CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. 

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, "Devlet denen kuruma saygı gösterilerek devlet yönetilir. Hükümetin adalete, kanunlara, kuvvetler ayrılığına uyması lazım" dedi. Kılıçdaroğlu devamında, "Eğer bir ülkenin vatandaşları, kendisini yöneten siyasi otoriteye güven duymuyorsa artık o kişiler o ülkeyi sağlıklı yönetemezler" ifadelerini kullandı.

"Seçimin gelmesi lazım" diyen Kılıçdaroğlu, "Sandığı getirin, milletin hakemliğine başvurun. Bu milletin daha fazla ezilmesine tahammül edemiyoruz. İktidara geldiğimizde yapacağımız ilk iş, sorunu yaşayanla, sorunu çözeni yüz yüze getirmektir. 13. Cumhurbaşkanımız da hakem olacak. Biz buna ekonomik ve sosyal konsey diyoruz" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet'in aktardığına göre, Kılıçdaroğlu'nun açıklamasında öne çıkanlar şöyle:

"Hepimiz güzel bir Türkiye'de huzurla yaşamak isteriz. Her evde bereket olmasını isteriz. İnsanların gururla yürümesini isteriz. Türkiye'nin dünyaya örnek olan davranışlar sergilemesini isteriz. Ülkeyi yöneten siyasetçilerin eleştirilere sabırla bakmasını isteriz. Hepimizin ortak arzusu bu. Hangi inançtan, kimlikten olursa olsun herkes bunu ister.

Devleti yönetmek ayrıdır, devlet denen kuruma saygı gösterilerek yönetilir. İktidarın adalete, anayasaya, kanunlara, kuvvet ayrılığına uyması lazım. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğuna inanması lazım. Ancak böyle devlet adaletle yönetilir. Ama alana çıktığınızda karamsar bir tablo görüyorsunuz. 

Hafta sonu belediye başkanlarımızla Kayseri'deydik. Orada belediye başkanımız yok diye orayı seçtik. Halk demokrasi kültürümüzü görsünler istedik. Belediye başkanlarının halkına nasıl hesap verdiklerini görsünler istedik. İhaleleri nasıl yapıyoruz görsünler istedik. Yaşanan ekonomik buhran nedeniyle kış aylarında vatandaşlar perişan. Önce hükümete çağrı yaptık, zammın altında insanlar ezilir, kara kış fonu kurun, destek verin fakire fukaraya, benim değil senin oyun artacak dedim; yapmadılar. Ama biz belediye başkanlarımıza çağrı yaptık. Sağ olsunlar belediye başkanlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Belediye başkanlarıma teşekkür ederim, tarih yazıyorlar."

"DEVLET BİR KİŞİNİN MALI, ŞİRKETİ DEĞİLDİR"

"AKP'li kardeşlerim, MHP'li kardeşlerim; bu söylediklerimde bir yanlışlık, kusur varsa söyleyebilirsiniz. Şu kürsüde her zaman doğruları dile getirmeye çalıştım. Doğrulardan korkmaması lazım devletin. Devlet liyakatle yönetilir dedik, akrabayı taallukat ile değil. Devlet bir kişinin malı, şirketi değildir. 

Siyasetçinin alkışa ihtiyacı yok. İyi bir siyasetçi, alkıştan çok sağlıklı eleştiri ister, kendi hatalarını kendisi görmeyebilir ama başkası o hatayı görüp hatırlatırsa, siyasetçiye en büyük katkıyı o yapar. Hz. Ömer şöyle diyor; 'Bana hatalarımı, kusurlarımı söyleyen kişiler, benim gerçek kardeşlerimdir'. Bu aklı öncelemek, kibirden arınmaktır. Şimdi 'şu hatan var' dendiğinde kıyamet kopuyor, düşman ilan ediliyorsunuz. 

