31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Nihat Zeybekçi’nin sözleri tartışmalara neden olmuştu. AKP tarafından Kızılcahamam'da düzenlenen 28. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın ardından Nihat Zeybekçi, İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli ile teşkilatla bir araya gelmiş ve AKP ile MHP’nin oluşturduğu ‘Cumhur İttifakı’nı eleştirmişti.

Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca da, 30 Nisan tarihli “Zeybekçi haklı” başlıklı yazısına, Zeybekçi’nin şu sözleriyle başlamıştı: “Partimiz seçimler için bir ittifak yapma kararı aldı. Türkiye genelinde buna uygun çalıştık. İttifakın ruhuna ve yapısına diyecek bir şeyim yok. İttifak bizim için de önemliydi. Fakat İzmir’de ittifaklar olmasaydı biz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmıştık.” Habertürk yazarı Karaca, yazısının devamında MHP ile AKP’nin söylemlerinin uymadığını, MHP’nin AKP’ye kaybettirdiğini ve buna karşılık MHP’nin kazançlı çıktığını anlatmıştı.

Karaca’nın 30 Nisan tarihli yazısına, bugün MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzetin Ulvi Yönter sosyal medya hesabından sert çıktı. MHP’li Yönter, Nihal Bengisu Karaca ve yazısı için, “Nihal Bengisu Karaca mezkûr yazısıyla adeta kinini kusmuş, dizginlenemez öfkesini göstermiştir. Yazık! Cumhur İttifakı sizlere rağmen yaşayacak. Fitne-fücur başarılı olamayacak, MHP düşmanları yine kaybedecek, yine sükut-u hayale uğrayacak” ifadelerini kullandı. Birçok MHP’li de Yönter’in bu mesajına destek verdi.

Bunun üzerine Karaca da MHP’li Yönter’e yine sosyal medya hesabından yanıt verdi. Karaca, Yönter’e cevap olarak, “Her görüş ayrılığına fitne fücur muamelesi yaparak, her eleştiriye hiçbir somut dayanağı olmayan öfke patlamaları ile yanıt vererek ‘mezkur’ yazımın içeriğini doğrulamış oluyorsunuz. Teşekkürler. Bir ‘teşekkür listesi’ de ben mi yapsam acaba? Neyse, bir dahaki sefere artık” dedi ve sonrasında da “Mezkur yazıyı bir kez daha paylaşalım o halde” ifadelerini kullandı.

İşte o mesajlar ve Nihal Bengisu Karaca’nın 30 Nisan tarihli “Zeybekçi haklı” başlıklı yazısı:

