İZ GAZETE – Cumhuriyet Halk Partisi’nde Basından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, İz Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal’ın sorularını yanıtladı. Özkan, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin koronavirüs salgını ile mücadele sürecinde merkezi hükumetin önünde yer aldığını altını çizdi. Özkan ayrıca salgın ile mücadele edilen zor günlerde bile iktidarın rant peşinde koştuğunu söyledi.

Salgın ile mücadele sürecinin doğru yönetilemediğini vurgulayan Özkan, özel sektörde çalışan doktorların ücretsiz izin ile evlerine gönderildiklerini hatırlattı. Özkan, “Bizim doktora ihtiyacımız varken, nasıl bir mücadele yöntemi var?” diye sordu. Hükumetin maske dağıtmak konusunda bile doğru hareket edemediğinin altını çizerek konuşan Özkan, “Önce dağıtacağız, sonra satacağız dediler. Postanelere yönlendirildiler, o da olmadı eczanelere yönlendirdiler. Belediyeler dağıtsın diyoruz. ‘Hayır’ diyorlar. Rezilliğe bakar mısınız?” ifadelerini kullandı.

‘MERKEZİ HÜKUMETİN ÖNÜNDEYİZ’

Aşevlerine gelen paraya bile bloke koyan iktidarın çözümsüzlük dışında bir şey üretmediğine vurguda bulunan Tuncay Özkan, iktidarın ülkeyi yönetemediğini kaydetti. “İktidar Türkiye'ye bela dışında bir şey üretmiyor ve ülkenin savrulmasına yol açıyor” diyen Özkan, şöyle konuştu:

“Kendi içlerinde paramparçalar. Ortak akıl üretemiyor, karar alamıyorlar. Örneğin; Bilim Kurulu bir karar alıyor ve Sağlık Bakanı’na iletiyor. Sağlık Bakanı 'Kararı sayın Cumhurbaşkanı verecek' diyor, böyle şey olmaz. Belediyelerimizi bilerek ve isteyerek sosyal yardım yapamaz hale getirmek istiyorlar. Ama bizim belediyelerimiz canla başla nüfusun yüzde 67'sine her türlü desteği sağlıyor ve biz şu an merkezi hükümetin önündeyiz”

Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yardım dağıtmasının dahi engellediğini kaydeden Özkan, AKP’nin kendi yandaşlarından oluşturduklarım bir sistemin bulunduğunu söyledi. Özkan, Aracı biz veriyoruz, yardım kutusunu biz veriyoruz, götürüp dağıtanlar da bizim arkadaşlarımız ama bizi sisteme almıyorlar. Valilikler üzerinden sadece yandaşa ayrım var. Biz ise parti gözetmeden yapıyoruz. İhtiyaç sahiplerinin AKP'lisi CHP'lisi MHP'lisi olmaz. İhtiyaç sahibi ihtiyaç sahibidir” diye konuştu.

‘RANT PEŞİNDE KOŞMUYORUZ’

Muhalefetin süreci fırsata çevirdiği yönündeki kanılara şiddetle karşı çıkan Tuncay Özkan, “Aşevi çalıştırmak, vatandaşa yardım götürmek fırsata çevirmek mi?” diye sordu. Vatandaşa hizmet etme peşinde olduklarının altını çizen Özkan, “Onlar gibi ihale açmıyor, rant peşinde koşmuyoruz. Bu olağanüstü süreci fırsata çevirip yandaşlarının zengin olması için ihalelere boğan merkezi hükümettir. Soruyorum; bu hükumet işsizlik fonunda biriken 100 milyar lira para dışında vatandaşa ne verdi?” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin en düşük emekli maaşı ile ilgili üç seçim önceki taleplerini hükumetin ancak şu anda uygulamaya koyabildiğini belirten Tuncay Özkan, Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyesi Gaye Usluer’in “Maskeleri eczaneler dağıtsın”önerisi sebebiyle hakaretlere maruz kaldığını ancak iktidarın yine doğru yöntem olarak bu yöntemi seçtiğini hatırlattı. Özkan, “Atatürk Havalimanı'nı hastaneye çevirmiyorlar. Yine yandaşa para kazandırmak için Rönesans Holding’e vermiş, tam da salgının yayılacağı bir bölgede hastane yapmaya çalışıyorlar. Atatürk Havalimanı'nın morgu var, soğutma sistemi var, her şeyi var. Hemen dönüştürebilecek bir şeyi vatandaştan topladığı paralarla milyon dolarla yandaşa yediriyor. Acı olan budur” şeklinde konuştu.

