İz Gazete - Meclis iç tüzüğüne aykırı yöntemler ve muhalefet vekillerine fiziki saldırıları da kapsayacak türden baskılarla geçirilmek istenen Anayasa değişikliğini gazetemize değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Aliağa İlçe Başkanı Özcan Durmaz, “AKP ve MHP’nin girişimiyle getirilen Anayasa değişikliği ile yapılmaya çalışılan şey yetkileri artırılmış Cumhurbaşkanlığı görüntülü Başkanlık Sistemidir. Bu Başkanlık Sistemi ise dünyada demokratik ülkelerde eşi benzeri bulunmayan tek adamlık rejimidir” dedi.

Değişiklikle yaratılmak istenen tek adam rejimini, Libya’daki Kaddafi, Irak’taki Saddam, Suriye’deki Esad rejimine benzeten Durmaz,  “Kaldı ki getirilmeye çalışılan Anayasa değişikliğinin özellikle Başkanın yetkilerini düzenleyen bölümlerinin Esad’ın hukuki dayanağı olan mevcut Suriye Anayasası ile birebir benzerlik taşıdığı görülmektedir” ifadelerini kullandı

Esas olarak hükümet sistemi değişikliği değil, rejim değişikliği yapılmak istendiğinin altını çizen Başkan Durmaz, yeni rejimi ‘Tek adam rejimi’ olarak tanımladı. İşte Durmaz’ın  açıklamalarından satır başları:

HALK BAŞKANI SEÇECEK, BAŞKAN İSE HERKESİ

“Görülmesi gereken en önemli şey yapılmaya çalışılan değişikliğin bir hükümet sistemi değişikliği değil bir rejim değişikliği olduğudur. Yani ABD örneğinde olduğu gibi, Başkanın kendi hükümetini kurduğu ama güçlü bir Temsilciler Meclisi ve Senato gibi seçilmişlerden oluşan, güçlü bir bağımsız yargı gibi atanmışlardan oluşan denge ve denetleme mekanizmaları olan bir sistem değil getirilmeye çalışılan şey. Getirilmeye çalışılan şey tam bir ‘tek adam rejimi’dir. Zira getirilmek istenen sistemde, seçimlerde halk en güçlü partinin başkanı olan kişiyi Cumhurbaşkanı yani Başkan olarak seçerken aynı anda yapılan milletvekili seçimleri ile onun belirlediği kişileri de güçlü partinin milletvekilleri olarak seçecektir. Seçimin sonunda Cumhurbaşkanı yani Başkanlık ve güçlü TBMM desteği eldedir. Başkan zaten kendi istediği kişileri TBMM onayına ihtiyaç duymadan yardımcı ve Bakan olarak atayacak, Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargıyı doğrudan ve dolaylı olarak atayacak, tüm bürokrasiyi ve üniversite rektörlerini atayacaktır. Yani aslında halk sadece Başkanı seçecek, Başkan ise herkesi seçecek, ülkedeki her görevlendirmeyi yapacak veya görevden alıp yeni atama yapacaktır.”

OSMANLI PADİŞAHLARININ BÖYLE YETKİLERİ YOKTU

“Böylesine geniş yetkilerin Ortadoğu’daki tek adam rejimlerini bile aştığı ortadadır. Osmanlı padişahlarının bile böylesine geniş yetkileri yoktu. Onlar bile en azından Şeyhülislam, Sadrazam, Kadı  gibi kişiler ve geleneklerle sınırlıydılar. Bu tablonun 21 yüzyılın Dünyasında ve Türkiye’sinde kabul edilebilir bir yanı yoktur. Türkiye’nin 150 yıla varan batılılaşma çabaları, demokrasi girişimi ve birikimi böylesine büyük bir totaliterliği taşıyamaz. Kurtuluş savaşında acıyla ve kanla kazanılan büyük zaferden sonra saltanata, tek adam rejimine son verildi. Egemenlik tek kişiden alınıp millete verilerek büyük zafer taçlandırıldı. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun en temel ilkesidir, Milletin Egemenliği. Bu büyük onuru kimse geriye alamaz. Kimse 94 yıl önce tek adamdan alınıp millete verilen egemenliği şimdi tekrar başka bir tek adama veremez.”

ANAYASA SUÇU İŞLENİYOR

“Kaldı ki bu girişim Anayasaya aykırıdır. Anayasa, ‘Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Kimse bu egemenliği bir kişi veya zümreye devredemez, devredilmesini teklif dahi edemez’ hükmüne sahiptir. Hal böyle iken, bizzat milletten vekalet alarak, egemenliği millet adına bu hükme dayalı olarak kullanma andı içmiş milletvekillerinin, hem de Milletin Meclisinde egemenlik hakkını bir tek adama devir etme girişimleri bir Anayasa suçudur.”

