Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Cumhuriyet'ten Ali Açar'ın soruşarını yanıtladı. 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ismi geçen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türkiye’de rejimin değiştiğini ve demokrasiden uzaklaşma noktasına gelindiğini belirterek “Dünya otoriter ve popülist insanlık krizi ile karşı karşıya. Böyle bir ortamda nefes alınabilecek tek yer yereller yani belediyeler oluyor. İnsanlar hayatını kolaylaştıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek her şeyi belediyeden bekliyor. O yüzden gelecek yerellerden başlayacak” diyor. İktidarın İzmir’i almak istediğini anlatan Soyer, “İzmir batı ile Anadolu arasında hep bir köprü olmuştur. İzmir halkı yaşam tarzına, kimliğine aykırı hikâye yazılacağından endişe ettiği için AKP’ye oy vermiyor. Tam da bu yüzden aslında Cumhuriyet’in en güçlü zırh olduğunu düşünüyor. O yüzden bu kent Atatürkçü ve Cumhuriyetçidir” diye konuşuyor. Seçim sonuçlarına bakıldığında Türkiye’nin siyasal ve kültürel olarak 3’e bölündüğünü kaydeden Tunç Soyer, “Bu bölünmüşlüğe karşı ortak bir gelecek tasarrufu ortaya koymamız lazım. Demokrasi birlikte yaşamaksa bunu başaracak en kolay şehir de İzmir’dir” ifadelerini kullanıyor.

"MODEL OLMAK İÇİN ÇALIŞTIK"

Seferihisar’ın yanında Büyükşehir içinde çalışma yürütüyorsunuz. Nelere dokundunuz?

İzmir’le hikâyem Expo yarışında başlıyor. Aslında 2000 yılların başında Expo Yürütme Kurulu Genel Sekreterliği’ni üstlenmiştim. İzmir’i hem dünyaya hem bize oy verecek delegelere iyi anlatmak için kentin potansiyellerini ve zenginliklerini o dönem keşfetmeye başlamıştım. O günden bu yana İzmir sevdası hiç eksilmedi. Seferihisar’da yaptığımız tarım politikası, çocuk belediyeciliği, sosyal politikalarımız ve kültürel çalışmalarımız hep bir model olsun diye gerçekleşti. O yüzden sıfırdan başlama noktasında değiliz. Altyapıyı örerek geldik. Türkiye’de rejim değişti. Bu da bizi demokrasiden uzaklaştırma noktasına taşıdı. Böyle bir ortamda nefes alınabilecek tek yer yereller yani belediyeler oluyor.

Vatandaş oy verip, belediye başkanını seçerken mevzuat bilmiyor. Belediyeyi namusunu, emeğini ve ekmeğini teslim ettiği kurum ve kişi olarak görüyor. Dolayısıyla şehirde hayatını kolaylaştıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek her şeyi belediyeden bekliyor. Bu bilinçle çalıştık.

İktidar İzmir’e büyük önem veriyor. CHP nasıl bir yol izlemeli elindeki bu kaleyi vermemek için? 

Biz Cumhuriyet partisi değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Yani halkın partisi olmak zorundayız. Bunun içinde perspektifimizi daha fazla arka sıradakilere çevirmek durumundayız. Tramvay, tiyatro, opera salonları, feribot ve rekreasyon alanları gibi projeler de önemli. Ancak arka sıradakiler diye tabir ettiğimiz kesimlere daha çok şey üretmemiz lazım. Onların hayatını iyileştirecek ve kolaylaştıracak işler öncelik yapılmalı. İzmir’de çok büyük bir pasta var ve bu herkese yetecek düzeyde. İzmir yüzyıllar boyunca Akdeniz çanağının hep öncü kenti olmuş. Akdeniz çanağının yeni dünya düzeninde global aktör hale getirilip Marsilya, Atina ve İskenderiye Belediyeleriyle birlikte markaları ve pazarlama algısı ile İzmir öncüsü haline getirilmeli. Kısaca geçmişte dışa açık, dünya ile buluşan ve dünyaya tekrar kendini açan noktaya gelmek zorunda. Bundan sonrası ana çerçevesi tanımladıktan sonra içini dolduracak onlarca, yüzlerce proje gelecektir. Bu projeleri de meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle birlikte yürütmek gerekiyor. Demokrasi birlikte yaşamaksa bunu başaracak en kolay şehirde İzmir’dir.

Peki İzmir halkının siyasal iktidara bakışı?

İzmir’in bir başka özelliği de Batılılaşma macerasında Batı ile köprünün kurulduğu kent olması. O nedenle Anadolu’nun yaşadığı birçok değişim İzmir’den başlamıştır. Buradan Anadolu’ya yayılmış ilk konsolonsluk, futbol takımı, gazete, kütüphane hepsi İzmir’den girmiştir. Batı ile Anadolu arasında hep bir köprü olmuştur. İktidarın en büyük kavgası da Batı medeniyeti ile. Ben Batı’ya ait değilim diyor. İzmir halkı ise biz hem doğu hem Batı’yız diyor. O yüzdendir direniyor. Bu yaşam tarzına, kimliğine aykırı hikâye yazılacağından endişe ettiği için oy vermiyor AKP’ye. Tam da bu yüzden aslında Cumhuriyet’in en güçlü zırh olduğunu düşünüyor. O yüzden bu kent Atatürkçü ve Cumhuriyetçidir.

YERELDE ÇÖZÜMLER

İzmir ve Seferihisar ekonomik refah payından hakkını alabiliyor mu? Bunun için ne yapması gerekiyor?

Dünya otoriter ve popülist insanlık krizi ile karşı karşıya. Bunu ulus devlete ve ulus bilincine sığınarak çözmeye çalışıyor. Bunu yaparken de sınırlarını korumaya çalışıyor. 69 ülke sınırlarına duvar örüyor. Bu global krizlerde enerji sorunları, iklim değişikliği ve yoksulluktan aklınıza gelen tüm sorunlara ve sıkıntılara kadar çözüm yeri yerellerdir. Hamburg kente dizel araç girişini yasakladı. Kopenhang’da araçtan çok bisiklet var. İsveç’te bazı kentler enerji sağlamak için çöp ithal ediyorlar. Bunların hiçbirinin devlet politikası ile alakası yok. Kentler kendi içinde ürettikleri çözümlerle hayatlarını kolaylaştıracak ve ekonomik kalkınmaya katkı sunacaklar. İzmir’in bilişim, tarım, teknoloji, turizm, sanat ve edebiyata kadar yapacağı çok şey var. Bunlar da kent politikaları ve ortak akıl ile şekillenecek, yepyeni modeller ortaya koyacak. Seferihisar’ın rantı büyüdü toplam değeri arttı. Herkes eşit şekilde yararlanamıyor. Belediye bütçesinde meclis kararı ile ihtiyaç sahiplerine kart veriyoruz. Bu kart sadece bizim anlaşma yaptığımız küçük esnafta geçiyor. Kasabı, manavı, kırtasiyecisini de korumuş oluyoruz. Bununla biz yerelde kalkınmayı sağlıyoruz. Artık yukarıdan aşağıya verme dönemi sona eriyor. Yerelden üretilen çözümler hayata çok daha fazla dokunuyor. O yüzden yerel gelecektir diyoruz. Devletten aldığı pay yerine kent dayanışması, ortak akıl ve demokrasi ile refah payından hakkını alması gerektiğini düşünüyoruz.

Editör: Haber Merkezi