TUGAY CAN / İZGAZETE - Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite üyesi ve Bu Düzen Değişmeli Platformu İzmir 2. Bölge milletvekili adayı Kemal Okuyan, yaklaşan 24 Haziran seçimleri ile ilgili gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu. Okuyan, “24 Haziran seçimlerine bu kadar önemli denmesine rağmen, siyasi partiler yaygın bir seçim çalışması yapmıyor.” dedi.

İşte o röportaj;

24 Haziran seçimlerine yaklaşık 2 hafta var. Bu süreçte siyasi partiler çalışmalarını yürütüyorlar. Sizin İzmir’de çalışmalarınız ne yönde?

Bu seçimin bir özelliği var. Türkiye’nin en önemli seçimi deniyor. Ancak seçim İnce ve Erdoğan’ın atışmaları birtakım şirinlikler. Ayrıca diğer partiler doğru düzgün miting de yapmıyor. Erdoğan ve İnce’nin mitingleri çok kalabalık geçiyor. Biz İzmir’de gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda şöyle bir durum ile karşılaştık; Hem birinci hem de ikinci bölgede diğer partilerle çok fazla karşılaşmıyoruz. Çok yaygın bir şekilde eve ev dolaşılıyor, mahallelerde bildirilerimiz dağıtılıyor. İlk kez bu seçimde bu kadar az çalışma yürütüldüğünü görüyoruz, ilk kez siyasi partiler yok ortada. Parlamento seçimi ikinci planda kalmış durumda. Genellikle herkes Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanmış durumda. Bu yeni bir durum. Biz bunu beklemiyorduk. 24 Haziran seçimlerine bu kadar önemli denmesine rağmen yaygın bir seçim çalışması yapılmıyor.

Bu Düzen Değişmeli Platformu olarak 17 seçim bölgesinde bağımsız adaylar ile seçime gireceksiniz. Bu bölgeler özellikle mi seçildi, ayrıca neden tüm seçim bölgelerinde adaylar göstermediniz?

Bu on yedi yer Türkiye’de nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan yerler. Her yerde göstermeyi isterdik. Ancak bağımsız aday göstermenin bazı sıkıntıları var. Bir tanesi aday olmak için yüklü miktarda ödenen para. Türkiye’de 86-87 seçim bölgesi var. Buraların tamamında aday gösterdiğiniz vakit, sadece devlete vereceğiniz para 1 milyon liranın üzerinde. Kaynaklarımızı daha verimli kullanmamız gerekiyordu. Bu siyasi partiler için olan bir uygulama değil, sadece bağımsız adaylar için geçerli. Siyasi partilerin bazılarında aday adaylığı ya da adaylık için para veriliyor. O para da partiye veriliyor. Oysa bizde o da yok. Biz hiçbir üyemizden para almayız. Zaten, bu adaylık başvurusu için gereken parayı da kolektif olarak parti karşıladı. Dolayısıyla biz yoğunlaşmayı tercih ettik. Belki daha fazla yerde aday gösterebilirdik. Ama bir tercih yapmak zorundaydık. İzmir’de 2 bölgede de adayımız var.

"CİHANER BİZİM BÖYLE BİR ŞEYİ KABUL ETMEYECEĞİMİZİ BİLİRDİ"

Cumhuriyet Halk Partisi’nden İyi Parti’ye 15 milletvekilinin geçmesinin ardından, Cumhuriyet Halk Partisi’nin sol kanadından İlhan Cihaner, ‘TKP ve ÖDP’ye de milletvekilleri verilsin onlar da seçime katılsın’ diye bir açıklama yapmıştı. Size bu yönde teklif geldi mi?

İlhan Cihaner ile benim kişisel dostluğum var. Bu dostluk her durumda sürer. Farklı siyasi partilerdeyiz. Kendisinin yanlış bir yerde durduğunu düşünenlerdenim. Ancak kendi tercihidir. İlhan Cihaner orada İyi Parti’ye böyle bir jest yapılmasına itiraz etmek için böyle bir şey dedi. Bizim asla ve asla böyle bir teklifi kabul etmeyeceğimizi bilirdi. Cumhuriyet Halk Partisi’nden böyle bir teklif gelseydi teşekkür ederdik zaten.

"MECLİSTEKİLERİN ÜÇTE BİRİ PATRON"

Eski partiliniz Erkan Baş, Halkların Demokratik Partisi’nden milletvekili adayı oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Sonuçta başka bir siyasi hareketten bahsediyoruz. Onların seçim politikalarına ilişkin konuşmak bana düşmez. Benimsedikleri için HDP’ye girmişler ve oradan adaylardır. Zaten partide 2014 yılında yaşanan tartışmanın özünde de bu şekilde tepkiler gelmişti. Kendi yollarından gidiyorlar ve kendilerine uygun olanı yapıyorlar. O yüzden de bunun ötesinde, ‘Niye bunu yaptılar’ demem. Çünkü zaten böyle bir çizgiyi savunuyorlardı. Bizim partimizdeki tartışmanın önemli nedenlerinden bir tanesi de buydu zaten.

