Kornea nakli sonrası görme yetisi kazanan hasta, doktoruna şöyle takılır:

“Hocam senin saçının önü kelmiş!”

“Senin yaptığın da nan/kör/lük değilse nedir?” diye yanıt verir doktor.

Muzip hasta şakayı şöyle devam ettirir: “Ben 30 yıl hiç görmedim ya; bu yüzden sonradan görmeyim!”

“Tamam” der doktor ve ekler: “Bunu sonradan görmene bağışlıyorum. Görmeyi öğrenmişsin ama bundan sonra görmezden gelmeyi de öğreneceksin...”

***

Yukarıdaki diyaloğu bir fıkradan değil, kornea naklini anlatan bir kamu spotundan aldım.

Filmin adı “Kornea İkilisi”, Yönetmeni Eylem Şen.

Eylem henüz öğrenciyken “Metropolis” adlı bir belgesel film çekmişti. Dur ihtarına uymadığı için öldürülen gençlerin ve onların ailelerinin adalet çığlığıydı film.

“Kornea İkilisi”ni çekmesindeki amaç ise toplumda kornea naklini teşvik etmek ve bağış bekleyen hastaların yüzünü güldürmekti. “Bir insan, 1 dakika göreyim geri kalan ömrüm sizin olsun diyecek kadar acı içinde yaşamışsa; o acının başka insanlar tarafından da bilinmesi gerekir” demişti çünkü.

Hayatın akışı bazen çok garip oluyor.

Eylem şimdi 3.5 yaşındaki lösemi hastası kızına donör arıyor!

Zaman, ters çevrildiğinde hemen boşalacakmış gibi duran acımasız bir kum saati sanki. Bizlerse yaşamsal öneme sahip o donörün hangimiz olduğunu bilmediğimiz milyonlarca kum tanesiyiz.

Eylem’in kızını artık birçoğumuz tanıyor: Çünkü Öykü Arin artık hepimizin kızı, kardeşi ya da yeğeni.

İzmir’de yaşayan Eylem Şen, “Anne olarak donör olmanızı ve hayat kurtarmanızı bekliyorum” diyor, her birimize.

***

Dedik ya hayatın akışı bazen çok garip oluyor diye.

2014 yılında...

Bu kez “Asfur” filmiyle, Suriyeli mültecilerin dramını işlemişti Eylem.

“Asfur”, Lübnanlı Ozan Marcel Khalef’in bestelediği bir şiirdi.

Asfur, özgürlüğe susamış bir kuşun hikayesiydi. Onun özgürlük çığlığı bu kez Türkiye’de, bir belgesel filmde, kanadı kırılmış göç insanlarının sessiz çığlığına dönüşmüştü. Ve Aylan bebenin küçük bedeni henüz Ege kıyılarına vurmamıştı.

O dönem...

Eylem Şen ile Evrensel Pazar eki için röportaj yapan arkadaşımız Ayşen Güven şunları kaydetmiş:

“Kucağında bebeği genç bir kadın, onu uyutmaya çalışıyor. Bir ninni mırıldanıyor, biz onu anlamıyoruz. Dilini bilmiyoruz, derdini bilmiyoruz. Eylem Şen’in nefes almaya devam edebilmek için Türkiye’ye sığınan Suriyelileri anlattığı belgeseli Asfur işte böyle başlıyor...”

Bu yüzden ben...

Ne zaman mültecileri hedefe koyan bir linç kampanyası ya da histeri dalgası gündeme gelse...

Çevremdeki insanlara hemen onun filmini tavsiye ederim.

Tıpkı, yine bir linç dalgasının içinden geçtiğimiz, bugün gibi.

***

Öykü Arin, şimdi yüreklerimizde sarıp sarmaladığımız minik bir kuştur, Asfur’dur.

‘Kornea İkilisi’ filminde geçen şu anekdota lütfen kulak verin:

Mısır’da bir inanışa göre, araftaki insanlara iki soru sorulurmuş:

- Sen bu dünyada mutluluğu yakaladın mı?

- Peki, sen bu dünyada var oldun diye başka insanlar mutluluğu yakaladı mı?

Her iki soruya da evet diyene şu yanıt verilirmiş: Sen zaten bu dünyada cenneti yakalamışsın!”

Hatırlıyorum....

Geçen yıl, lösemi hastası 5 yaşındaki Ela için de herkes seferber olmuştu. Ve Ela’ya donör bulunduğunda dünyalar bizim olmuştu! Ela gazeteden çalışma arkadaşımız Kürşat Yılmaz’ın da yeğeniydi.

Şimdi sıra Öykü Arin’de...

Donör ol!

Dünyada cenneti yakalayanlar içinde senin de bir Öykü’n olsun.