3 çocuk sokakta röportaj yapıyorlar vatandaşa dertlerini soruyorlar, gözaltına alınıyorlar. Ne kusurları var? Ev hapsi veriyorsunuz... Niçin? Sokağa çıkmasın diye, halk gerçekleri öğrenmesin diye. Bir kişi devleti böyle yönetmeye kalkarsa o devletin yönetimi otoriter yönetim olur, demokrasi olmaz. Devleti yöneten kişi eleştiriye tahammül edemiyorsa yapacağı tek şey makamdan ayrılmaktır. 

Bir ülkenin vatandaşı kendi milli parasını değil de yabancı parayı güvence olarak görüyor, ona yatırım yapıyorsa; o ülkenin yönetiminde sorun var demektir. Bankadaki tasarruf mevduatının yüzde 66'sı dövizdir. Tasarruf sahiplerinin yüzde 66'sı 'Ben TL'ye güvenmiyorum' diyor. 'Devlet yöneticilerine de güvenmiyorum, başka ülkenin parasına güveniyorum' diyor. Edirne'yi ve Kars'ı korumak neyse, Türk Lirası'nın itibarını korumak da aynı şeydir."

Bütün demokrasilerde sorunu siyasi partiler çözerler. Sorunu yaratan kurum, sorunu çözemez. Aynı olay. Türkiye'yi bu hale siyasi iktidar getirdi. Demek ki sorun bir siyasi sorundur. Önce onun çözülmesi lazım. Sorunun çözülmesi için de demokrasinin işlemesi lazım. Yani seçimin gelmesi lazım. Kriz dönemlerinde ülkeyi yönetenler açmazlarla karşı karşıya kalıyorlarsa demokrasilerde yapılan tek şey vardır; halkın hakemliğine başvurmak. Ülkeyi yönetemiyorlar, her gün çok daha ağır maliyetler geliyor, kurtulmanın tek yolu da sandığı getirmek. 

"13. CUMHURBAŞKANIMIZ MİLLET İTTİFAKI'NIN CUMHURBAŞKANI OLACAK"

"Sandığı getirmeleri için her çabayı göstereceğiz. Bu milletin ezilmesine tahammül edemiyoruz. Yağmur gibi zamlara tahammül edemiyoruz. Alın teri dökenin önünü görememesine tahammül edemiyoruz. Bunu anlattığım zaman 'siz ne yapacaksınız' sorusu geliyor. Milletin takdiri, Allah'ın izni ile iktidar olduğumuzda, ilk yapacağımız iş; 13. Cumhurbaşkanımız Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı olacak inşallah. Konuşmamda ne dedim, iktidarla millet arasında ciddi güven sorunu var dedim. İlk yapacağımız iş güveni tesis etmek. Nasıl tesis edeceğiz? Güveni tesis etmenin birinci yolu, sorunu yaşayanla sorunu çözecek olanın yan yana gelmesidir. Aynı masanın etrafında oturmalarıdır. Bizim 13. Cumhurbaşkanımız da hakem olacak. Bir taraftan yana değil, üretimden, alın terinden yana olacak ama iki tarafı bir araya getirip hakem olacak. 

Ekonomik ve sosyal konsey diyoruz buna. İlk yapacağımız iş, siyasetle sorun yaşayanlar arasında güveni tesis etmenin yolu bunları bir araya getirmektir. İlk bir hafta içinde yapacağız. Derdini anlat kardeşim, çözeceğiz. Takvim yapılacak, hangi sorun nasıl çözülecekse bu açıklanacak. Siyaset kurumu söz verdiği şeyi bir bir yerine getirecek. O zaman ziraatçi, çiftçi, tüccar diyecek ki 'bunlar samimiler'. 5 Şubat 2009'dan bu yana ekonomik sosyal konsey hiç toplanmadı. 2018'den bu yana sürekli söylüyorum, konseyi topla, sorunları dinle diye. Toplamadığı için bir tarafdan ticaret odası, sanayi odası açıklamalar yapıyorlar. Kim duysun diye, iktidar duysun diye. Açıklama yapacağına çağırsana, gelsin bakanlarla karşı karşıya anlatsın sorunu... Çözülsün sorun. Oraya TCMB, BDDK Başkanı'nı da çağıracaksınız. Samimi olarak biz sorunları çözmeye hazırız algısını vereceksiniz kamuoyuna. 