Eğer meclise girmeyi başarırsanız, mecliste temsil ettiğiniz siyaset ne yönde olacak? Mecliste TKP’nin özgün bir tavrı olacak mı?

Seçimler siyasetin tek zemini değil. Parlamento da siyasetin tek zemini değil. Başkalarının olanakları ile değil kendi olanaklarımıza meclise girdiğimiz takdirde, meclisin aritmetiği ne olursa olsun, bir milletvekili dahi çok önemli bir görev üstlenir. Aykırı olan, kimsenin söyleyemediğini söyler ve orayı bir mücadele platformuna dönüştürür. Başkanlık sistemi ile birlikte meclisin yetkileri azaldı ama şunu unutmayalım yine de meclise yasalar gelecek. Bazı tartışmalar olacak. Meclis’te bulunanlar üçte biri patron. Kalanları da patron siyasetini destekliyor. Şimdi memleketin ekonomik iş yasaları. Mecliste işçi sınıfının hakkını kim arayacak? Patronların baskın olduğu bir profilden doğal olarak işçileri ilgilendiren, halkı ilgilendiren yasaların tartışılmadan geçiyor. Memleket sadece Erdoğan ve Erdoğan’ın otoriter tavrından ibaret değil. Bu ülkede çok ağır bir sömürü düzeni var. Bunların gündeme gelmesini sağlayacak, aykırı bir siyaset mümkün duruma gelecektir. Oraya seçilecek arkadaşımızın, diğer örneklerde olduğu gibi arkasından vekilim vekilim diye dolanan insanlar olmaz. Biz öyle bir parti değiliz. Bizde biri milletvekili seçilirse partideki görevleri devam eder. Bu önemli bir fark getirir.

"ORTADA TOPLUMSAL BİR PROJE YOK"

Sizce 24 Haziran seçimleri bir kırılma noktası mı?

Erdoğan insiyatifini kaybetti ve insiyatifi kazanamıyor. Karşımızda zayıflamış bir adam var. Biz 2011 yılından bu yana Erdoğan’ın zayıfladığını söylüyoruz. Çeşitli nedenlerle bu süre uzadı. Ama diyelim ki Erdoğan ikinci tura kaldı ve kazandı. Erdoğan bu ülkeyi yönetemez. Yani artık konuşmayı bile beceremeyen, kitleleri heyecanlandıramayan bir Erdoğan Türkiye’yi yönetemez ve kriz devam eder. O nedenle 24 Haziran dünyanın başı ve sonu değildir. Erdoğan kazanırsa mutlak karanlık olur diyenler yalan söylüyorlar. Bunu kendileri de biliyorlar. Tersi olursa da Türkiye cennete dönmeyecek. Çok ağır sorunlarımız var. Erdoğan’ın gitmesi ile bu sorunlar çözülmez hatta öyle sorunlarımız var ki, 6 ay sonra Erdoğan çok güçlü bir şekilde gelebilir. Sorunlarımız sadece ekonomik değil. Ekonomi ile beraber Türkiye’nin çok ağır toplumsal sorunları var. Bir de çözümünün bu düzende mümkün olmayan meseleler var. Mesela dış politika meseleleri. Kürt meselesi. Bunlar 24 Haziran’da bitmeyecek ya da Erdoğan ikinci turda kaybettiğinde bitmeyecek. Belki Muharrem İnce çok büyük bir umut verdi insanlara. Kabul etmek gerekir ki iyi de götürüyor. Ancak Muharrem İnce insanları heyecanlandırıyor, Erdoğan’a yanıt veriyor, Erdoğan’ı sıkıştırıyor. Öte yandan ortada toplumsal bir proje yok.

“İNCE’NİN ADAYLIĞINI SAĞLAYAN KİŞİ AKŞENER”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimi destekliyorsunuz?

Biz siyasi parti olarak başka partilere oy çağrısında bulunamayız. Çünkü onların programını beğenmiyoruz. İkincisi biz geçen yıl bu başkanlık sistemine Hayır dedik. Bunu yaparken de Erdoğan’ı düşünerek Hayır demedik. Bu sistemin bu toplumu örgütsüzleştirdiğini, insanları kişilerden kurtuluş beklemeye ittiğini düşündüğümüz için Hayır dedik. İşçi sınıfının, emekçilerin siyaset yapma alanlarının iyice daraldığını düşündük. Şimdi hiçbir şey konuşulmuyor. Liderler konuşuyor. O güler yüzlü, diğeri ütü yapıyor. Burada şirinlik yarıştırmıyoruz. Biz kızıma damat seçmiyoruz ya da oğlumuza gelin seçmiyoruz. Ne yazık ki programlar tartışılmıyor. Dolayısıyla biz buna topyekun itiraz etmiştik. Toplumda öyle büyük bir Erdoğan gereceği var ki artık kurtulalım istiyor insanlar. Biz parti olarak bununla kavga edemeyiz. Biz parti olarak dedik ki, bu tarz bir siyasetten kurtuluş gelmez, buna tutarlı davranıyoruz. Zaten unutmayalım ki, Muharrem İnce için ne kadar iyi bir aday deniyor. Ancak Muharrem İnce’nin adaylığını sağlayan kişi Akşener. Abdullah Gül’ün adaylığına direndi. Herkes bunu unutuyor. Yani bugün belki de iki adaydan ibaret bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktı. Ben birçok CHP’li biliyorum, ‘Gül aday olsaydı, Erdoğan’a oy veririm’ diyorlardı. Abdullah Gül’e büyük bir tepki vardı. Bu iyi bir şey. ama bu neredeyse kabul edilmişti, bunu unutmamak lazım. Saadet Partisi kabul, etmişti, İyi Parti biz reddettik diyor. HDP’nin kabul ettiğini de ekliyorlar. Erdoğan gitsin de nasıl olursa olsun gibi bir anlayış var. Biz buna onay veremezdik. Bizim yoğunlaştığımız nokta, parlamento seçimleri ve insanlara düzenin neden değişmesi gerektiğini anlatmak doğrultusunda.

