Cengiz Aldemir/ANKARA- Meclis Dijital Mecralar Komisyonu'nda dijitalleşmenin en çok etkilediği alanlardan biri olan gazetecilik sorunları üzerine değerlendirmelerde ve önerilerde bulunan CHP İzmir Milletvekili Gazeteci Tuncay Özkan, "Gazeteciliğin dolandırıcıların meslek alanlarından biridir diye biliyorum. Milletvekili olduktan sonra inanılmaz daha büyük bir dolandırıcılık alanının milletvekilliği olduğunu gördüm. “Milletvekiliyim.” ya da “Milletvekili adına para topluyorum.” diyerek epey bir dolandırıcılık oldu. Galiba yaklaşık 15-20 kişiyi buldu içeri gönderdiğimiz. Suimisal emsal olmaz. Kötünün iyiyi kovaladığı bir sistemde gerçek bulunamaz" dedi.

BASIN KARTINI FAHRETTİN BEY DEĞİL GAZETECİ ÖRGÜTLERİ VERMELİ

Elinde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Yazarlar Birliği, Pen Yazarlar Derneği, Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Temsilciliği, Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Merkezi ve üç yüz kadar çeşitli medya kuruluşunun, gazetecinin katılımıyla oluşmuş, 2 tane rapor olduğunu belirten CHP'li Özkan, gazetecinin basın kartını kendi sivil kitle örgütlerinden alması gerektiğini savunarak, "Bu çalışmalar kendilerinin yaptığı çalışmalar, bunların da görüşleri var. Dünya tek seslilikten çok sesliliğe doğru evriliyor. Okları kendimize doğru değil, bütün yönlere doğru bükmezsek sonra o okların altından kalkamayız. Gazeteciler, gazeteci kimliği taşıyan insanlar gidecekler, kartlarını kamusal gözetim olmadan, özgürce meslek mensubiyetini yürüttükleri yerden alacaklar. Fahrettin Bey'in keyfine, Tuncay Bey'in keyfine falan bu işleri bıraktığımız zaman keyfiyet egemen olur. Keyfiyeti ortadan kaldıracağız, meslek mensubiyetinin aidiyetinin gereği olan şeyi bütün dünyada olduğu gibi gidecek arkadaş basın cemiyetinden, derneğinden neredeyse oradan olacak; bir, birinci kural" sözleriyle eleştirilerde bulundu.

DİJİTAL DÖNÜŞÜM YASAKLARLA OLMAZ

Dünyadaki değişim ve gelişimi engellemenin  mümkün olmadığını vurgulayan CHP'li Özkan, dijital dönüşümü, yasaklarla sınırlamanın,  zapturapt altına alma diye bir şeyin söz konusu olamayacağını vurguladı. Konuyla ilgili hiç kimsenin görmediği bir taslak çalışma yapıldığını belirten Özkan, "Bizim görmediğimiz bu taslağın tüm kamuoyuyla paylaşılmasını, bir an önce tartışmaya açılmasını istiyoruz, meslek örgütlerinin de bunu istediği kanaatindeyim.  Düzenleme, taslak metin neyse özellikle meslek mensupları açısından bu tartışma ortamına getirilmelidir. “Sosyal ağlar” yerine “internet platformları” denilmesini tavsiye ediyoruz. 5651 sayılı Kanun’daki sosyal ağ tanımının değiştirilmesini, kâr amacı gütmek hedefiyle kullanıcıların herhangi bir içeriği diğer kullanıcılarla paylaşmasını veya bu içeriği herkese açık hâle getirmesini sağlamak için tasarlanmış internet platformları, Alman yasa metninden alınan tanımın daha uygun olacağı düşüncesindeyiz" görüşünü paylaştı.

YALAN HABER YAPANIN 2. BİR ŞANSI OLMAZ

Gazetecinin, yanılıp, yanıltılabileceğini, ancak bir kere yalan haber yazan gazetecinin, 2’nci bir yalan haber yapma şansının mümkün olmadığını vurgulayan Gazeteci Tuncay Özkan, konuyla ilgili örnekler paylaşarak, "Buna, Amerika’nın çok ünlü, Irak savaşını takip eden gazetecilerinin meslek hayatlarının bitişinden, bugün Türkiye’de meslek hayatı biten gazetecilerden, çekilen gazetecilerden örnekler verebilirim size.  Gazetecinin yaptığı şey, yanılmaktır. Gazeteci üretilen yalanı okuyucusuna ulaştırdı diye yalancı olmaz. Gazeteci oturup o raporu kendi yazdıysa, o haber başlı başına gazetecinin ürünüyse o zaman gazeteci de yalancıdır, 1 kere yapabilir onu, 2 kere yapma şansı yoktur. Otuz dokuz yıl bu işi yapmış bir gazeteci olarak söylüyorum. Yanlış haber olabilir; yanlış haberin kaynakları vardır, düzeltilir. Biz milletvekili olarak yanlış yapmıyor muyuz, dilimiz sürçmüyor mu?" Bunlar olabilir" ifadelerini kullandı.

