Son yıllarda hep olduğu gibi bu 29 Ekim Bayramı da ülkenin kutuplaşmış fotoğrafını bir kez daha gösterdi.

Bu fotoğraf, AKP iktidarının Cumhuriyet’e ve temsil ettiği değerlere, Atatürk’e karşı sistemli devam eden saldırılara kayıtsız kalmasından güç ve destek alan gerici çevreler ile Türkiye’nin kuruluş ideallerini benimseyenlerin çatışmasını gösteriyor. 

Yayılmaya çalışılan Osmanlıcılık ile laik Cumhuriyet’in karşı karşıya getirilmesini resmediyor bu fotoğraf. Fotoğrafın bir yanında yer alan takiyecilerin ‘mış gibi’ yaparak sözde Cumhuriyet kutlamaları da hiç kimseyi kandıramıyor.

Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına, el altından veya alenen verilen onca desteğe rağmen fotoğrafın büyük kısmı Cumhuriyet değerlerine sahip çıkanlara ait. Öyle olmaya da devam edecek.

Cumhuriyet haftasına damga vuran olay ise, Nevşehir’den geldi. Makamını, yok saymaya çalıştığı Cumhuriyet’e borçlu olan Vali İlhami Aktaş,  o ilde kutlamalara yasak getirdi!..Aslında ‘turnusol kağıdı’ gibi  gerçekte yapmak istediklerini ‘şak’ diye yüzümüze çarpmıştı!..

Gerekçe, ‘başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması’ idi.  Kim o ‘başkaları’ biliyor musunuz,  cumhuriyet düşmanları!..Onlar rahatsız olmasın diye yasak getirilmek isteniyordu.

Ama bu ülkenin Cumhuriyet sevdalıları; gerici, yobaz, demokrasi ve laiklik düşmanlarını, Atatürk’ü silmeye çalışanları ‘rahatsız etmeye’ devam etti. Türkiye’nin dört bir yanından tepki çığ gibi büyüdü.

Tüm korkaklar gibi Vali geri adım attı, ‘yurt dışındaydım, benim haberim yok’ gibi laflar geveledi, binlerce vatandaş Cumhuriyet’i aslanlar gibi kutladı.

Bu ve benzeri girişimler, aslında ‘deneme yanılma’ taktiğinden başka bir şey değil. ‘Bir deneyelim bakalım, tepki ne olacak, gerekirse geri adım atarız’ yöntemine sıkça başvuruyorlar.

Vali Aktaş da baktı ki tepki büyük, pabuç pahalı, hop geri adım çevir kazı yanmasın yaptı ama Saray’a saygı duruşunu da gerçekleştirmiş oldu.

Ne yaparlarsa yapsınlar, gericileri rahatsız etmeye devam edeceğiz, bu halk Cumhuriyet değerlerini yaşatmaya devam edecek. Böyle biline!..

Demokrasiyle tek bağları sandıktı, o da yalan oldu!..

Ülkedeki demokratik hak ve özgürlükler rafa kalksın; hak, hukuk, adaleti ara ki bulasın, sonra da seçim sandığını ‘demokrasi’ olarak önümüze sür. Yıllarca böyle oldu, sandıktan kendileri çıkarsa sorun yoktu. Ne zaman ki son yerel seçimler bu söylemi de yerle bir etti, gerçek yüzler ortaya çıkmaya başladı.

Seçimi kaybettiği yerlerde al görevden yerine kayyım ata!.. YSK’nın yasal kabul edip seçime soktuğu HDP’nin bin bir soruşturmadan sonra adaylığı kabul edilip seçilen başkanları 3-5 ay içinde terörist oldu.

Bakmayın, sırada CHP var…Şimdilik yapabildikleri Belediyelerin gelirlerini kısmak. Diyeceksiniz ki ‘hepsinin kısılıyor’ doğru ama AKP’li belediyeler proje bazında destek almaya devam ediyor, CHP’li belediyelerin bırak desteği projeleri onaylanmıyor bile. İstanbul’da İstanbul Boğaz’ıyla ilgili Büyükşehir Belediyesinde olan yetkiler elinden alınıyor. Boğaz’da rant büyük tabii, bırakmak istemiyorlar.

Tek bildikleri ‘sandık demokrasisi’ idi, bu da yalan oldu!..İzmirli zaten biliyordu, ama İstanbullu, Ankaralı ve ülkenin dört bir yanı bunları görüyor artık.  Çare yine sandık. Geldikleri gibi gidecekler!..