Akşener'in konuşmasından öne çıkan satır başları:

Şubat ayından bu yana dünyayı saran pandemiyle ilgili iktidarı sürekli uyarıyoruz. Dar günde vatandaşlarının yanında olurlar diye bekledik olmadılar. Salgının ikinci dalgasının ayakları sesleri geldiğinde, uyarı ve önerilerimizi tekrarladık. Pandeminin başından bu yana gayretli gördüğümüz Sağlık Bakanı'nı da, alınan her karara tebelleş olan Sayın Erdoğan'ı da uyardık. Bu işin bedeli ağır olacak, önerilerimizi yerine getirin dedik. Ama malesef Sayın Erdoğan yaptığımız hiçbir uyarıyı dinlemedi. Aylarca vaka sayılarını saklayarak milletimizi kandırabileceklerini sandılar. Dünyada ikinci dalgaya karşı kendini koruyan ülkeler var. Sizin işisiniz dünyadaki kötü ülkeleri göstermek değil, Türkiye'yi iyi olan ülkeler arasına sokmaktı.

Siyasi ranta gelince topa giren Erdoğan, esnafa gelince unuttu. Tek dertleri var o da koltukları. 

Erdoğan'ın dün akşamki konuşmasında şahit olduk. Milletimiz dün akşam Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını bekledi. Ne dicek, nasıl önlemler açıklayacak merak etti. Çünkü bütün bilgiler onlar, bütün yetki onda ama sorumluluk başkasında. Ama yine o gitti yarım yamalak önlemler açıkladı. Bilim insanlarının tamamı en az 14 günlük kapanma diye ısrar ediyor Sayın Erdoğan'ın umurunda değil. Hala siyasi kavga peşinde.

Buradan ilan ediyorum; bu iktidarın millete verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu iktidar milletimiz için pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir. Sayın Erdoğan; salgın sürecini kötü yönettiğinizi, tedbirlerde geç kaldığınızı herkes biliyor. Gerçeklerle yüzleşme vakti. Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağı uygulayın. 

KATAR TEPKİSİ: ANAHATAR KELİME 'SATIŞLAR'

Dünyanın alışveriş çılgınlığına sahne olduğu sırada Türkiye'de bir başka alışveriş çılgınlığı oldu. Sadece mağazalarda değil, sayın Erdoğan ve Katar emirinin huzurunda çok daha büyük satışlar oldu. Anahtar kelime 'satışlar'... Çok daha büyük satışlar oldu. İstanbul'daki önemli bir alışveriş merkezi ile Varlık Fonu'na devredilmiş olan Borsa İstanbul'un yüzde 10 hissesi Katar devletinin fonu tarafından satın alındı.

Bu satışların yanında içeriği henüz açıklanmayan bir dizi anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaların konuları arasında; limanlar, Haliç, su kaynaklarımız hatta aile ve kadınlarla ilgili bir mutabakat bile var. Altını önemle çizmek istiyorum; birçok devlet ya da şirket yabancı borsalara ortak oluyor, yatırımlar yapıyor biz yabancı sermayaye ya da yatırımlara karşı değiliz. Ancak gelişmiş ülkelerde bu tür satışlar ya da yatırımlarla ilgili kamuoyuna bilgi verilir. Şu nedenle, şu şartlarla anlaşma yaptık diye açıklama yapılır. Devlet ticari sır maskesinin altına saklanamaz. 

Acilen istihdam yaratan bir büyüme modeline geçmemiz gerekiyor. Vatandaşlarımızı borçlandırmadan,ihtiyaçlarını karşılayacak bir ekonomik modeli uygulamamız gerekiyor. Herkesi memnun edecek bir asgari ücret düzenlemesini uygulamaya koymamız şart. Rantla değil, üretimle kalkınsın diyoruz. İş verenlerimizin üzerindeki yükü hafifletip, onların yeniden istihdam yaratmalarını sağlarken, dar gelirli vatandaşımızı da borç sarmalına sürüklemeyecek, kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak, hakkaniyetli bir asgari ücret modeli üzerinde çalıştık. 

ASGARİ ÜCRET ÖNERİSİ

Türkiye'de toplam çalışan sayısının üçte biri malesef herhangi bir sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı çalışıyor. Emeklilikte yaşa tkaılan kardeşlerimizin sorununu zaten biliyorsunuz. Kayıt dışı çalıştığınızda her türlü sosyal güvenceden uzak bir şekilde emeklilikten uzak yaşıyorsunuz. Acilen istihdam yaratan bir büyüme modeline geçmemiz gerekiyor. 

Mevcut durumda brüt asgari ücret 2 bin 943 lira. Gelir vergisi, SGK primi ve işsizlik sigortası fonu kesintileri yapıldıktan sonra, çalışanımızın eline net, 2325 lira geçiyor. Diğer taraftan, asgari ücretli bir çalışanı istihdam etmek için, işverenimizin cebinden ise 3458 lira çıkıyor. Bu hem maaşı kuşa dönen çalışanımız açısından, hem de yüksek bir maliyet üstlenen işverenimiz açısından, kabul edilebilir bir durum değil.

Bizim önerimiz, asgari ücreti 3 bin TL'ye çıkarıp, asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödemek. İş verenimiz çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın gelir vergisini ve SGK primini devlete değil, çalışanına versin. Devletimiz de çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin. Böylece asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline net 3 bin TL geçerken, iş verene olan maliyeti ise 3 bin 458 lira olmaya devam etsin. Çalışanımızın eline geçen asgari ücreti 2 bin 325 liradan 3 bin TL'ye çıkaralım ama iş verene olan maliyetini de arttırmayalım. 

