Beste Çelik ile Gün Sonu programının konuğu Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Endem Köybaşı, Türkiye’de yapılan travma çalışmalarının dörtte biri deprem üzerine olduğunu söyledi.

Depremin 20 yıldır gündemimizde olduğunu söyleyen Köybaşı, “Depremden nasıl etkilendiğimiz aslında öncesinde neler yaptığımıza oldukça bağlı. Depremde sel gibi, heyelan gibi doğal afetler içerisinde yer alıyor. 20 yıldır bu konuyu konuşuyoruz. 99 depreminden sonra neler yapılması gerektiğine dair bilinçlilik oluştuğunu hatırlıyoruz. Depremde zararı görme biçimimizin depremden dolayı değil deprem yüzünden yıkılan binalar nedeniyle olduğun biliyoruz. Binaları yapanlar da insanlar. Bizim de depremleri doğal afet yerine insan eliyle çıkmış kazalar olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Nasıl bir önemi var; travma ile baş etmek, nedenleriyle, insanın başına gelme sıklığıyla alaka bir şeydir. Ruhsal açıdan da buna nasıl koşullanma içinde olduğumuzla da alakalı bir şey. Bizim aslından depremin kendisinden çok depremin yaratmış olduğu zararlar üzerinden bir önlem almamız psikolojimizi belirleyecek şeydir. Yapmadığımız takdirde daha çok etkileneceğiz” dedi.

‘DEPREMZEDELERDE GÜVENSİZLİK OLUŞTURUYOR’

Geçmişteki kitlesel travmaların insan psikolojisini olumsuz etkilediğini söyleyen Köybaşı, “Travmanın kendisinden bağımsız olarak geçmişte bu travmayı nasıl deneyimlediğimiz bizim yaşamış olduğumuz süreçten nasıl etkilendiğimizi de oldukça belirliyor. Travmaların tekrar etmesi aslında onlara alışmamızı sağlayan bir şey değildir. Bilakis etkilerini artarak göstermesine neden olur. Marmara depremi de böyleydi. Bundan daha büyüktü ve on binlerce insan hayatını kaybedip yaralandı. Hafızamıza işlemiş olduğumuz örneğin binanın öldürdüğü ve buna yönelik önlemler alınması gerektiğine dair bir tatbikat yapılmadığını görmek bugün yaşanan travmaları da arttıracaktır. Kaldı ki arada bir de Van depremi yaşandı. Orada da yüzlerce insan hayatını kaybetti. Geçmişte yaşanmış olan travmalarla iyileşmesi için o travmanın tekrar olmayacağından emin olmanız gerekir. Bu doğal değil insan eliyle oluşturulmuş bir travma. İnsan eliyle oluşturulmuş travmaların iyileşmesi için yeniden yaşanmamasının garantisinin yanı sıra suçlularında belli bir cezayla karşılaşması da bu güvenlik hissiyatını arttıracaktır. Biliyoruz ki bu ülkede yanlış ya da yetersiz kişilere cezalar kesilmesine rağmen yeterli ceza almıyorlar. Bu da depremzedelerde güvensizlik oluşturuyor” diye konuştu.

‘SİYASET TAM DA BU ZAMANLARDA YAPILIR’

‘Depremde siyaset yapılır mı?’ sorusunu da yanıtlayan Köybaşı, “İnsanlar başlarına ne geldiğini anlamadan kendilerini politik bir tartışmanın içerisinde buluyorlar. Belki bu bir grup kişiyi tatmin edebilir. Sonuçta o rejim bitti yeni bir rejim var diyebilir ama yine deprem oldu. Bu herhangi bir güvence sağlamayacaktır. Aynı zamanda kişilerin vicdanında gerçek suçlunun bulunmasına yönelik bir talebi de getirmeyeceğini düşünüyorum. Psikolojik anlamda çok da olumlu bir yanı olmayacaktır. Şunu çok net söylemek lazım ki Türkiye’de siyaset her an yapılıyor. Ama belli bir grubun tekelinde. Siyaset yapılır mı evet yapılır. Bu travmanın izlerini nasıl aşacağımıza dair siyasi birtakım talepler olur. Toplumsal olarak sürekli travma yaşayan bir coğrafyada yaşadığımız için siyaset bunların nasıl çözüleceği üzerine yapılır. Tam da bu zamanlarda yapılır. Siyaset yapılmaz demek hem insanların psikolojisini olumsuz etkiliyor hem de faydalanılabilecek bir gerçekliğin üstünü örtüyor” dedi.

‘TRAVMADA ASIL ETKİLENEN KISIM BELLEKTİR’

Yaşanan travmaların insanlarda duyarsızlığa neden olduğunu söyleyen Köybaşı, “Travmaların, acıların toplumları geliştirdiği, ayakta kalmayı öğrettiği söylenir ama bunların çok da gerçekçi olmadığını bilmek gerekiyor. Çünkü bunlar sonrasında bir duyarsızlığı, boş vermişliği, kaderciliği beraberinde getiriyor. İnsanların buna vermiş olduğu yanıtların sağlıklılığı bu süreçte nasıl deneyimler elde edeceğimizin de önemli bir turnusolu oluyor diyebilirim. Travmada asıl etkilenen kısım bellektir. Çünkü travmatik bellek dediğimiz bir şey oluşur ki; bellek bilinçle ilişkiye girer ve benlik algısını oluşturur. Toplumlarda da böyledir. Toplumların belleğinde var olan şey onların geleceğe bakışını ve bugünü nasıl kurduğunu da belirler. Sürekli bu travmaları yaşayan bir toplum artık travmatik bir belleğe sahip olur. Burada doğrudan zorlayıcı düşünceler elinizde olmadan sürekli aklınıza gelir. Bu sizi rahatsız eder ve sürekli bir gerginlik hali de oluşturur” şeklinde konuştu.

‘BAZI KİŞİLERDE SİNMEYE YOL AÇABİLİYOR’

Depremzedelerin travma sürecini hızlı atlatabilmeleri için çadırlardan konutlara yerleştirilmesi gerektiğini söyleyen Köybaşı, “Travma çok da cesur çıkışlar değil bazı kişilerde kabullenmeye, sinmeye de yol açabiliyor. Burada belirleyici olan biraz daha insanları bilinçlendirecek, onları yeniden bir travmayla karşılaşma konusunda alınacak önlemler konusunda politize edecek unsurlara kavuşturulmalı. Bu dönemde siyaset yapılmaz değil tam da bu dönemde insanların gerçekten ihtiyacı olan şeyleri belirleme ve talep etme üzerine siyaset yapılır. İzmir’de gerçekleşen deprem bir felakettir. Ancak İstanbul’da beklenen depremin onda biri gibi kayba bile yol açmamıştı. Buna rağmen insanların çadırda kalmaya mahkûm edilmesi ki üzerinden 10 gün geçmiş. Bence övünülecek, propagandası yapılacak bir şey değil. Bu insanların psikolojik olarak travmatize olmasını engellemek istiyorsanız hızlıca, kalıcı barınabilecekleri sağlıklı konutlara ulaşmasını sağlamınız gerekiyor” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi