ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı sonrasında Türkiye’de halkın ülkenin yönetimine katılım için birçok çalışma yapıldı. 3 Nisan 1930 tarihinde kabul edilen Belediye Kanunu ile kadınlar ilk kez belediye seçimlerine katılarak oy kullandılar ve belediye meclislerine girmeye hak kazandı. İzmir’den Cumhuriyet Halk Fırkalı iki kadın olan Benal Nevzat ve Hasane Nalan belediye seçimlerinde aday olarak şehir meclisine giren ilk İzmirli kadınlar oldu.

8 Şubat 1935’te yapılan ilk genel seçimlerde Mebrure Gönenç, Hatı Çırpan, Türkan Örs Baştuğ, Sabiha Gökçül Erbay, Şekibe İnsel, Hatice Özgener, Huriye Öniz, Fatma Memik, Nakiye Elgün, Fakihe Öymen, Ferruh Güpgüp, Bahire Bediş Morova Aydilek, Mihri Bektaş, Meliha Ulaş, Esma Nayman, Sabiha Görkey, Seniha Hızal, Benal Nevzad İstar TBMM’ne seçilen ilk kadın milletvekilleri oldu.

'GÖSTERMELİK'

Türkiyeli kadınlar ilk kez 1930 yılında belediye seçimlerine katıldı. 1934’ten günümüze Türkiye’de kadınların politikadaki yerini Cumhuriyet Halk Partisi’nden İzmir Milletvekili olan iki kadınla, Parti Meclisi Üyesi Doç. Dr. Selin Sayek Böke  ile konuştuk.

Türkiye’de kadınların politikada yeterince temsil edinmediğini düşünen Selin Sayek Böke, bunun sadece Türkiye’nin sorunu olmadığına da dikkat çekti. “Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parlamentolar Arası Birlik’in (IPU) yayınladığı “Siyasette Kadın 2019” verileri, dünyada her 5 bakandan birinin kadın olduğunu ve böylece tüm dünyada kadın bakan oranının yükseldiğini ortaya koyuyor. Öte yandan Türkiye Siyasette Kadın 2019 Haritasına göre, kadınların parlamentodaki temsili sıralamasında 120’inci sırada.” diyen Böke, iktidarların kadınları özellikle seçim dönemlerinde ‘göstermelik’ olarak kabul gördüğüne dikkat çekti.

MECLİS'İN ERİLLİĞİ

Siyasette yer alan kadınların en başta eril dil ve tavra maruz kaldığına da değinen Böke, siyasetin cinsiyeti olmadığını belirterek şöyle konuştu; “Ancak yaşamın her alnında olduğu gibi siyasette de cinsiyetçi bir yapı var. Bu yapıyı kuran anlayış, sistemi erkek egemen bakış açısıyla kuran ve sürdüren hakim eril anlayıştır. Buna öncelikle biz kadınlar karşı durmalı ve birlikte ortaklaşarak mücadele etmeliyiz.”

1930’lardan beri siyasal bir süreçle kazılmaya çalışılan kadın haklarının son yıllarda iktidar tarafından üretilen politikalar sonucu sekteye uğrayıp uğramadığını sorduğumuz Böke, ‘Kadının ismine Bakanlıkta bile tahammül edemeyen bir iktidardan söz ediyoruz’ diyerek iktidarı eleştirdi.

Biliyorsunuz, AKP İktidarı, Bakanlığın adında bile ‘kadın’ kelimesine tahammül edemeyerek değiştirdi. Aile, yaptı. Burada içerilen mesaj kadını, kadın olarak değil, anne olarak gören yaklaşımın mesajıdır. Kadına dönük eril bakış buralardan besleniyor.” diyen Böke, cinsiyetçi, muhafazakâr propaganda yapanların, cinsiyetçiliğin ortaya çıkmasına da yol açtığını iddia etti.

Siyasetin dilinin erilliğini eleştiren Böke sözlerini şöyle sonlandırdı; “Bu iktidarın dilinde, ‘Kız mıdır, kadın mıdır bilemem’ lafı var,  ‘Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.’ lafı var, ‘Anneliği reddeden kadın, eksiktir, yarımdır’ lafı var. Eril, cinsiyetçi zihniyet ve bu zihniyetin yaşamın her alanına yayılması buralardan besleniyor.”

KADINLAR HAKLARINI KAZANDI

5 Aralık’ta Türkiyeli kadınlara tanınan Seçme ve Seçilme Hakkı ile kadınlar yasal olarak artık milletvekili seçiliyor ve seçiyordu. Bu tarihlerde bu hakkın kadınlara tanındığı ülke sayısı 28’di. Kadınlar, seçme ve seçilme hakkına Fransa’da 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 İsviçre’de ise 1971 yılında elde etti.

Editör: Haber Merkezi