Koronavirüs salgını ile mücadele noktasında hükumetin tasarruf tedbirleri alması gerektiğini kaydeden Tuncay Özkan; bu süreçte tüm ihaleleri durdurması gerektiğini, vatandaşların faturalara para ödememesi gerektiğinin altını çizdi. Özkan, “Hükumetin yıllardır parası yok. Bu salgın dışında bir şey. Biz bu süreçte vatandaşımızın sağ ve sağlıklı kalmasını için çalışacağız, bütün ekonomik sorunlar aşılır. Ekonomik kayıplar yerine konur, para kazanılır, zenginlik yaratılır. Türkiye büyük ülkedir. Türkiye'nin en büyük zenginliği insandır. Hangi partiye oy verdiğinin bir önemi yok. Birinci öncelik vatandaşın canı ve sağlığıdır”diye konuştu.

Vaka sayısında İzmir’in ikinci sırada bulunduğunu hatırlatan Özkan, tüm şehirlerde hava kirliliğinin düştüğünün İzmir’de ise böyle bir durumun yaşanmadığına dikkat çekti. İzmir’de hala fabrikaların çalışmakta olduğunu, bu durumun da salgının yayılması ile doğrudan bağlantısının bulunduğunu belirten Özkan, ayrıca merkezi hükumetin İzmir’e sağlık konusunda gerekli yatırımları yapmadığını söyledi. Özkan, “Bakırçay Havzası'na bakın! Çiğli'ye gelene kadar bir tek Ödemiş'te hastane var. Bu tarafa geldiğinde sadece de Çiğli var. Oksijen makineleri yetersiz, yatak kapasitesi yetersiz. Biz el yordamıyla kenti korumaya çalışıyoruz. Kentte hala sıhhi malzeme eksikliği var” ifadelerini kullandı.

‘BU AKIL AKILSIZLIKLA EŞDEĞERDİR’

Pandemi Kurulu’ nda Türk Tabipler Birliği’nin üyelerinin olmamasını şeffaflığı zedelediğini ifade eden Özkan, Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütü'nün hesaplaması dışında bir hesaplama sisteminin bulunduğunu hatırlattı. Özkan, “Ben hastalandım, testin sonucu beklerken öldüm ve beni gömdüler. Salgın hastalık deniliyor,Kovid-19 değil. Niçin yapıyor bunu? Ölü sayısını saklamak için. Güya etkin mücadele ediyoruz. Öyle bir şey yok. Tanı koyamıyor, insanlar şu an tanı konmadan hastalığı atlatıyor ya da maalesef vefat ediyorlar. O yüzden bu akıl, akılsızlıkla eşdeğerdir. Her bir yurttaşın canı çok kıymetlidir” dedi.

Hastalığa karşı cezaevlerinin korunmasının önemli olduğunu hatırlatan Tuncay Özkan, “Bu devletin birinci sorumluluğudur” dedi. Özkan ayrıca insanların hastalanmasına, cezaevlerinde ölmesine izin vermeyeceksiniz. Adam tecavüz etmiş, cinayet işlemiş, dışarı çıkarma. Ama cezaevinde sağlıklı kalmasını sağla” diye konuştu. Cezaevlerinde bulunanlara ilişkin yeni düzenlemeye yönelik de konuşan CHP’li Özkan, tasarıyı “Ben yandaşlarımı çıkartacağım, bana muhalefet olanlar içeride kalsın” olarak niteledi. Özkan şöyle konuştu:

“Sen, yolsuzluğunu ortaya çıkardığın kişinin haberini yaptığın için sana 6 yıl verecekler, o bürokrat da yolsuzluk yaptığı için 6 yıl alacak, o dışarı çıkacak sen 3 yıl 6 ay daha ceza çekeceksin. Bunun neresi vicdan? Ben bunun neresi vicdan ya, ben bunun neresini kabul edeceğim? Bunun adı Tayyip affı. Tayyip affına karşıyız kardeşim. O yandaşlarını çıkartmak istiyor. Biz ise cezaevinde herkesin sağlıklı kalmasını istiyoruz. Af diyorsan herkese eşit oranda uygulansın. Bana muhalefet edenler kalsın, hırsızlık, yolsuzluk yapan, tecavüz edenler dışarı çıksın. Öyle bir şey yok”

Cezaevinde bulunan Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, ve Odatv yazarı Barış Pehlivan’ın durumunu örnek veren Tuncay Özkan, “Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)’nın gizli bilgilerini ifşa suçunu çalışanları işler. Bunlar deli saçması şeyler. Onlar bilgiyi çıkarmasa, gazeteci nereden bilsin? Burada bir cenaze var. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Ben gazeteciyim, o haberin altına imzamı atarım. Milli İstihbarat Müsteşarını derhal bu yanlıştan dönüp, suçlamayı geri çekmeye davet ediyorum. Böyle şey olmaz” dedi.

