastanede çalışan sağlık emekçilerinde ciddi kaygılara yol açmaktadır. Şehir hastanelerindeki kar odaklı yönetim anlayışı gerek çalışma koşulları gerekse özlük hakları konusunda sağlık çalışanlarını mutsuz etmiş, tükenme yaşamalarına neden olmuştur” açıklamasında bulundu.

‘MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ’
Çamlı, “Halen faaliyet gösteren diğer illerdeki Şehir hastanelerinin sağlık hizmeti sunumunda yaşanan ciddi sorunlar göz önüne alındığında İzmir halkını sıkıntılı günlerin beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Tüm bu nedenlerle ilimizdeki meslek örgütleri, sendikalar, dernekler, olarak İzmir Halkının Sağlık Hakkını savunmak ve süreçlerde kamu yararını korumak adına bir araya gelerek “İzmir Kentinin Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz.” platformunu oluşturduk. İzmir halkının sağlık hakkına sahip çıkacağız. Şehir hastaneleri sürecini yakından izleyecek, konuya ilişkin öneri ve itirazlarımızı kamuoyu ile paylaşacağız. İzmir kenti yöneticileri, halkın temsilcileri ile iletişimi artırarak en geniş platformlarda tartışma ortamları oluşturacağız. Kamu kaynaklarının israfına, kamu alanlarının talanına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Şehir hastaneleri süreci ile oluşturulan truva atının kentimize zarar vermesine engel olacağız” ifadelerini kullandı.

Açıklamanın sonunda, İzmir Kentinin Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz Platformu’nda yer alan bileşenlerinin temsilcileri, şehir hastanelerine ilişkin kaygılarını ve platforma katılma sebebini anlattı. 
İzmir Kentinin Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz Platformu’nun Bileşenleri:
İzmir Tabip Odası, İzmir Dişhekimleri Odası, İzmir Eczacı Odası, İzmir Barosu, TMMOB İzmir İKK, DİSK Ege Bölge Temsilciliği, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel Sağlık İş Sendikası İzmir Şube, SES İzmir Şube, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği, Türk Hemşireler Derneği İzmir Şube, İzmir Aile Hekimleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şube, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği İzmir Temsilciliği, İzmir Sağlık ve Hasta Hakları Derneği, Ata Soyer Sağlık ve Politika Araştırmaları Derneği, İzmir Yaşam Alanları, EGEÇEP, İzmir Kent Konseyi, Konak Kent Konseyi, Karşıyaka Kent Konseyi, Bayraklı Kent Konseyi, Karabağlar Kent Konseyi, Çiğli Kent Konseyi, İzmir İSİG Meclisi

Editör: Haber Merkezi