İşçiler, AKP’ye oy vermenin grev kırıcılığı anlamına geldiğini söylüyor. Schneider işçileri seçime giderken kendi talepleri ve mücadeleleri üzerinden AKP iktidarının işçiler karşısındaki tutumunu ve icraatlarını tartışıyor ve kendi usulleriyle seçim çalışması yapıyor. İşçilerin üzerinde durduğu en önemli konulardan biri ise grev yasakları. 3 sözleşmenin 2’sinde grev yasağıyla karşılaşan işçiler, AKP’ye oy vermenin grev kırıcılığı anlamına geldiğini söylüyor. İşçiler “Biz işyerinizde seçimleri liderlerin atışması üzerinden değil, işçilerin talepleri üzerinden tartışıyoruz” diyor.

Birleşik Metal-İş Sendikasının açıkladığı seçim manifestosunun ardından işyerinde başlayan seçim tartışmalarında, AKP’ye önceki seçimlerde oy vermiş işçiler diğer işçiler tarafından eleştirilerek AKP’den desteklerini çekmeleri yönünde ikna ediliyor.

İşçiler, molalarda oturup dinlendikleri kamelyalara şehir hastaneleri ve köprüler için hükümetin şirketlere verdiği müşteri garantisiyle ilgili gazete haberlerinin yanı sıra asgari ücretteki artışın alım gücü olarak azalmasını gösteren tabloları asarak 16 yıllık AKP iktidarının uygulamalarının işçilerin yaşamına nasıl yansıdığını konuşuyorlar.

İşçilerin bugünlerde en çok konuştuğu konulardan biri de emeklilere 1000 lira ikramiye denilip, kimine 202, kimine 500, kimine 1000 lira yatırılması. EMİS sözleşmesinin yaklaşması nedeniyle konuşulan ana gündemlerden biri de grev yasakları.

''OY VEREN GREV KIRICILIĞI YAPAR''

İşçiler Schneider'da seçim çalışması yapıyor. Schneider daha önce MESS’e bağlı bir işyeriydi. Grevin yasaklanmasının ardından verilen mücadelelerde MESS’ten ayrılan patronlar EMİS’i kurdu. EMİS’le ilk sözleşme süreci geçen dönem yürütüldü. Uzlaşmaz tavır sürünce grev kararı alındı, anlaşma sağlanamayınca işçiler greve çıktı. Hükümet grev yasakladığında ise AKP’ye oy vermiş işçiler dahil herkes yasağı tanımayarak, 1 günlük fiili grev gerçekleştirdi. Bunun üzerine geri adım atan patronlar işçilerin taleplerini kabul etti. Yani Schneider işçileri 3 sözleşmelerinden 2’sinde grev yasağı ile karşılaştı.

Şimdi yeni sözleşme için anket çalışması ve komite toplantılarıyla taslağını hazırlayan işçiler, yeni sözleşmeye hazırlanırken sözleşme mücadelesinin ilk raundunun grevlerini yasaklayanlara oy vermemek olduğunu konuşuyor. Grevlerimizi yasaklamış olanlara oy vermenin grev kırıcılığı olduğunu söyleyen işçiler, AKP’ye geçmişte oy vermiş olan işçileri oy vermemeye çağırıyor. Temsilci ve komiteden işçiler “Biz işyerinizde seçimleri liderlerin atışması üzerinden değil, işçilerin talepleri üzerinden tartışıyoruz” diyor. (İzmir/EVRENSEL)

16 YILDIR ÜLKEYİ KİM YÖNETİYOR, GREVİMİZİ KİM YASAKLIYOR?

Schneider işçilerinin mektubu:

Merhabalar;

Öncelikle işyeri ve semtlerde işçilerin emekçilerin nabzını tutan, bizim sisimiz olan ve bu uğurda mücadele eden sevgili Evrensel gazetesi çalışanı ve gönüllülerine içten teşekkürlerimizi sunmak isteriz. Medyanın tek elde toplanarak tek ses olduğu bu dönemde işçilerin emekçilerin sesi olan bir gazeteye sahip olduğumuz için mutluyuz.

Bizler Schneider Elektrik çalışanları olarak 2011 yılından bu yana sendikalı çalışıyoruz ve yol haritamızı ortaklaşmayı hedef alan bir çalışmayla çiziyoruz. Her sözleşme dönemi öncesi yaptığımız gibi sözleşme ön taslak anketlerimizi arkadaşlarımıza dağıtıp onlardan gelen talep ve istekler doğrultusunda yeni mücadele dönemine hazırlık yaparak giriyoruz. Kendi talepleri üzerinden hem mücadele ediyoruz ve yeni kazanımlar elde etme umudumuzu her zaman bu vesileyle diri tutuyoruz.