İkinci kural; düzenleyici ve denetleyici kurumlar... İlk bir hafta içinde düzenleyici ve denetleyici kurumlarının başkan ve yöneticilerinin tamamı liyakatli kişiler olacak. Yok güreşçi, yok bizim partiden, yok! Liyakatli kişileri atamak, devlet yönetiminde keyfiliği önler. Herkesin görevi bellidir, görevi belirleyen TBMM'dir, bu kişi sıcak siyasetin, torpilin aracı olamaz.

Belki de 2 gün içinde, Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kurulmuş, Fiyat İstikrar Komitesi'ni lağvedeceksiniz. Bir gün bile toplanmış değiller, devletin malı talan malı mıdır? Hiçbir işlevi yok. Bu görev TCMB'ye verilmiş... Fiyat istikrarından, MB sorumlu... O zaman MB'ye gideceğiz ki fiyat istikrarını sağla kardeşim, liyakatli kardeşleri atadık göreviniz bu, engel çıkarsa gelip bana başvuracaksınız... MB'yi bağımsız kıldığınızda hem Türkiye'de hem dünyada MB'ye olan güven artmış olur, bu MB bağımsızdır, aldığı kararlar ekonominin gereğine uygundur, biz plan program yapabiliriz diyebilecekler. Şu an MB bağımsız değil, istediğiniz zaman istediğiniz kişiyi getirebiliyorsunuz. Biz MB'nin güven kurumu olmasını, TL'den sorumlu olmasını istiyoruz. 

4. madde; ilk bir hafta içinde, 13. Cumhurbaşkanımız makama oturduğu gün, israfla mücadele genelgesini yayınlayacaktır. İsraf haram mı, haram. Devleti yönetenler kimin parasını harcarlar? 84 milyonun parasını... 'beyt-ül mâl'e el uzatılmaz, bunu milletin hakkı hukuku için kullanacaksınız. Herkesin işi, aşı olsun... Bir genelge çıkaracaksınız, israfı tek tek önleyeceksiniz devlet katında. 13 uçak mı var, 12'sini satacaksınız, Hazine'ye gelir olacak. Bakanlıklar kendi bakanlıklarından çıktı, müteahhitlerin binalarında kiracı oldu. Niye kira ödüyorsun kardeşim? Yandaş kazansın diye dünyanın kirası ödeniyor. 84 milyonun cebinden ödeniyor bu. Hani israf haramdı, sen dindardın? Bu yolsuzluk ne? İsraf kesinlikle bitecek. İsrafı, yolsuzlukları en çok konuştuğumuz dönemde adamlar 474 bine 3 Mercedes aldılar Saray'a. Neyine yetmiyor ya? 

13. Cumhurbaşkanımız bir genelge çıkaracak; devlet sırrı hariç bütün bilgilere vatandaş istediğinde ulaşacak. Ticari sır ne demek ya, hastane yaptın, kaça yaptın kardeşim? Hemen cevap vereceksin... Milletvekiline cevap verilmeyen ortamda vatandaşa cevap verilir mi? Ben vatandaşı hiç takmıyorum demektir bu... Vatandaşın sorduğu her soruya yanıt verilecek. İstanbul Havalimanı kaça mal oldu kimse bilmiyor. Neymiş, ticari sırmış... Ne ticari sırrı? Ben bir şirketten mi istiyorum bunu, devlet bilir bunu. Ama vermiyorlar bunu... Devlette saydamlığı getirmek yapacağımız işlerden biri. 

İnşallah Millet İttifakı'nın TBMM Başkanı da olacak. TBMM Başkanı, Sayıştay'a yazı yazacak. Gelen denetim raporlarında asla sansürleme yapmayacaksınız diyecek. Ne demek yolsuzluğun üstünü örtmek ya? Kul hakkı yiye yiye şiştiler. 