‘KOVİD-19 ÖLDÜRMEZ AMA BU DÜZEN ÖLDÜRÜR’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın FOX Ana Haber sunucusu Fatih Portakal hakkında suç duyurusunda bulunmasını hatırlatan Özkan, “Erdoğan diyor ki, yandaşlarımı çıkartayım, Fatih gibi bağımsız gazetecilik yapanlara, kendisine muhalefet edenlere yer açılsın, cezaevi çok dolu. Saray düzeni entrika ve korkudan ibaret” ifadelerini kullandı. Özkan şöyle konuştu:



“Basın toplumların akciğeridir. Basını Kovid-19 öldürmez ama bu düzen öldürür. İş güvencesi yok, medyaya herhangi bir destek yok, yerel medyayı öldürmek istiyorlar, genel medyayı kendilerine bağlamak istiyorlar. Cezaevine Basın İlan Kurumu'ndan yardım almayan gazeteler girmiyor, buna biz besleme basın diyoruz. Yayıncı kuruluş ne kadar bağımsızsa, o kadar güçlü olur. Güçlü basın değil kendilerine boyun eğen basın istiyorlar. Boyun eğen adam istiyorlar ama mesleğimden de mesleğimin kuruluşlardan da onur duyuyorum. Bu ülkede başı en dik gezen kitle gazetecidir”

İktidarın salgın ile mücadeleyi yürütemediğinin altını tekrar tekrar çizen Tuncay Özkan, “Vatandaşın üzerindeki ekonomik yükün kalkması için kredi kartı borçlarının, esnaf kefalet borçlarının, tarım kooperatifi borçlarının, elektrik, su, doğalgaz paralarının devlet tarafından kaldırılması gerekiyor. Yapmıyorlar. Yönetemiyorlar zaten. Lime lime dökülüyorlar. Bunu vatandaş da gördü. Biz gelip yapacağız. Biz vatandaştan tek şey istiyoruz, sağ ve sağlıklı kalsınlar” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda 5 yıl içerisinde Türkiye'yi dünyada önde gelen ülkelerden biri haline getireceklerini belirten Özkan, “Bizim haklı olduğumuzu pandemi gösterdi. Üretim üretim üretim dedik, haklı çıktık. Borçlanmayın, aman sağlıklı ekonomi dedik biz haklı çıktık. Hepsinde haklı çıktık” şeklinde konuştu.

Olağanüstü süreç içerisinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çalışmalarını başarılı bulduğunu kaydeden Özkan, “İzmir bu konuda tıpkı Ankara, İstanbul, Adana gibi vatandaşı kucakladı. Şova kaçmadı. Soğukkanlılıkla müthiş bir organizasyon ortaya koydu. İlk günden beri yardım götürme konusunda bütün organizasyonları yapan belediye başkanımızdır, karantina kapsamında sokağa çıkılmasın diyen belediye başkanımızdır. Tarımsal üretime önem verin diyen belediye başkanımızdır. İzmir, bu salgının sonunda refahla çıkacaktır” dedi.

‘TUNÇ SOYER’İN DEDİKLERİNİ UYGULASALARDI…’

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e yönelik eleştirilere katılmadığını belirten Tuncay Özkan, şöyle konuştu:

 

“İzmir Büyükșehir Belediye Başkanı ilk günden itibaren inanılmaz bir gayretle gecesini gündüzüne katıyor, yoksullukla ev ev mücadele ediyor. Bunu bir sürü engele karşılıyor. Eğer Tunç Soyer'in ilk günlerde söylediği karantina koşullarını uygulasalardı, bugün İzmir'in böyle bir sorunu olmazdı. İzmir'deki bu durum; ‘İşçisin sen işçi kalacaksın, ezilen ezilmeye devam edecek, sağ kalan bizimdir, ölen ölür’ mantığıyla hareket eden hükümetin tutumunun getirdiği noktadır. İzmir’e o kadar turist geliyordu, İzmir'de havaalanında hiç önlem alındığını gördünüz mü? Hiçbir şey yapılmadı, Belediye Başkanımız açıklamasa, Çeşme'deki limanda İtalya'dan virüs gelip gittiğinden haberimiz olacak mıydı? Böyle bir şey olmaz. Biz Büyükșehir ve ilçe belediye başkanlarımızla müthiş bir mücadele veriyoruz. Çeşme'de yatak kapasitesi, malzeme yetersiz neden patlamıyor? Çünkü belediye başkanım her tarafı dezenfekte ediyor da ondan. Çeşmeliler, Belediye Başkanı’nın önerisine uyuyor da ondan. Mesela Çiğli'de genç bir belediye başkanımız var. Dünyada dört beş ülkenin yapabildiği şeyi yaptırdı: oksijen makinesi. Bu çok zor bir şey. Maske üretiyor. Buca'daki Belediye Başkanımız dezenfektan üniteleri kuruyor. Bornova'da Belediye Başkanımız hem temizlik yapıyor, hem 60 bin öğrenciye uzaktan eğitim veriyor”

Editör: Haber Merkezi