TUGAY CAN / İZ GAZETE – 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimler için geri sayım devam ediyor. İzmir’de Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’nın dışında yer alan adaylar da seçim çalışmalarını günden güne sürdürüyor. Bu kapsamda gazetemizin sorularını yanıtlayan Türkiye Komünist Partisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Senem Doruk İnam yerel seçim sürecine dair önemli açıklamalarda bulundu.

31 Martta gerçekleşecek yerel seçimler hakkında Türkiye Komünist Partisi’nin çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan İnam, “Türkiye Komünist Partisi, belediye başkanlığı düzleminde olmasa bile, belediye meclisi üyeliği seçimlerinde, İzmir'in bütün ilçelerinde aday çıkardı ve oy pusulasındaki yerini alacak.” dedi.

İnam ayrıca “Örgütlü bir halkın, İzmir'e kazandırabileceği çok şey var. Toplu ulaşım öncelik kazanacak, trafikteki özel araç önceliği ortadan kaldırılacak. Ulaşım herkes için ve her seviyede ücretsiz olacak” ifadelerini kullandı.

Türkiye Komünist Partisi’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Senem Doruk İnam’ın gazetemize verdiği demeçlerin satırbaşları şu şekilde:

1-Kendinizi tanıtır mısınız? İzmir’e neden adaysınız ve neden Türkiye Komünist Partisi’nden adaysınız?

29 yaşındayım, İzmir doğumluyum. Tüm gençlik yaşamım ve eğitim hayatım İzmir’de geçti. Ege Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden ve Uluslararası İlişkiler yandal programından mezun oldum. Eğitim hayatıma 9 Eylül Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik Yüksek Lisans programı ile devam ettim. Şu an İzmir Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde çalışıyorum.

18 yaşından itibaren Türkiye Komünist Partisi üyesi olarak, eşit ve özgür bir Türkiye ve Dünya için mücadele ediyorum. İzmir’de yaşıyorum ve her İzmirli gibi bu kenti çok seviyorum. TKP seçimlere aynı gemide değiliz diyerek giriyor; hepimiz aynı gemideyiz diyerek sömüren, cepleri daha fazla dolsun diye emekçileri ölüme mahkûm eden, gençleri ucuz iş gücü olarak gören, kadın düşmanları ile aynı gemide değiliz diyoruz. İşte tek başına bu bile TKP’den aday olmam için yeterli, çünkü Türkiye’de bunu söyleyen başka bir parti yok.

“PATRONLAR, YAŞADIKLARI KENTİ, CEPLERİNİ DOLDURAN PARADAN DAHA ÇOK SEVMİYORLAR”

2- Türkiye Komünist Partisi olarak İzmir’de İzmir’in ranta gittiği yönündeki eleştirilere katılıyor musunuz? Bunun önüne geçebilmek adına nasıl bir çalışma yürütmeyi düşünüyorsunuz?

İzmir'in sermayeye pazarlanmasından söz ediyorsunuz galiba. Türkiye Komünist Partisi, bu değerlendirmeyi yüksek sesle ilk olarak dile getirenlerden...

İzmir'i yönetenlere baktığınızda, İzmir'in geleceğine dair bir vizyon değil, İzmir'in özel sermaye ile gelişebileceğine dair bir öykünmecilik görürsünüz. Holding merkezlerinin İzmir'e taşınması, gökdelenlerin sayısının artması, İzmir'in otoyol ile İstanbul'a bağlanması, patronlara ‘yatırım’ için teşvik sağlanması bir gelişme göstergesi olarak kabul edilir.

Oysa Türkiye Komünist Partisi, bu tabloda, özel sermayenin İzmir'e getireceğinden çok daha fazlasını İzmir'den götüreceğinden emin. Çünkü patronlar, yaşadıkları kenti, ceplerini dolduran paradan daha çok sevmiyorlar. Ayrıca, ekonominin ve siyasetin yasaları da bunu işaret ediyor.