Geçen yıl EMİS ile girdiğimiz kavga da sessiz çoğunluğun sesi olma iddiası ile çıkan AKP Hükümeti grevimizi milli güvenliği tehtid ettiğimiz gerekçesiyle yasakladı. İki defa aynı saldırıya maruz kaldık, ancak sendikamız Birleşik Metal-İş ve üyelerimizin mücadelesi sonucu fiili olarak greve çıkıldı ve OHAL yasağına rağmen grev yaparak kazanımla çıktık. Yeterli olmadığını bilmekle beraber bu yolda aynı kararlılıkla yürüyeceğimizden de kimsenin şüphesi olmasın.

İktidardakiler daha düne kadar erken seçim isteyenler vatan hainleri, fetö’cüler gezicilerdir diyorlardı. Ancak ülkeyi hem içeride hem dışarıda sıkıştırılmış bir konuma getirdiler. Dövizin yükselişi, enflasyonun her türlü kalem oyunlarına rağmen yükselişi, işsizlikteki artış, yoksulluk, KHK, OHAL uygulamaları... Yani ülke yangın yerine gelmiş durumdayken daha düne kadar birbirlerine ağza alınmayacak hakaret ve küfürlerle saldıran AKP ve MHP, ittifak yaptı. İşte ne olduysa ondan sonra oldu ve daha düne kadar vatan hainliği diyenler erken seçim talebi kararı aldılar. Bunlar günlerce yazıldı çizildi. Biz de asıl işçiler nasıl bakıyor sorusuna yanıt bulmak için içimizde sohbetlerde konuşmaya başladık.

İlk seçimde AKP’ye oy verdiğini söyleyen arkadaşımız bu seçimde vermeyeceğini söyledi. Nedenini tek cümle ile açıkladı: “geleceğimi çalan bir iktidara neden oy vereyim ki?” ve şöyle devam etti: “Tamam ilk geldiğinde hastane yol yaptı eyvallah ama şehir hastaneleri, köprü, hızlı tren ihalelerine girmemeli ve garantör olmamalıydı. Yapılan şehir hastaneleri de zaten başlı başına sorunlu. Şehrin dışında, ulaşım sıkıntılı...” Son söz olarak da şunu dile getirdi: “Ben işçi gözüyle bakıp karar veriyorum ve diyorum ki ben milli güvenliği nasıl tehdit ediyorum da grevim yasaklanıyor. İşverenlere her türlü destek ve garantörlük verirken ve tarım ülkesi durumundayken artık tohumlarımız kısırlaştırılıp İsrail menşeli tohumlar alarak nasıl yerli ve milli olduğumuzu söylüyorlar.”

Bir diğer genç arkadaşımız ise “Daha önce kredi çekerken korkmadan çekebiliyordum ama şimdi hem faizlerdeki artış, hem de içinde bulunduğumuz ekonomik durumdan dolayı çekmeye korkuyor ve çekiniyorum” dedi. Daha önce AKP’ye oy verdiğini ancak en son emeklilere verilen ikramiyelerdeki farklılıktan rahatsız olduğunu anlattı. Enflasyon, faiz işsizlik gibi meselelerin sıkıntılı bir hal aldığını ifade etti. Aynı işçi hükümetin Afrin ve Kandil operasyonlarını desteklediğini söyledi.

Bir diğer arkadaşımız da emekli ikramiyesi için annesine 202.50 lira yatmasını kabullenemediğini ve halka yalan söyleyen, aldatan bir iktidara oy vermeyeceğini ifade ederek sordu “16 yıldır ülkeyi kim yönetiyor?”

Gördüğünüz gibi işyerlerinde iklim bu minvalde. Bizler de ülkedeki sermayeye sunulan teşvikleri, bunun için hükümetin kime ne kadar ve kaç yıllığına neyin garantörlüğünü yaptığını anlatan haberleri işyerimizdeki kamelyalara asarak bir farkındalık yaratmaya ve meselenin yol köprü hastane değil, rantiyeye ve yandaşlara kaynak aktarmak olduğunu anlatıyoruz. zengini daha zengin yapan, halkı daha da yoksullaştıran bu politikaların, ortak paydamız olan alınterimizin sermayeye aktarılmasının yanlışlığını anlatmaya çalışıyoruz.

Sorunları çözümü halkımızın, işçilerin ve emekçilerin acil talepleri için yanyana gelmesinden, bu talepler için sağ-sol, dinci-dinsiz ayrımı yapmadan birleşmekten ve demokrasi mücadelesinde kol kola girilmesinden geçtiğini biliyoruz.

Kolay gelsin...

EVRENSEL