"DEVLET BÜTÜN ÇALIŞANLARIN CEBİNE 675 LİRA KOYSUN"

Ayrıca, bu düzenleme sadece asgari ücretliyi kapsamasın. Asgari ücretin üzerinde maaş alan çalışanların da, asgari ücretten doğan SGK primini ve gelir vergisini devlet üstlensin. Bir başka deyişle, devletimiz bütün çalışanlarının cebine, aylık 675 lira koysun, ama bu parayı işverenden almasın. Bizim önerimiz budur.

Bu düzenleme ülkemize çok şey kazandıracak. Ekonomimizin sert bir şekilde daraldığı bu dönemde, başta dar gelirli vatandaşlarımız için olmak üzere, harcanabilir gelirimiz artacak. Milletimizin kazancı arttığı için, tüketimimiz de 112 milyar lira artacak, bu artışın milli gelirimize etkisi yaklaşık 450 milyar lira olacak. Yani, vatandaşlarımızı ve şirketlerimizi borçlandırmadan, tüketim ve milli gelir artışı sağlayacağız. Bunun istihdama katkısı ise, 1 milyon 550 bin yeni çalışan olacak. Üstelik, bu 1 milyon 550 bin yeni istihdamın, 1 milyon 164 bini, kayıt dışından, kayıt altına geçen vatandaşlarımız olacak. Yani bu model, güvencesiz çalışan 1 milyondan fazla vatandaşımıza, sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı sağlayacak.

Yani bu model özellikle, maliyetler yüksek olduğu için, aile bireylerini kayıtlı çalıştıramayan, aile işletmelerimize büyük destek olacak. Sonuç olarak önerdiğimiz asgari ücret düzenlememiz, özel sektörün, yüksek işgücü maliyetleriyle karşılaşmadan, yeniden istihdam yaratacağı bir büyüme modelinin, başlangıcı niteliğinde olacak. Çalışanlarımız da, ihtiyaçlarının en azından bir kısmını borçlanmadan karşılayacak.

Başta gençlerimiz olmak üzere, güvencesiz çalışan vatandaşlarımızın en azından bir kısmı, her türlü sosyal güvenlik, ve emeklilik haklarından yararlanmaya başlayacak.

"ÖNERİMİZİN BÜTÇEYE MALİYETİ, 71 MİLYAR LİRA"

Asgari ücret için de, bütün hesaplarımızı yaptık. Önerimizin bütçeye maliyeti, 71 milyar lira. Peki bu maliyet, neye karşılık geliyor? Mesela bu maliyet, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtikten sonra, bütçedeki faiz harcamalarındaki artış oranına eşit. 2018 bütçesinde, 73 milyar lira olan faiz harcamasının, 2020 yılında, 144 milyar lira olması bekleniyor. Yani bu maliyet, bu israf ekonomisinin neden olduğu, faiz harcamasındaki artış kadar. Yani bu maliyet, devletin, önümüzdeki dönemdeki faiz harcamaları için, bakın borç için değil, borcun faizi için ayırdığı bütçenin, yüzde 40’ı bile değil. Yani, biz doğru bir borçlanma stratejisi izlersek, bu kaynağı, sadece faiz harcamalarından yapacağımız tasarrufla bile çıkarabiliriz.

Mesela bu maliyet, kendisini anmadan geçemeyeceğim, eski Damat Bakan’ın, dahiyane bir fikirle, hazinemizi döviz cinsinden borçlandırdığı dönemde,

Türk Lirası’ndaki değer kaybından dolayı, karşılaştığımız maliyetin yarısı. Mesela, mevcut durumda, yap-işlet-devret modeli ile, Hazine garantili projelere verilen toplam taahhüt, 142 Milyar 800 milyon dolar. Yılbaşından itibaren, sadece döviz kurundaki artıştan dolayı, 264 Milyar 137 milyon liralık bir taahhüt artışı oldu. Önerdiğimiz asgari ücret düzenlemesinin maliyeti, bu artışın sadece dörtte biri kadar.

Yani, yandaş müteahhitlerinize gidip, bu projeler için alacakları parayı, bu yılın başındaki döviz kuru üzerinden, sabitlemeyi teklif ederseniz, önerdiğimiz asgari ücret düzenlemesinin, dört katı büyüklüğünde bir kaynağı da, bu ve benzeri projelerde kullanmak üzere, tasarruf etmiş olursunuz.

Mesela, nedense bir türlü vazgeçemediğiniz Katar İstanbul projesinin, düşünülen maliyeti 25 milyar dolar, yani yaklaşık 195 buçuk milyar lira olacak. Bizim asgari ücret düzenlememiz, Katar İstanbul projesinin üçte biri kadar.

Gelin, bu zor zamanlarda, ülkenin dar gelirli çalışanlarını, Katarlı dostlarınızın önüne koyun. Gelin, bir kez olsun, milletinizin iyiliğini düşünün. Gelin, Saray sefanız için yapmaktan çekinmediğiniz zammı, çalışanlarımıza çok görmeyin. Böylece hem İstanbullular, hem de çalışanlarımız rahat bir nefes alsın.

(Cumhuriyet)

Editör: Haber Merkezi