Döviz garantili ihaleler var. TL'yi pul ettikler, yandaşa verdikleri ihaleyi döviz bazında yaptılar. AB'deki enflasyonu niye 84 milyonun üstüne yıkıyorsun? 13. Cumhurbaşkanımızın ilk yapacağı işlerden biri bunu da çözmektir. Bu milletin sırtına yıkılan, torunlarını da borçlandıran bu soygun düzenine son vereceğiz. 

7. madde; bir Cumhurbaşkanı kararnamesi ile stratejik planlama teşkilatı kurulacak. Bir devlet kendi planını yapmaz mı ya? 50 yıllık planlama yapacaklar. En liyakatli kadrolar orada olacak. Dünyayı da izleyecekler. Ulaşımdan tutun yerleşime kadar bütün alanların planlanması lazım. Bu 7 madde olursa, vatandaş ve siyasetçi ile bir güven ilişkisi kurulur. 7 maddeyi bütün arkadaşlarım gittikleri yerlerde anlatsınlar.  AK Partiye, MHP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum; biz senin hakkını da koruyacağız."

ERDOĞAN'A "NAS" SORUSU

"Ekonomide ciddi sarsıntılar, müdahaleler oluyor. Dolar bir yükseliyor bir düşüyor.... Erdoğan'ı doğrudan muhatap almak kadar yanlış bir şey yok aslında. Yönetemeyen, yeteneği olmayan, Türkiye'nin geleceğini düşünmeyen birine ne söyleyeceksin? 84 milyona değil de bir grup çeteye çalışan, her imkanı sağlayan kişiye ne söyleyeceksin? Muhatap olmak doğru değil... Ama milletin kaderi olunca mecburen bir şey söyleyeceksin... Bu ülkeye yapılan kötülük yetmedi, asla yapılmaması gereken bir işi bunlar bir daha yaptılar. İkinci kez beyt-ül mâle el uzattılar. Birinci kez 128 milyar dolardı... Bu devletin, milletin alın teri ile birikmiş 128 milyar dolarını kime verdiler? Öğreneceğiz...

13. Cumhurbaşkanı'nin yapacağı ilk işlerden biri de bu parayı kimlerin aldığını öğrenmektir. beyt-ül mâl ile kumar oynuyorlar. Devletin hazinesi ile kumar oynanmaz. O hazine beyt-ül mâldir, 84 milyonun alın teri vardır. Hazine, kumar masasına sürülecek bir para değildir, devletin hazinesi ile kumar oynanmaz. Hazinede olmayan bir para ile garanti verdiler. Dün yaptıkları buydu... 'Nass bunu edin bunu emredin diyor' diye diye, gizli faizin dik alasını uyguladılar. Ama şimdi bunu yaparak büyük bir girdabın içine soktular Türkiye'yi. Garibanın döviz sahibini fonladığı saçma sapan karanlık bir düzeni getirdiler. Garibanın sırtından faizi teşvik ettiler. Hem de dolar garantili olarak... Nas bunun neresinde? Garibanın parası ile bankada doları olanı finanse ediyorsun. O garibanlardan bazıları bu gelişmeleri kutluyor, seviniyorlar. Bu Türkiye'nin bir trajedisidir. Erdoğan belki iyi değil ama buna rağmen onu destekleyenler varsa onların oturup düşünmeleri gerekiyor. Biz onların çıkarlarını, haklarını, alın terini savunuyoruz. Biz fakirden alınıp zengine verilmesini doğru bulmuyoruz. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan milyon dolarları kazananları savunmuyoruz. beyt-ül mâle oynayan bir saray var, o kumar masasını alkışlayanları tarih asla unutmayacaktır. Bir organize kötülük ile karşı karşıyayız. Milletime namus sözümdür. Bu organize kötülüğü yok edinceye kadar mücadele edeceğim."

Editör: Haber Merkezi