MHP HALKA YALAN SÖYLEDİ

“Diğer yandan başkanlık sistemi AKP’nin 7 Haziran seçimleri öncesinde Seçim Beyannamesinde yer almış ancak bu seçimde yaşanılan yenilgiden sonra, 1 Kasımda yapılan erken seçimler için hazırlanan seçim beyannamesinde ise yer almamış ve 1 Kasım seçimleri sırasında AKP bu konuyu dile dahi getirmemişti. MHP ise gerek 7 Haziran gerekse 1 Kasım seçim beyannamelerinde, AKP’nin Başkanlık Sistemine ilişkin hesaplarını ağır şekilde eleştirmiş ve MHP’nin Başkanlığa karşı olduğu halka bildirilmişti. Yani bugün Başkanlık için Anayasa değişikliği yapmaya çalışanlar geçmişte halka tam tersini söylemişlerdi. Şimdi halka yalan söyledikleri ortaya çıkmıştır.”

BAŞKANLIK SORUN ÇÖZMEZ, SORUNLARI DERİNLEŞTİRİR

“Başkanlık sistemi ülkenin ve milletin hangi derdine çare olacaktır? Mevcut iktidar hangi sorun için ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeyi yapamamıştır da Başkanlıkla bunu yapacaktır? 15 Temmuz öncesinde iktidar gücü kullanma konusunda zaten hiçbir sorun yaşamamış olan AKP/Erdoğan iktidarı, 15 Temmuz sonrasındaki OHAL sürecinde ise getirilmeye çalışılan Başkanlık Sisteminden bile daha güçlü yetkilerle ülkeyi yönetmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu tabloda yaşanan; ağır terör ve can güvenliği sorunu, giderek çökmekte olan ekonomi, her geçen gün kutuplaşan ve sosyal dokusu zarar gören toplumsal yapı, giderek çöken ve siyasileşen devlet aygıtı, ülkenin dış politikada tam bir yalnızlığa düşmesi, Suriye de giderek içinden çıkılmaz hale gelen savaş, her geçen gün ortadan kaldırılan demokratik haklar ile kişi hak ve özgürlükleri, giderek yok edilen haber alma ve basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve yargı güvenilmezliği sorunlarının asıl nedeni totaliter AKP/Erdoğan iktidarı iken daha da diktatörleşen tek adam rejimiyle ve parti devleti ile bu sorunlar nasıl çözülecek ve ülke düzlüğe çıkacaktır? Başkanlık sitemi bu ülkenin hiçbir sorununu çözemeyeceği gibi tam tersine sorunları daha da derinleştirecek ve ülkenin, devletin yıkımına sebep olacaktır.”

ÖMÜR BOYU DOKUNULMAZLIK

Başkanlık Sistemini amaçlayan Anayasa değişikliği girişiminin asıl amacı Erdoğan’a/AKP’ye düne ve yarına ilişkin olarak ömür boyu dokunulmazlık zırhı getirme girişimidir. Zira getirilen düzenleme ile Cumhurbaşkanına, yardımcılarına, bakanlarına dokunmak suçüstü haller dahil, pratik olarak imkansız hale getirilmektedir. Yine yargı kadrolarının tamamının bizatihi başkan tarafından oluşturulduğu ortamda geçmiş iktidar dönemlerinin de yargılama konusu olamayacağı çok açıktır. Dolayısıyla getirilmeye çalışılan Başkanlık Sistemi Erdoğan/AKP için tam donanımlı bir af ve dokunulmazlık düzenlemesidir.”

REFERANDUM OLURSA ‘HAYIR’ DEMEYİ VATANA İHANET OLARAK İLAN EDECEKLER

“Cumhuriyetin kurucu değerlerinin, büyük kurtarıcımız Atatürk’ün ilkelerinin, çağdaş sosyal demokrasi ve özgürlükçü demokrasi değerlerin temsilcisi olan partimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin, getirilmeye çalışılan bu çağ dışı, kişiye özel, tek adamlık sistemini kabul etmesi mümkün değildir. Partimiz vekillerinin Anayasa Komisyonunda başlayan kararlı mücadelesi TBMM'deki görüşmeler sırasında devam etmektedir. AKP vekillerinin şiddet içeren saldırıları da dahil olmak üzere vekillerimiz başkanlık teklifini engellemek için cansiperane uğraş vermektedirler. Zira doğru olan, olması gereken bu teklifin TBMM'den geçmemesidir. Bu nedenle, ülkesini partisinin liderinden daha çok seven, ya da milletine partisinin liderinden daha çok değer veren, partisi ne olursa olsun tüm vekillerin bu teklife ‘Hayır’ demesi gereklidir. Eğer bu teklif TBMM'den geçer ve referanduma götürülürse; Erdoğan/AKP iktidarı, ‘Hayır’ demeyi vatana ihanet, ‘Hayır’cıları ise vatan haini ilan ederek, ellerindeki tüm medya, sosyal medya, iktidar/devlet gücü ve para gücü ile çok saldırgan, çok ağır bir kampanya yapacaktır. Ne olursa olsun sandıktan ‘Evet’ çıkarmak amacıyla, zaten iyice kutuplaşmış olan toplumu giderek daha da derinleştirdikleri fay hatlarından iyice kopararak karşı karşıya getireceklerdir. Bu ise sosyal sıkıntıları iyice artıracak, bir arada yaşama kültürüne büyük zarar verecektir.  Referandumdan çıkacak olan ‘evet’ ya da ‘hayır’ arasındaki oransal farkın çok küçük olacağı şimdiden bellidir. Bu sonuç tam ortadan ikiye bölünmüş olan toplumdaki karşıtlık duygusunu daha da derinleştirecek ve sonucun meşruluğunu tartışılır hale getirecektir. Yani her durumda, çıkan karara toplumun yarısı karşı olacaktır."