Ucuz işgücü yoksa sendikasız ve güvencesiz çalışma koşulları yoksa, sermaye toprak rantına el koyamıyorsa, özelleştirilecek kamu arazileri ve dahası yoksa, sermaye hiçbir yere gitmiyor zaten. O yüzden, patronların İzmir'e davet edilmesinin, İzmir'in yağmalanması anlamına geldiğini düşünüyoruz. Bunun da bir eleştiri ya da iddia değil, açık bir gerçek olduğunu söyleyebiliriz.

Bu yağmanın nasıl durdurulabileceğine gelince...

Patronların ve patron temsilcililerinin rahat hareket edebilmesinin önemli bir gerekçesi, emekçi halkın sesinin cılız çıkması. Türkiye Komünist Partisi, halkın örgütlü kimliğinin güçlendiği ölçüde, sermayeye adım attırmayacağı, şimdiye kadar sermayenin yağmalamış oldukları için de hesap sorabileceğini düşünüyor.
 

‘BU SÖMÜRÜYE ENGEL OLMADAN, EŞİTLİKTEN SÖZ ETMEK MÜMKÜN OLMAZ.’

3- İyi Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın adayı Tunç Soyer’in ‘Refahı eşit bölüştüreceğiz’ söylemi hakkında ne söylemek istersiniz?

Bu seçimlerde, siyasi partilerin kimliğinin ve ilkelerinin, düzen partileri tarafından oldukça geriye çekildiğini, adayların fazlası ile ön plana çıktığını görüyoruz. Bu nedenle, sorunuza yanıt verirken biraz tereddüt ediyorum. Çünkü, Türkiye Komünist Partisi adayları olarak, seçimlerde kişisel polemiğe girmeyeceğimize dair bir sözümüz var. Ancak sorunuzu, kişisel bir ifadeyi olarak değil de bir siyasi hattın söylemi olarak değerlendirebilirim galiba.

Refah nedir? Bolluk içerisinde olmaktır. Peki, günümüzde kimler bolluk içerisinde yaşıyor? Patronlar. Neden? Emekçiler tarafından üretilen değerin fazlasına el koyuyorlar. Açık ki, bu sömürüye engel olmadan, eşitlikten söz etmek mümkün olmaz.

Sözünü ettiğiniz “ittifak”, bunu yapabilir mi? Hem CHP'nin hem de İyi Parti'nin programında “serbest piyasa” ekonomisi savunulduğuna göre, asla yapamazlar.

Türkiye Komünist Partisi ise, gelir paylaşımı açısından net: Değeri yaratan sadece emek ise; neden patronlar ile bölüşelim ki... Biz, emekçilerden ve ülkemizden çalınan refahı geri alacağımızı söyleyebiliriz. Bunu da merkezi bir iktidar değişikliği ile yapabilirsiniz.

Yerel yönetimler ile gelir adaletsizliğinin giderileceğini iddia etmek, iyi kapitalizm olabileceğine inanmaktır. Bizce sömürünün iyisi ya da adili olmaz... Bu yüzden, “refahı eşit bölüştürme”, kulağa güzel gelen ancak bu düzeni değiştirmeyi hedeflemeyenler tarafından içi doldurulması mümkün olmayan bir söylemdir.

4- İzmir’de yer alan diğer sol-sosyalist adaylar hakkında ne düşünüyorsunuz?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı oy pusulasına bakan herkes, partiler içerisinde Türkiye Komünist Partisi dışında sol – sosyalist bir parti olmadığını rahatlıkla görecektir zaten. Partiler dışında da, bağımsız olarak katılan sol adaylar var. Ancak, onlar hakkında bizim bir yorum yapmamız doğru olmaz. Önemli olan, biz de dahil olmak üzere, herkesin kendisini nasıl ifade edebildiği...
 

‘ÖRGÜTLÜ BİR HALKIN, İZMİR'E KAZANDIRABİLECEĞİ ÇOK ŞEY VAR.’

5-Türkiye Komünist Partisi nasıl bir yerel yönetim modeli öngörüyor? İzmir’de neler yapmayı hedefliyorsunuz?

