Doğayla, halkla, tarihle kavgalı düzen her gün yeni felaketler doğuruyor. Her felaket sonrası ise hep aynı döngü yaşanıyor. Düzenin kurucusu ve ısrarcısı iktidarın kendi özü ile çok uyumlu şekilde yürüttüğü döngüyü artık çok iyi biliyoruz. Sorun varsa önce olmadığının algısını yerleştirmek için uğraş. Sorun artık gizlenemeyecek kadar ortaya çıkmışsa bir düşman, bir sorumlu belirle. Belirlediğin düşmanın vatan haini, terörist, milli birlik ve beraberliği tehdit eden ve “bizden” olmadığına dair algı operasyonu yürüt. Yeni krize kadar bu döngüyü sürdür.

Sadece son bir hafta içerisinde yaşadıklarımızın bir kısmına göz gezdirmek yetiyor iktidarın algı döngüsünün tekrarını görmek için.

Giresun’da görülmemiş bir sel felaketi oldu. Canlarımızı yitirdik. Büyük bir afet yaşandı. Bilim insanları HES’lerin ve doğaya yapılan müdahalelerin bu afetin sorumlusu olduğunu doğruladı. Canları pahasına yıllarca “kontrolsüzce yapılan HES’ler, doğayı değil rantı gözeten anlayış sağlığımıza, yaşama zararlı” gerçekliğini halk zaten söylüyordu.

Ve maalesef bu talanın, bu hunharca doğa katliamının, bu yaşamı gözetmeyen karanlığın sonucunda ortaya çıkacağı öngörülen felaket yaşandı. Peki iktidar ne yaptı? Ölümlere ve yaralılara yol açan bu felaketin sorumlusunu buldu: Toprak! Ve algı yönetiminin bir parçası olarak Saray’ın bakanları, bu yıkıma hükmedenler bir kepçenin içerisine girerek fotoğraf çektirdiler. Oysa hükmedenler yıllarca o kepçelerle yıktılar, doğayı yok ettiler, bugünkü can kayıplarına yol açtılar… Ve krizleri çözen değil algı yöneten iktidar anlayışı hep yaptığı gibi kavramların da içini boşalttı; yıkımda kullandığı kepçelerle kurtarıcı pozu verdi… Nasıl ki demokrasi diyerek demokrasiyi yıktıysa, nasıl ki hukuk diyerek adaleti yok ettiyse, nasıl ki özgürlükler diyerek baskıyı dayattıysa…

Aynı süre zarfında paramız da değer kaybetmeye devam ediyor. Türkiye ekonomisi göbekten dışarıya bağımlı. Sadece önümüzdeki 12 ay içerisinde ödememiz gereken dış borç yükümüz 171 milyar dolara fırladı. Ağustos’un başından bu yana TL 41 kuruş daha değer kaybetti, bu borç ödemelerinin vatandaşa yükü sırf TL’nin bu değer kaybı nedeniyle 70 milyar TL daha fazla. Merkez Bankası’ndaki rezervlerimiz iktidar eliyle eritildi. Bunca borcun içinde kara gün için bir kenara koyduğumuz tüm paramızı, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini de ülkemizin uluslararası rezervini de iktidar sattı savurdu. Merkez Bankası’ndaki net döviz rezervimiz şu anda 38 milyar dolar eksi düzeyde! Müjdelerle yürütülen döviz kuru politikasının ağır yükü halkın omzuna yükleniyor. Sırf döviz kurundaki son bir aydaki hareketliliğin enflasyonu en az 1 puan arttırması öngörülüyor. İktidarın bilerek ve isteyerek kurduğu düzenin yarattığı kriz halkı büyük bir buhrana sürüklüyor…

Peki bu kriz karşısında iktidar ne yapıyor? Algı yönetiyor! Sorumlu dış düşmanlar diyor, faiz lobileri suçlu diyor. Bu düşmanlarla kavga ediyormuş algısını yönetmekle meşgul! Ama aynı esnada, o sorumlu gördüğü faiz lobilerine sadece 2020’de şu ana kadar 79,7 milyar lira faiz ödemesi yapıyor. Aynı esnada “müjde” randevusuyla 7,40’tan 7,21 liraya gelen döviz kurunun müjdenin kendisi açıklanınca 7,35’e çıktığı sürede kamu bankaları aracılığıyla birilerine ucuz döviz rantı sağlanıyor…

Bu hafta bir de 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarını yasakladı iktidar! Her türlü kutlamaya izin veren, hatta bizzat kendisi organize eden, bu hafta Malazgirt zaferinin kutlamalarını coşkuyla yapmaya hazırlanan Saray rejimi bir kez daha Cumhuriyetle kavgasını örtecek “sorumluyu” buldu: Covid-19 pandemisi!

Bize düşen ise açık, algıyı yöneten iktidarın siyasetinin karşısına yaşanan gerçekleri ısrarla koymak. Sorumluyu açık ve net yüksek sesle ortaya koyalım:

Sel felaketinden sorumlu Saray rejiminin insan hayatını hiçe sayan ranta doymayan politikalarıdır. Sorumlu iktidardır.

Ülkeyi ekonomik krize adım adım götüren, kendi bekası için ülkenin bugününü ve geleceğini gözden çıkaran Saray rejiminin politikalarıdır. Sorumlu iktidardır.

Zafer bayramını yasaklayan, pandemi koşulları değil yıllardır Cumhuriyet ve cumhuriyet değerleriyle hesaplaşması hiç bitmeyen Saray rejimi anlayışıdır. Sorumlu iktidardır.

Türkiye’nin halen içine boğulduğu sorunların, doğa ve çevre katliamının, kadın cinayetlerinin, işsizliğin, yoksulluğun ve hatta artık derin bir umutsuzluğun, bugünün ve yarının yok edilişinin sorumlusu iktidardır. Değişmesi gereken iktidardır!

Editör: Haber Merkezi