SOKAK SOKAK, EV EV ANLATACAĞIZ

Başkanlık rejimi değişikliği TBMM’den geçirilerek, kaçınılmaz olarak referanduma götürülecekse partimiz CHP, halkımıza giderek değişiklikle getirilmek isteneni ve neleri kaybedeceğimizi sokak sokak ev ev halkımıza anlatacaktır. Ben inanıyorum ki; laf kalabalıklarından ve demagojiden arındırılarak, teklifin bir tek adamlık ve diktatörlük getirmeyi amaçladığı, ülkenin bir rejim değişikliği yaşayacağı, laik, demokratik cumhuriyetin kazanımlarının kaybedileceği doğru ve net bir şekilde anlatılabilirse halkımız  bu girişime geçit vermeyecektir.”

PARTİLERİ ‘EVET’ DİYENLER KAYGILI VE KARARSIZ

“Elbette bunu anlatmak sadece CHP’nin görevi değildir. Atatürk’ten, cumhuriyetten, demokrasiden, çağdaşlıktan, özgürlüklerden, laiklikten yana olan herkes, hangi siyasi düşünceye sahip olursa olsun, hangi partiye oy verirse versin mutlaka ‘hayır’ demeli, ‘hayır’ denmesi için çalışmalıdır. Partimiz ilk iş olarak ‘hayır’ diyecek olan toplum kesimlerini ve kurumlarını birlikte davranmaya çağıracaktır. Bu kesimlerle güç birliği yapılarak, olabildiğince koordinasyon içinde, öncelikle kararsızları ve henüz tam anlamıyla bilgilenemediği için karar veremeyenler hedeflenmelidir. Zira yapılan kamuoyu araştırmalarında; ‘evet’ ve ‘hayır’ diyenlerin oranının birbirine yakın olduğu ancak % 32 gibi çok büyük bir ‘kararsızım’ diyen kitlenin bulunduğu, kararsızların ise büyük ağırlığının AKP ve MHP seçmeni olduğu görülmektedir. Bu da göstermektedir ki kararsızlar kendi partileri ‘evet’ yanlısı olduğu halde getirilenin rejim değişikliği olduğunu gördükleri için tereddüttedirler. Bu hassasiyet dikkate alınarak öncelikle bu kesimler ‘hayır’ konusunda ikna edilmelidir.”

ÖLÜM KALIM SEÇİMİ

“Türkiye bu büyük belayı aşmak, bu emperyalist dayatmaya dur demek zorundadır. Anti demokratik yönetim dayatmaları, otoriter ve diktatörlük sistemleri ihracı emperyalizmin en önemli numarasıdır. Bunu durduramazsak diğer değerlerimizi yitirmenin yanı sıra ülkemizin bağımsızlığı da derin bir tehlikeye düşecektir. Mutlaka herkes ‘hayır’ için çalışmalı, mutlaka ama mutlaka herkes sandık başına giderek oy kullanmalıdır. Son yıllarda yapılan seçimlerde ortalama %15 civarında seçmenin sandığa gitmediği görülmektedir. AKP seçmeninin militan seçmen olduğu dikkate alınırsa bu seçmenlerin AKP muhalifi olduğu açıktır. Bu son zamanların yaygın deyimiyle ‘öğretilmiş çaresizlik’ denilen şeydir. Nasıl olsa bir şey değişmiyor gerekçesiyle sandıktan kopmak büyük yanlıştır. Hiç kimsenin sandığa gitmeme lüksü yoktur. Hani hep söylenir ya, ‘ölüm kalım savaşı’ diye. İşte bu da ‘ölüm kalım seçimidir’. Hala sandık konuyorken, hala orada arkasında oy verilebilecek bir paravan varken herkes sadığa gidip ‘Hayır’ oyu vermelidir. Korkarım bir sonraki seferde oy kullanacak bir sandık olmayacaktır."

İLGİLİ HABER: İzmir’den, İzmir nüfusundan daha çok ‘hayır’ oyu çıkar

 

Editör: Haber Merkezi