Yerel yönetim anlayışımız, halkçı ve toplumcu bir içeriğe sahip. Bu içeriği, “Yerel Yönetimler İçin Komünist İlkeler” adını verdiğimiz 12 maddelik bir deklarasyonla açıkladık. TKP olarak; emekçi halkın örgütlü gücünün yerel yönetimlerin yönetiminde söz sahibi olacağı, halkın sağlıklı ve nitelikli barınma, ulaşım, dinlenme ihtiyaçlarının karşılanmasına odaklanan, dayanışma kültürünü arttıracak, gençliği, kadınları ve çocukları kent hayatına eşit bir unsur olarak dahil eden bir yerel yönetim oluşturmayı hedefliyoruz. Elbette, çalışanlarına karşı patron gibi davranan bir “şirket” olmayacak belediyeler.

İzmir için yapılacaklara gelince... Örgütlü bir halkın, İzmir'e kazandırabileceği çok şey var. Toplu ulaşım öncelik kazanacak, trafikteki özel araç önceliği ortadan kaldırılacak. Ulaşım herkes için ve her seviyede ücretsiz olacak. İzmir'in mevcut imar planları, İzmir nüfusuna en az 15 yıl yetecek kadar konut olanağı sağladığı için, yapı ve nüfus yoğunluğu getirecek her türlü düzenlemeye izin verilmeyecek. Yayalar sokakları yeniden kazanacak. Çocuklar, AVM’lerden çıkacak, yeşil alanlara, bilimsel etkinliklere doyacak.

‘DOĞAL OLAN, PATRON PARTİLERİ İLE EMEKÇİ HALKIN PARTİSİNİN, ANLAŞMASI DEĞİL, ANLAŞAMAMASIDIR.’

6-Millet İttifakı hakkında ne düşünüyorsunuz? Milet ittifakını desteklememe noktasında yerel yönetim anlayışında nerede ayrılıyorsunuz?

AKP döneminin en önemli sonuçlarından biri, Türkiye'de siyaset alanının sağda tariflenmesi oldu. Artık, her iki ittifakı da içerisine alan büyük bir sağ blok var. Bu bloklar, siyasi parti fikrini ortadan kaldırdılar, kişiler üzerinden yürüyen bir siyaset düzlemi oluştu. Bir siyasi partinin, diğerinden hangi konuda nasıl ayrıştığını bilemiyorsunuz. Ya da, bugün, Millet İttifakı'nın hangi temel ilkeler etrafında bir araya geldiğini bilen var mı? İl ve ilçe paylaşımları dışında sunulan bir çerçeve var mı? Yok. O halde, “ittifaklar” projesinin, Türkiye toplumunun sağ siyasete teslim edilmesinin bir uzantısı olduğunu söyleyebiliriz.

Yerel yönetim anlayışındaki farklılara dair sorunuza gelince. Ayrılmak için, az da olsa aynı hatta yürünmesi gerekir. Biz tamamen farklı bir hedefle yola çıktığımızı düşünüyoruz. Seçimlerde kullandığımız sloganlardan birinin de “Aynı Gemide Değiliz” olması, bunun da göstergelerinden biri.

Rahatça söyleyebiliriz ki, doğal olan, patron partileri ile emekçi halkın partisinin, anlaşması değil, anlaşamamasıdır.

7-İzmir’in aday göstermediğiniz ilçelerinde desteklemeyi düşündüğünüz bir parti ya da aday var mı?

Türkiye Komünist Partisi, belediye başkanlığı düzleminde olmasa bile, belediye meclisi üyeliği seçimlerinde, İzmir'in bütün ilçelerinde aday çıkardı ve oy pusulasındaki yerini alacak. Bu nedenle, her ilçede sosyalizmin sesine oy vermek mümkün olacak.

Bu seçimlerde, Türkiye Komünist Partisi'ne oy vermeyi düşünen herkesi, TKP ile iletişime geçmeye, seçimlerde sandık görevlisi olmaya, örgütlü mücadeleye omuz vermeye, sesimize güç katmaya davet etmek isteriz.

Editör: Haber Merkezi