CİHAN SAMGAR - ÜMİT KARTAL / İZ GAZETE – Halkların Demokratik Partisi İzmir İl Eş Başkanı Çerkez Aydemir ile partilerine yönelik baskıları, tamamladıkları kongre sürecini ve yaklaşan seçimleri konuştuk.

Başta partiniz olmak üzere, toplumun muhalif kesimlerine yönelik baskılar ve gözaltılar artıyor. Tüm bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Türkiye’de göz altıların yoğunlaşması, özellikle toplumsal muhalefete yönelik artan göz altıların temelinde aslında sadece HDP’liler yok. Özelde HDP olabilir ama toplumun bütün muhalif kesimlerine yönelik gözaltılar var. Sadece İzmir özelinde HDP daha örgütlü, kendi kitlesi ve tabanıyla güçleri daha bağlı, daha sıkı olduğu için göz altıları anında öğrenebiliyor. Bunlara yönelik önlemler geliştirebiliyor. Ama toplumun diğer kesimlerinin tamamı gözaltı furyasıyla karşı karşıya; bağımsız insanlar, EMEP’ten, Haziran Hareketi’nden, ÖDP’den hatta CHP’den ilçe yönetimlerinden sorumlu olan kişilerin gözaltına alındığını biliyoruz. Göz altıların temel amacı İzmir özelinde ve Türkiye genelinde özellikle 2019’a giderken kendi iktidarlarını perçinlemek, güçlendirmek, faşizan uygulamaları yaygınlaştırmak, biraz da bunu kurumsallaştırmaktır. Yani üstten altta doğru örülen bir faşizm hedefleniyor. Bunu yaparken de korkuyu salmak, korku üzerinden yürümek hedefleniyor. Göz altıların herhangi bir hukuki ya da gerçekçi bir gerekçesi yok. Örneğin ben sosyal medya üzerinden alınmıştım ama sosyal medya kullanıcısı olmayan bir kişiyim. Oraya götürülen insanların adeta önceden yapılmış bir listesi var. Bu liste üzerinden tesadüfen şu kesimler ya da aktif olan bazı bireyler, eylem etkinlikler varsa onun öncesinde gözaltına alınarak sindirilmeye, susturulmaya çalışılıyor.”

‘YILMAZ ÖZDİL’İN BİR PAYLAŞIMI BİLE GÖZALTI GEREKÇESİ OLABİLİYOR’

“Yine önemli şeylerden biri toplumun değişik kesimlerinden insanları alarak, toplumun her kesime bu korkuyu yaymak istiyorlar. Güzelbahçe’den hiç ilgisi olmayan sadece içinde demokrat duyguları olan, hayatında belki de paylaşımlarından ya da söylemlerinde iktidarla bile çelişmeyen bir kişinin anlık bir refleksi ile paylaştığı herhangi bir paylaşım, örneğin Yılmaz Özdil’in bir paylaşımı bile gözaltı gerekçesi olabiliyor. Yine evlerde aramalarda aldıkları kitaplar, yasak olmayan kitapları da alıyorlar. Aldıkları bu kitapları sorgu sırasında hangi kitapçıdan aldığınızı bile soruyorlar. Yasak olmamasına rağmen. Puşkin’in Yüzbaşının kızı kitabı ya da Kürtçe masallar kitabı gibi kitaplar sadece götürdükleri yerlerde, savcılıkta biraz daha bizim elimizde bir şeyler var görüntüsü vermek istiyorlar. Şunu da gösteriyor aslında hukuksal açıdan herhangi bir sağlıklı incelemenin yapılmadığı sadece 3-5 sayfalık iddia görüntüsü verelim diyorlar. Ağırlıklı elimizde bir şey olsun düşüncesi ile insanlar kriminalize edilmeye çalışılıyor.”

‘TÜRKİYE’DE BARIŞI ÖVMEK SUÇ HALİNE GETİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR’

“Yaşadığımız bu dönemde sadece demokratik talepler değil, barışa yönelik de kriminalize etme çabaları vardır. Birleşmiş Milletler sözleşmesine göre savaşı övmek suçtur. Ama Türkiye özelinde artık barışı övmek suç haline getirilmeye çalışılıyor. Aslında insanlara sadece bunu yaparken de insan olmaktan çıkın tek tipleşin, bizim dediğimiz bir yörüngeye girin, biz ne dersek o olacak düşüncesi egemen. Gözaltına alınan arkadaşlardan bir tanesine sorgu sırasında söylenen şuydu: “Çoğunluğa uyun neden direniyorsunuz. Bakın biz ne kadar rahatız, huzurluyuz. Siz de neden bizim gibi davranmıyorsunuz” derken kast ettikleri şey tamda budur. Yani KHK’larla yönetilen, anti demokratik uygulamalarla yönetilen bir ülkede işte bu despotizme karşı direnmeyin artık, vazgeçin, otoriterleşmeye boyun eğin bundan sonra bu ülke otoriterleşmeyle yönetilecek sizler de buna uyacaksınız diye tek tip insan tipini yaratmaya yönelik bu algıyı geliştirmeye çalışıyorlar. Ama biz İzmir’deki göz altılardan şunu çıkarıyoruz, burada baskı çok yoğun ama buna karşı müthiş bir direnç olduğunu görüyorlar ve bu direnci bir türlü kıramıyorlar. Aslında bu her gözaltına alınan kişinin, bütün aile bireylerinin ve çevrelerinin iktidarın uygulamalarını sorgulamasına yol açıyor. Bu bizi daha da güçlendiriyor diye düşünüyoruz. Bunlardan kurtulmanın tek yolu birlikte mücadeledir, bir arada olmaktır. Birleşe birleşe bu faşizan uygulamalara karşı durmaktır. Biz bunu başaracağımızı düşünüyoruz. Bugünleri de atlatacağız, bu ülke güzel günleri de görecek diye düşünüyoruz.”