“Partimiz seçimler için bir ittifak yapma kararı aldı. Türkiye genelinde buna uygun çalıştık. İttifakın ruhuna ve yapısına diyecek bir şeyim yok. İttifak bizim için de önemliydi. Fakat İzmir’de ittifaklar olmasaydı biz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmıştık.’ Sadece İzmir’de mi? Hayır, büyükşehirlerin tümünde ittifak kaybettirdi. MHP’nin dili ve sertliği ile AK Parti pragmatizminin evliliği demokratik siyasete uygun sonuçlar vermiyor. KÜÇÜK ORTAK HER ŞEYİ BELİRLERKEN… AK Parti daha önce her kesime bir şey söyleyebiliyordu. Aynı fikirde olmadığı, muhalefette yer alan insanlara, gruplara, STK’lara dokunabiliyordu. Onları dinliyor ve onlarla temas kuruyor ve onlarla temasta kalmak amacıyla kendi dünya görüşü ve ideolojik müktesebatı içinden değil, ülkenin asgari müştereklerine odaklanan bir retorik kurabiliyordu. Ancak bu değişti. Demokratik siyasete uygun hiçbir okuma yapmamış, ne teoride ne de pratikte “Çoğulcu demokrasi neyi korur?” sorusunu bir kez bile sormamış, bilakis bu işleri Batı’nın bizi bölmek için icat ettiğini iddia eden MHP ile ittifak, AK Parti’nin yeni politikalar, yeni argümanlar geliştirme imkânını ortadan kaldırıyor. Küçük ortak, büyük olanın gücünü devam ettirmek için kendisine duyduğu kaçınılmaz ihtiyacı bildiği için ittifakın büyük ortağının söylemini ve tutumlarını domine ediyor. %10 alan bir parti, milyonlarca oy alan partinin tercihlerini yönlendiriyor. Eskiden olsa buna “vesayet” denirdi. Terörle mücadeleden, seçimlerin güvenliğine, genel af meselesinden öğrenci andına kadar pek çok konuda kendi gündemini ülke gündemi yapabilen bir MHP var artık. Önemli olayların takviminde dahi söz sahibi. 24 Haziran tarihinin “baskın seçim” görüntüsü verecek kadar erken bir tarih olarak teberrüz etmesi Bahçeli sayesinde olmuştu. Son İstanbul seçimi sonrasında misal, oyların yeniden sayımı talebinden tutun da, “seçimlerin iptal edilmesi ve yenilenmesi” önerisi Sayın Devlet Bahçeli tarafından yapıldı. “Bu nasıl olur, bu güç nereden geliyor?” diye soranlar, MHP’nin arkasında derin güçler arayanlar var. Ben pek böyle olduğunu sanmıyorum. Bu güç test edilmiş bir realiteden geliyor. O da şu: Büyük olan ve üstelik iktidarda olan parti, küçük olanla her temas ettiğinde küçük olan kazanır. Hatta bu temasın olumlu olması bile gerekmez. Hatırlayın, 7 Haziran’a giden süreçte, AK Parti’nin çok yoğun bir HDP karşıtı dil kullanması günün sonunda HDP’ye yaramıştı. Şimdi de ittifakın her türlü sadece MHP’ye fayda sağladığı görülebilir. Hakeza, son yerel seçimde ittifak, büyük kentlerde AK Parti’ye de, MHP’ye de yaramadı ama küçük orta Anadolu ve iç Karadeniz il ve ilçelerinde AK Parti’den koparak MHP’ye giden yerler görüldü. Dahası MHP’den AK Parti’ye yönelen “Gördüğün gibi, bensiz yapamazsın” sinyali kuvvetlendikçe kuvvetlendi.

50+1 ZORLUĞUNU AŞMAK İÇİN ÇARE ARANIRKEN YAPILAN HATA

Hata yeni hükümet modelinin tasarımın dumanı daha taze taze tütmekteyken yapıldı. Başkan seçilmek için %50+1’i getiren cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde seçime ittifakla gitmek bir hile-i şeriyye idi. Yasal olmasına yasaldı. “Her parti kendi cumhurbaşkanı adayım olacak diye diretmesin, aklının yattığı ve avantajı yüksek olan aday lehine, kendisi aday göstermekten vazgeçsin” denilmiş oluyordu ve görünürde mümkündü. Ancak ittifak yolu, yetkileri artmış, üstelik partisinin de başında kalabileceği kararlaştırılmış yeni sistemin ruhuna da uymuyor. Çünkü bu sisteme göre bir kişinin o kadar yetkiyi alabilmesinin bir şartı, bir fiyatı var: Halkın %50+1’nin desteğini tek başına alabilmek! Vulgarize edersek, “O kadar oyu tek başına toplayabiliyorsan buyur buralar senin kardeşim, hak ettin” hesabı. Parlamento seçimleri için, birbirine yakın aksta olan partileri beraber hareket etmeye, birlikte siyaset yapmaya teşvik edeceği için savunulabilir ittifak. Ama genel olarak, devletin merkezine “cumhurbaşkanlığını” koyan, gücün bir makamda temerküz etmesini sağlayan ancak bu makamı elde etmeyi %50+1 şartına bağlayarak güç yoğunlaşmasını şarta bağlayan; kısmen de olsa “adil” hale getiren sistemin mantığına aykırı bir durum var ittifakta, etrafından dolaşma var. Sistemi adil kılmak için getirilen “gerek şartı” bypass etme var. Hele hele yerel seçime ittifakla gitmenin hiçbir mantığı yoktu. Sonuç ortada.”