İnşaat halindeki binanın en tepesine çıkmak istemedi, bunun diğer insanların yaptıklarından farklı olması gerektiğini düşündü. Her insan kendinin, diğer insanlardan farklı ve özel olduğunu düşünürdü en nihayetinde. “Her insan kendinin özel olduğunu ve farklı olduğunu düşünüyorsa ve bunu bütün insanlar düşünüyorsa bu çelişki değil midir?” diye düşünüp gülümsedi. Ne çok düşünüyordu… Binanın en tepesinde bir şiirsellik olacaktı intihar etmek için. Onun yerine yedinci katı tercih etti. İstemeden de olsa yine kendisi için anlam ifade eden bir sayıyı seçerek şiirsellik katmıştı intiharına. Gecenin geç bir saatini seçmişti, inşaat bekçisinin uyumaması gerektiği ama uyuduğu bir saati. Betonarme yapının merdivenlerini yavaş yavaş çıktı. Merdivenlerdeki kumlar kösele ayakkabısının altında gıcırdayarak aslında çocukluğundan beri babasının ayakkabısından çıkan o sese arkadaşlık ettiğini anımsadı. Üzerindeki bej renkteki trençkoturüzgâr estikçe, hemen altında indirimden aldığı parlak füme takım elbisesini gösteriyordu tüm şehrin ışıklarına. Yedinci katın kenarına geldiğinde elindeki evrak dolu bond çantayı yere bıraktı, “Bu çantaya neden bond çanta diyorlar? İlk olarak James Bond filmlerinde göründüyse demek ki bu çantanın ithal edilişi filmlerden sonraya denk geliyor. Yoksa en başında farklı bir isim koyarlardı…” dedi mırıldanarak. Şimdi de mırıldanmaya başlamış, düşüncelerini sanki yanında birisi varmış ve onu duyacakmış gibi seslendirmek istemişti. Devam etti, “O zaman salatalık bulunmadan önce salata bulunmuş, içine salatalık sonradan ilave edilmişti. Kahverenginin ismi verilmeden önce kahve bulunmuştu. Kibrit ne kadar ilkel. İlkel görünmesine rağmen çakmak önce icat edilmiş, kibrit sonra bulunmuş…” dedi. Deliriyor muydu yoksa deli rolü yapmak mı hoşuna gidiyordu. Eğer hâlâ hoşuna giden bir şeyler varsa yaşamayı seviyor olmalıydı. O zaman bu intihar da neyin nesiydi? Evrak dolu çantanın içi muntazam şekilde düzenlenmiş, her bir evrak şeffaf gömlek dosyalara, onlar da mavi, sarı, kırmızı, yeşil ve siyah telli dosyalarla ayrılmıştı. Arada dosyalanmamış tek bir kâğıt, olan biteni dosya kadar şeffaf anlatacaktı arkasında kalanlara:

Bana küsme!
Gönülde söz, ciğerde köz, yeminde göz, deminde öz gibiyim
Bazen yiğitte mitralyöz gibiyim.
Bazen düz gibiyim, bazen gülen bi yüz gibiyim, güz gibiyim.
Bazen türkü, bazen köleyim; siyah ve blues gibiyim...
Bana küsme!
Evet, bazen öküz biriyim ama padişahlara pürüz biriyim,
Namerde baya lüks biriyim.
Tam deliyim, halüs gibiyim,
Fakülteliye kampüs gibiyim,
Yavşaklara kaktüs biri, sar beni bak papirüs gibiyim...

Bana küsme!
Kış değilim, yaz gibiyim.
Az değilim, ayaz gibiyim.

Maraz biriyim, jazz gibi biraz ama saz gibiyim.
Bazen kabül, kalas biriyim, tabii ki hıyara klas biriyim.
Yedekte değil hep as biriyim, bazen yırtılmış kas gibiyim...
Bana küsme!
Tabulara mıhlanan hilti misali duygu döven bi cihaz gibiyim.
Yanan haz gibiyim, hiç sıkılmadığın bir vaaz gibiyim.
İtiraz gibiyim, miras gibiyim,
Gençken tutamadığın yas gibiyim,
Çocuğun gülüşüne paspas gibiyim, olmazlara kumpas gibiyim...

Yol yine kapandı, yine bulandı, niye bulandık yaralarla.
Sigaram, bana küsme...
Sol omuzumdan bir serçe havalandı yaralarla.
Kanadım, bana küsme...”(*)

***

-Buraya kadar nasıl abi?

+Ne anlatıyon oğlum sen? Ne okudun şimdi bi’ saattir bana!

-Olmamış mı? Abi bak ben bir güvenlik kamerasıyım, işte biri geliyor, her bölüm farklı bir yerin güvenlik kamerası ama… Böyle insanların farklı durumlarını gösterecek bi’dizi abi. Kırk dakika fazla bile. Yurt dışında örnekleri var, diziler yirmi, bilemedin yirmi beş dakika civarı oluyo. Mini seriesdiyorlar abi buna. Bak istersen…

+Ya hâlâ konuşuyo bak! Ulan dürzü, madem güvenlik kamerasısın, adamın düşüncelerini nasıl okuyo bu güvenlik kamerası? Bitmemiş inşaatın her katına güvenlik kamerası koymuş bi’de! O şiir diye yazdığın şey de şarkı sözü, telif melif, uğraştırmayın beni böyle şeylerle! Oğlum ortalıkta salgın var, yazsana şöyle koronalımoronalıbi’şeyler, çekelim iki günde. Gelmiş bana yirmi dakika diyo, üç saat olacak oğlum o diziler, üç!Abi desen bana, korona çok büyümüş ama bi’ tek bizim ülke kurtulmuş, 83 milyon tüm dünyaya yerleşiyoruz. Bak sen bunu yaz! Panslavizim gibi düşün, Turancılıkla tüm dünya Türk olsun! Adı da hazır: Diriliş Korona! Yaz getir bunu hadi!

-Abi, #SetleriDurdurun

(*) Onur Dursun (Ozbi) – Olmazlara Yandım