CENGİZ ALDEMİR/ ANKARA- Küreselleşme adıyla, yeni liberal politikaların özellikle tarım sektöründeki üreticinin belini büktüğünü söyleyen CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya Bankasının dayattığı politikalarla vahşi rekabet ortamı yaratıldığını vurguladı.

Yeni liberal politikaların en büyük mağdurunun çiftçi, üretici, esnaf, ücretliler, temel hak ve özgürlükleri kısıtlanan, doğası ve çevresi bu sermayenin egemenliği altında yok edilmeye çalışılan insanlar olduğunu belirten Sındır, “Bu sürecin tarımsal üretime ve tarım sektörüne getirdiği en önemli başlıklar, pazara giriş serbestliğinin gelmesi, gümrük vergileri ve ihracatı teşvik desteklerinde indirim dayatması, üretimi teşvik uygulamalarında ve üreticiye yapılan desteklemelerde sınırlamalar, kısıtlamalar getirilmesi. Dolayısıyla az önce de söylediğim gibi çiftçimiz, üreticimiz küresel piyasalara teslim edilmiş” dedi. 

YETKİLİ KOMİTE ORTADA YOK

2014 yılında Başbakanlık Genelgesi'yle Tarım Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuş Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin, Merkez Bankası’na bağlandığını hatırlatan Sındır, “Gıda ve tarım ürünleri piyasalarını salt finansal, ekonomik ve maddi, mekanik bir denetime tabi tutan bu komitenin, gıda ürünleri piyasalarına ait tedarik zincirinde karşılaşılan aksaklıkları düzeltmemiş, denetim yapmamıştır. Tedarik zincirindeki pazarlamaya ilişkin fonksiyonların birçoğunun aracılar tarafından yerine getirilmesine bağlı olarak, üretici birliklerinin tedarik zincirindeki payının sınırlanmasının önüne geçmek için bir eylem planı hazırlamamıştır. Ayrıca 2014 yılından bugüne hiçbiriyle henüz tanış olmadık” eleştirisinde bulundu.

ÇİFTÇİ ZARARDA

İzmir Kemalpaşa çiftçisinin gübresinden ilacına bir yıl boyunca çalışarak kirazını üretmeye çalıştığı ancak maliyetinin altında satmak zorunda kaldığını vurgulayan Sındır, “ Bu çiftçiler bir afetle karşılaşmamak için dua ediyor çünkü karşılaşırsa karşılığını alamayacağını düşünerek. Sonuçta, o kadar emek verip, o kadar yüksek girdi maliyetleri altında da kalsa ürününden eder fiyat almak istiyor. Karşısında bir alıcı karteli, belirlenen piyasayı, fiyatları belirleyen bir kartel ve buna karşı çaresizlik içerisinde ürününü ederinin çok altında satmak zorunda kalıyor” örneğini verdi.

KANUN KİMİ KORUYOR?

Kanunun ilgili 5'inci maddesinin bu konuda "tüketicinin bundan yarar sağlaması" denilmesine rağmen, malı üreticiden düşük fiyattan alan kişilerin, çiftçiyi zarara uğrattığını belirten Sındır, ondan sonra "Daha düşük fiyattan tüketiciye satacağım, fiyatı düşürüyorum." diyerek Rekabeti Korunması Hakkında Kanun gereğince bundan sıyrılmasının haksız bir durum yarattığına dikkat çekti.

GIDA SORUNU ÇIKMAZA SOKULUYOR

Rekabet Kurulunun aldığı kararların içerisindeki üretimle, çiftçiyle ilgili maddeleri  çarpıcı örneklerle eleştiren Sındır şöyle konuştu: “ Kirazda kartel konusunda 3 kez gidilmiş, şikâyette bulunulmuş veya resen yapılmış, 2'sinde reddedilmiş, "Yok." denmiş; sofralık şaraplık üzüm alanında kartel, reddedilmiş; çiğ süt fiyatlarında kartel, 4 kez reddedilmiş; piliç etinde kartel, 1 kez ret, 1 kez kabul edilmiş; nişasta üreticileri mısır alanında 2 kez reddedilmiş; et ithalatına dayalı rekabet kısıtlaması, ret; vişnede kartel, kurulun görüşünden… Yani çok ilginç bu sadece bir bölgeyi ilgilendiriyor. Türkiye genelinde olmadığı için rekabete yönelik reddedilmiş. Anasonda, fındık yağında… Mesela fındık alımında 5 kez kartel şikâyeti var, 5'i de reddedilmiş. Kanun çerçevesinde maalesef, rekabeti koruyoruz derken üreticiyi alıcılara, aracılara ve piyasaya teslim ediyoruz. Tarımsal üretimin pandemi sürecinde üzerinde çok durduğumuz gıda da arz sorununu daha da içinden çıkılmaz bir hâle getiriyoruz.”

Editör: Haber Merkezi