Kongrelerinizi tamamladınız, seçim sathı mahalline de girildi. Üzerinizdeki bu baskılar sizi gündemden uzaklaştırıyor mu yoksa hazır mısınız? İzmir’e dair hedefiniz, iddianız nedir?

“Aslında partimiz üzerindeki yoğun baskılardan biri de buna yöneliktir. Bizim kitlemizi, oy potansiyelimizi, direncimizi kırmaya yöneliktir. Bu ülkede demokratik siyasetin önüne kesmeye yönelik diyelim. Çünkü bileşenlerimizle birlikte demokratik siyaseti yapan tek parti olduğumuzu düşünüyoruz. Örneğin bizim 3. Olağan kongre öncesinde başlayan bir baskı dönemi oluştu. Kongreye gidinceye kadar ki süreçte baskılar en yoğun şekilde bize hissettirildi. Araçlarımızın yola çıkıp oraya varıncaya kadarki süreçte bizim hemen hemen bütün üyelerimiz 4 ya da 5 kez GBT’den geçirildi. Yollarda durduruldu, kamera çekimi yapıldı. Onun öncesinde bizim yaptığımız kitle çalışmalarının önü kesilmeye çalışıldı. Ama bütün bunlara rağmen biz hedeflediğimiz 30 bin kişilik bir kitlenin üzerine çıkarak yaklaşık 40 bin kişilik bir kitleyle kongremizi yaptık. Bütün kitlemize büyük bir moral oldu. Sırrı Süreyya Önder’in deyimiyle kimileri çok üzülmüştür ama bizim içinde çok büyük moral oldu. Bu şu anlama geliyor aslında bize karşı yöneltilen bu baskı bizim barajın altında kalma riskini bırakalım aslında çok daha üstünde olduğumuzun göstergesidir. Sonuçta iktidar yanlısı anketleri de görüyoruz. Yüzde 11-12 gibi görünüyor HDP, bizim yüzde 2’lik bir kesim kendini saklar, çekinir, korumaya alır. Bu yüzde 14 eder,  aslında rahat nefes aldığımız da yüzde 15’in göstergesidir. Öyle olmasaydı Anayasa değişikliklerinde buna ihtiyaç duymazlardı. Bir erken seçime giderlerdi. Bir şekilde HDP’yi baraj altında bırakmaya çalışırlardı. Kendi yollarında yürürlerdi belki MHP ihtiyaç duymazlardı. Ama HDP’nin hiçbir şekilde gösterilen oy oranından çok daha fazla üstü olduğunu, bir türlü geriletemediklerini gördüklerinden dolayı bu baskılar var. Son dönemde bileşenlerimize, bileşenlerimizin sözcülerine, eş genel başkanlarına yönelik yapılan operasyonlarda bunu gösteriyor. Önümüzde bir seçim süreci var ama bu seçim sürecinde geriletemedikleri ve sürekli ilerleyen, güç kazanan, gelişen, güçlenen kitlesi daha da artan bir HDP var. Buna yönelik olduğunu düşünüyoruz. “

‘İZMİR’DE VEKİL SAYISINI İKİYE KATLAYACAĞIZ'

“Hedefimizi tabi ki de küçültmedik aksine büyüttük. Bunu herkes görecek. Biz İzmir’de vekil sayısını ikiye katlayacağız. İzmir’de ilk kez belediyeler alacağız. Buna yönelik çalışmalarımız devam ediyor. İzmir’in HDP kitlesinin aslında Türkiye’de düşündüğümüz, özlemini duyduğumuz Türkiye profilinin çok güzel bir örneği olduğunu düşünüyoruz. Bütün halklar, inançlar, laikler, farklılıklar, ötekiler, bağımsızlar herkes burada. İşte başka bir dünya mümkün dediğimizde İzmir örneğini gösterebileceğimiz bir ildir. Belki de baskıların biraz yoğun olmasının temelinde yatan budur. HDK’ye yönelik baskıların olmasının temelinde yatan budur. Çünkü HDP böyle bir ülke, dünya özlemini hedef edinen bir yapı. Bundan ötürü biz İzmir’de daha başarılı olacağımızı, ileri ki dönemlerde, seçimlerde daha güçlü olacağımızı düşünüyoruz. Bütün çalışmalarımızda bu yöndedir. Baskılar ne olursa olsun geri adım atmayacağız. Arkadaşlarımız gözaltına alınabilir, tutuklanabilir ama bu bizim geri adım atacağımız anlamına gelmez. Birimiz gideriz, birimiz geliriz. Bu mücadele devam eder, bu bayrak yere düşmez. “

Editör: Haber Merkezi