Muharrem İnce’nin ikinci tura kaldığı olası bir senaryoda İnce’ye destek verecek misiniz?

Biz her gün, Türkiye’de ki gelişmeleri yeniden değerlendiren bir partiyiz. Seçimin ikinci turu dediğimiz şey nasıl bir ortamda gidileceğini kimse bilmiyor. Örneğin, Erdoğan birçok sandıkta herkesin tanık olduğu ama kimsenin eyleme geçemediği seçim manipülasyonları gerçekleştirebilir. Tepkiler ortaya çıkabilir. Henüz kimsenin ikinci tura kalacağı belli değil. Biz her gün yaptığımız değerlendirmenin en kapsamlısını, 24 Haziran’da yeniden yapacağız. Dolayısıyla dengelerin sürekli değiştiği bir ülkede, öyle bir gelişme olur ki belki de seçimlere boykot çağrısı yapılır. Bizden bahsetmiyorum sadece. O kadar açık bir seçim manipülasyonuna giderler ki otururuz bunu değerlendiririz. Türkiye için 15 gün çok uzun bir süre. Dolayısıyla seçim akşamı biz yeniden bir değerlendirme yapacağız. Ama TKP asla şunu yapmaz. Hiçbir zaman görüşlerimizde radikal bir değişiklik olmaz. TKP yıllardır aynı politikayı savunuyor. Bu bizim için çok değerli. Bugün şöyle ertesi gün böyle diyen bir parti değiliz. Ama dediğim gibi, seçimin ikinci turuna dair hiçbir şey söyleyemem.

Eğer gerekli zemin oluşsaydı bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarır mıydınız?

Bunu çok tartıştık. Aday gösterip, göstermeme bu partinin yetkililerinin gündemine geldi. Temel neden sürenin kısıtlı olması değil. Geçen yıl başkanlık sistemini Hayır dedikten sonra, toplumun önüne bir beyaz atlı prens çıkaramazdık. Bu bizim politik kimliğimize aykırı. Ama şunu yapabilirdik; Bir emekçiyi protesto amacıyla ve bunu söyleyerek aday gösterebilirdik. Bunu da çeşitli nedenlerle tercih etmedik. Ama bizim temel prensibimiz, başkanlık sistemini itiraz ettiğimiz başkanlık sisteminin bir parçası olmayalım dedik. Ama dediğim gibi bu sürekli yeni değerlendirmeleri gerektiren konular. Siyasette doğrultu denilen bir şey vardır. Komünist, devrimci bir parti iseniz, o yönünüzü değiştiremezsiniz. Ama gündelik gelişmelerde tek bir doğru yoktur. Birden fazla alternatif vardır. En uygununu bulmaya çalışırsınız. Ama şunu bileseniz biz Cumhurbaşkanı adayı çıkarsaydık, bugünkü altı adayın yaptığını yapmazdık. Başka türlü bir propaganda yapardık. Program konuşur, şirinlik yapmazdık. Olayları kişiselleştirmezdik. Dün dediğimiz şeyleri bugün yalayıp yutmazdık. Herkes Erdoğan’a yükleniyor. Dün böyle diyordu, bugün böyle diyor diye. Ama bütün partiler bunu yapıyor.

HDP’nin barajı geçmesi ne kadar önemli. Bu konuda bir çağrı yapacak mısınız?

Biz bir siyasi partiyiz. Biz eğer bu tarz hesapların içerisine girersek seçimlere katılmamamız gerekir. Hep birileri aman şunu halledelim, bunu halledelim der. Ama şu olur; Siz zaten bir siyasi partiye siyaseten yakın hissediyorsunuzdur. İki parti arasında tercih yapacaksınızdır. Bu sefer ben buna vereyim dersiniz. Bu seçimde HDP’ye oy verecek birçok CHP’li var. Zaten yakınsa bu kabul edilebilir bir şey. Ama sabah-akşam HDP’ye küfür edip, sırf birtakım hesaplarla HDP’ye oy verenleri anlayamıyorum. Burada bir tuhaflık var. TKP bunu yapmaz. HDP’nin baraj sorunu, Türkiye’nin anti-demokratik seçim yasalarının bir sonucu ve bizi de vuruyor.

FOTOĞRAF: MEHMET ÇABUKEL

Editör: Haber Merkezi