Bir iş için uzun uzadıya zaman harcıyor fakat yine de ortaya koyduğunuz iş için çok iyi olmadı daha iyi olması için uğraşmalıyım diye düşünüyorsanız ya da en iyisini yapmalıyım fikri aklınıza üşüşüp duruyorsa mükemmeliyetçiğin tatlı tuzağına düşmüş olabilirsiniz. Mükemmeliyetçilik, kişiyi başarmaktan ve mutlu olma yolundan alıkoyduğunda hüzne ve kaygıya sebep olduğunda kişi için problem olur. Mükemmeliyetçiliğin olumsuz çıktıları, hata yapmaktan endişe etmek, işi iyi yapamamaktan dolayı kaygılanmaktır. Ne yazık ki bu durumda kişi kendi yeteneklerinden şüphe etmeye başlar. Mükemmeliyetçi döngünün sebep olduğu olumsuz duygular ve başarısızlık, psikolojik açıdan kişiyi yıpratır.

Yoksa siz de mi mükemmeliyetçisiniz? İş yerinizde ya da okulda, ilişkilerinizde en iyi olmaya mı çalışıyorsunuz? Modern dünyanın bize dayattığı en iyisi ol, yarışmacı ol sloganı maalesef depresyon ve anksiyete hastalıklarını tetikliyor.

Mükemmeliyetçiliğin altındaki dusuncelere mercek tutacak olursak öncesinde biraz bilişsel çarpıtmalar(düşünce hataları)dan söz etmek gerekir. Psikoloji biliminde düşünce hatası(bilişsel çarpıtmalar) olarak tanımladığınız on tane düşünme stili vardır. Ben düşünce hatalarını şu şekilde tanımlıyorum: Düşünürken düştüğümüz hatalar. Evet, hepimiz düşüyoruz bu hatalara, kimimiz biraz kimimiz fazla. Fakat bunu hiç deneyimlememiş insan yoktur diyebiliriz. Peki, hepimiz az ya da çok bunu yaşıyorsak nerede problem çıkıyor? Cevap, sıklık. Düşünce hatalarımızın diğer adıyla bilişsel çarpıtmalarımızın sıklığı artınca hayatımız olumsuz yönde etkilenmeye başlıyor.

On tane bilişsel çarpıtma vardır dedik, mükemmeliyetçiği besleyen düşünce hatasında duralım yani Siyah Beyaz Düşünce Hatasından konuşalım biraz. Bu düşünce stilinde iki kategori vardır, kişi yaşadıklarını bu iki kategoriden birine koyar yani ya siyah ya da beyaz kategorisine yerleştirir.Kişi için gri ya da başka renk seçenekleri yoktur. Mesela yaptığı bir işi ya çok iyi olarak etiketler ya da çok kötü. Elbette bir iş yaparken performans sergilerken iyi olmasını isteriz bunun için emek de veririz, bu işlevsel bir davranıştır.Fakat siyah beyaz değerlendirmesi yapan kişi en iyisi için çabalayabilir. Bu durum da haliyle kaygı doğuracaktır. Çünkü en iyisini yapmaya çalışmak kaygıyı artırır. Kaygı eğer bizi olumsuz yönde etkileyecek kadar artarsa performansımızı sergilemekte zorluk yaşarız. En iyisini yapmalıyım standardı altında kaygının artması beklenen bir durumdur. “ Çok heyecanlandım performansımı ortaya koyamadım.” Cümlesini tanıdıklarınızdan duymuşsunuzdur.

Siyah Beyaz düşünme biçimi başka renklere karşı kördür.Değerlendirmeye alınan 2 durum vardır diğerleri es geçilir yani değerlendirmeye alınmaz. Örneğin kişi kendisini değerlendirirken sadece en iyi olarak düşündüğü işleri dikkate alır iyileri dikkate almaz. Dolayısıyla kişinin olumlu kendilik değerlendirmesi başlığının altına yazacağı maddelerin sayısı azalır . Bu durum kaçınılmaz olarak kişinin özgüvenini aşağı çekecektir.

Bunu çok basit bir şekille anlatalım:

Bir öğrenciyi ele alalım. Tüm sınavlar başarılı değilsem başarısız biriyimdir şeklinde düşündüğünü varsayalım. Bu öğrencimiz bir sınavda başarısız olduğu takdirde diğer başarılı olduğu sınavları göz önüne almayarak kendine başarısızım etiketi yapıştıracaktır. Başarız olduğunu düşündüğü anda kendini mutlu huzurlu hissedebilen biri olabilir mi? Sanırım olamaz. Bu kişi mutsuz ve kaygılı hissedecektir muhtemelen, bu duygu ve düşünceler kişinin davranışlarını da olumsuz yönde etkiler. Duruma bir de tersten bakalım, tüm sınavlarda başarılı olma standardı belirlemeyen çoğu sınavda başarılı olmayı hedefleyen bir öğrenci düşünelim. Bu kişi sınavlara girdiğinde daha işlevsel bir kaygı yaşar, yani performansını daha iyi gösterebileceği bir kaygı seviyesi olacaktır.

Genel olarak baktığımızda mükemmeliyetçilik bize destek olmaktansa işleri çıkmaza sokar gibi durmaktadır. William Shakespeare’in bir sözüne burada kulak vermek gerekiyor sanırım: ‘’ İyi ol fakat çok iyi olma.’’