CENGİZ ALDEMİR/ ANKARA- HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, Meclis'te Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ve bir grup HDP milletvekilinin de katıldığı basın toplantısında, Temel Gelir Güvencesi Haktır ve Yaşatır Platformu’nun ilke ve görüşlerini paylaştı.

KAPİTALİST POLİTİKALAR SORGULANMALI

AKP iktidarının yarattığı ağır ve derinleşen ekonomik krizin işsizlik ve yoksulluğu daha da derinleştirdiğini vurgulayan Kemalbay, işsizlik sorunu çözülmeden ekonomik problemlerin çözmeyeceğini söyledi. Kemalbay, kapitalist politikaların neden olduğu yoksulluk sorununun tüm dünyada ve Türkiye’de sorgulanması gerektiğini kaydetti.

SORUN BÜTÜNSEL POLİTİKALARLA ÇÖZÜLÜR

AKP iktidarının ticarileştirdiği sağlık ve eğitimin can yakıcı sorunların başında geldiğini vurgulayan Kemalbay, salgında yaşanan tehlikeli yükselişe dikkat çekti.

Sermayeden yana olan AKP’nin yandaşı olan 5’li çeteye olağanüstü kaynaklar aktardığının anımsatan Kemalbay, Türkiye halklarına hiçbir şekilde ekonomik desteğin verilmediğini kaydetti. Birçok alanda derinleşen krizin bütünsel politikalarla aşılacağını ifade eden Kemalbay, bütün kesimleri, Temel Gelir Güvencesi Platformunun sesine kulak vermeye çağırdı.

HDP’nin, TİP’in de destek verdiği dernek, meclis, kent konseylerinin bulunduğu 92 imzacısı olan Temel Gelir Güvencesi Haktır ve Yaşatır Platformu’nun  açıklamalarını dile getiren Kemalbay şöyle konuştu:

21 GÜNLÜK TAM KAPANMA ŞART

"İktidarın sorumsuz politikaları, kalabalık kongreler fiyaskosu, yeterli sayıda aşılama sağlanamaması ve en önemlisi de toplum sağlığını değil ‘çarkların dönmesini’ esas alan yaklaşım koşullarında yıkıcı bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu koşullarda gelir güvencesiyle desteklenen en az 21 günlük bir tam kapanma dışında bir çözüm ufukta görünmüyor. Salgını kontrol altına alabilecek gelir güvenceli bir tam kapanmanın maliyeti yaklaşık 12 milyar TL ve bu kaynak bütçede mevcut. Bu yalın gerçeğin es geçilmesi bugünün değil yakın geleceğin de kaybedilmesi anlamına gelecek.

KOD 29 ASKIYA ALINSIN

Kağıt üstünde uygulanmakta olan işten çıkarma yasağının Kod-29 aracılığıyla devre dışı bırakılmasına açıkça göz yumuluyor. 176 bin 662 işçinin kıdem ve ihbar tazminatları gasp edildi, işsizlik ödeneğinden yararlanma hakları ellerinden alındı.

Her toplumsal hareketi polisiye önlemlerle ezmeye çalışan Saray rejimi, milli gelirin sadece yüzde 1,1’ini doğrudan gelir desteği olarak aktardı, bu oran dünya ortalamasının çok gerisinde. (Zengin ülkelerde %12,5, yoksul ülkelerde %4,5).

Kur mu faiz mi?’ tahterevallisinde iktidarın her yalpalaması topluma ağır bir bedel ödetmeye devam ediyor. Kamunun borç yükü giderek artıyor. Bütçeden faiz ödemelerine ayrılan pay 2018’de 74 milyar TL iken 2021 yılı itibariyle 180 milyar TL’ye ulaştı. Dış borcun milli gelire oranında yüzde 62,8 ile Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılıyor. Kişi başına düşen gelirde 1,5 milyar nüfusa sahip Çin’in gerisine düşüldü. Dünyada en yüksek enflasyon ve faiz oranı sıralamasında ilk 10’daki yer kıskançça korunuyor. Yüzde 40’lara düşen istihdam, yaklaşık 10 milyon işsiz, yüzde 17’lere yaklaşan enflasyonun çığırından çıkardığı yaşam pahalılığı emekçilerin hayatını uçurumun kıyısına taşıyan bir tablo yarattı. Toplumu nefes alamaz hale getirdi. Bu tablo kader değildir ve doğal sebeplerden ziyade politik tercihlerin sonucudur.

TOPLUMSAL KAYNAKLAR ADİL DAĞITILMALI

Toplumsal zenginliğimizin insanca yaşanacak bir ülke inşa etmek yerine bir avuç sermayedarı zengin etmek için kullanılmasına dayalı talan rejimine son verilmeden bu kısır döngüden çıkılamaz. Devasa bir kara delik haline dönüşen Kamu-Özel İş birliği projelerine sağlanan güvenceler el altından artırılır ve döviz cinsinden ödemeler bir gün aksatılmazken, Kanal İstanbul gibi çılgınca rant ve beton projelerinde ısrar edilirken geniş emekçi yığınların, küçük esnafın yıkıma sürüklenmesi kabul edilemez. Alt sınıflardan sızdırılan toplumsal zenginliğin yeni zengin yaratma projelerinde heba edilmesine işsizlik intiharları alıp başını giderken müsaade etmeyeceğiz.

Toplumsal kaynakların adil dağılımının sağlanması ancak bunu talep eden güçlü bir toplumsal hareketin varlığıyla mümkündür.

Yoksulluk, işsizlik ve açlıkla mücadelenin özde bir sistem sorunu olduğunu unutmaksızın, hemen acilen bir Temel Gelir Güvencesi ile yoksulluk ve açlığın pençesindeki insanlarımızın rahatlatılması gerektiğini savunuyoruz.

Pandemi koşullarında işsizlik sigortası yağmalanarak değil halkın bütçesinin kaynaklarından yararlanarak tam kapanmayı destekleyecek bir temel gelir güvencesi politikasının hayata geçirilmesi için mücadeleyi büyüteceğiz. Lütuf değil hakkımızı istiyoruz. Temel Gelir Güvencesi haktır." Deniliyor ve biz de katılıyoruz.”

  

Editör: Haber Merkezi