YALAN HABER DÜZENLEMESİ FELAKETE GÖTÜRÜR

Yalan haber düzenlemesinin Türkiye’yi “1984” romanındaki gerçekleri doğrulama enstitüsü gibi korkunç bir yere, bir felakete götüreceğini söyleyen CHP'li Özkan, "Böyle bir kurumun oluşturulması dezenformasyonu artırır, kamunun yalan söyleme niteliğine yeni güçler katar; bizim bundan korunmamız gerekir. Resmî kurum konusunda kamuoyu aydınlatılmalıdır. Millî İstihbarat Teşkilatı'na, emniyet birimine, ormana, sağlığa, Sanayi Bakanlığına gittim; bana bir bilgi verildi, ben bu bilgiyi yayınladım, dedim ki: “Resmî bir kurum bana bu bilgiyi verdi.” Bu bilginin yanlışlığından doğacak olan sorumluluk kurumun mudur, gazetecinin midir? Onun için resmî kurum, dezenformasyon kurumu, dezenformasyonun kaynağı nedir ne değildir; bunun bir aydınlatılması gerekir, bizim bunu bilip tartışmamız gerekir. Hukuki, siyasal ve sosyal boyutları, hepsini bu kapsamda ele almak zorundayız" değerlendirmesinde bulundu.

EDİTÖRYAL VE GAZETECİ ÖZGÜRLÜKLERİ UYARISI

Gazeteciliğin editöryal içeriğe sahip büyük bir faaliyet alanı olduğunun altını çizen gazeteci Özkan, editöryal ve gazeteci özgürlüklerinin yapılacak düzenlemenin dışında tutulması gerektiğini, bunların tartışmaya açılmasının ülkeye yapılacak çok büyük bir kötülük olacağı uyarısında bulundu. 

HABERLEŞME VE BİLGİLENME ASLA SINIRLANMAMALI

Sosyal ağ işletmecileri olan Twitter, Facebook, YouTube ve Instagram'ın tanınmış ve tanımlanacak yetkileri konusunun yeniden ele alınması görüşünü savunan Özkan, sosyal medya düzenlenmesinde yapılması gerekenleri sıralayarak şöyle konuştu:

"Bu konuda daha özgürlükçü bir bakış açısına sahip olmalıyız, ifade özgürlüğünün önündeki engellerden birinin sosyal ağ işletmecileri olmasının önü açılmamalıdır. Sosyal ağ işletmeleri, Facebook ve diğerleri yorumlar dâhil olmak üzere “Efendim, elemanım yok, akıllı bilgisayar koydum.” öyle bir şey yok. Bunu, tıpkı gazetelerin yaptığı gibi ince eleyip sık dokumalıdır. İçeriği kimin sileceği mutlaka belirlenmelidir. İçeriği "benim partimin atadığı memur silecek.” yanlış efendim. Bu, bizi karanlık çağlara doğru götürür, aman, bundan itinayla kaçınalım. Sosyal ağ işletmeleri yüksek para cezaları tehdidi altındadır.  Biz diyoruz ki mesela vaki olarak her kentin medyasına, özgürlüğü ve demokrasiyi desteklemek için kentin rantından pay vereceğiz iktidar olduğumuzda. Belediyelerin topladığı emlak vergisinden bir payı paylaşacağız. Ayrıca SGK bildirimi yapılmamış, çalışma garantisi ve güvencesi altına alınmamış hiç kimseyi meslek içerisinde göremeyeceksiniz. Facebook'un, Twitter'ın burada vergisini, kazancını söyleyemeyen üzerinden geçen zamana rağmen bildiremeyenlerin bu konuda bir tek yatırım yapmamasıdır. Bir tek kuruşluk dahi yatırım yapmamışlardır. Türkiye'de gazeteci istihdamı konusunda çok sıkıntıdayız ama onlar bir tane gazeteciyi istihdam edip bu denetimleri gerçekleştirmiyorlar.   Haberleşme ve bilgilenme özgürlüğü asla sınırlanmamalıdır. Sosyal medyanın ülkemizde ve dünyadaki yaygınlığını göz önüne alırsak değişikliklerin toplumun haberleşme ve bilgilenme özgürlüğünü sınırlayıcı nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir." 

Editör: Haber Merkezi