Cengiz Aldemir/ ANKARA- IŞİD’ın Kobani kentine saldırılarını ve katliamlarını protesto etmek, dayanışma ve yardım çağrısı yapmak için dünyada ve Türkiye genelinde barışçıl protestoların gerçekleştiğini anımsatan HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, 7 Ekim 2014’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın  “Kobani düştü düşüyor” açıklamasının ardından, tarihimizde pek çok kez yaşanan, karanlık bir elin devreye girdiğini, 7 -12 Ekim tarihleri arasında çok sayıda yaşam hakkı ihlallerinin, yargısız infazların, faili meçhul cinayetlerin yaşandığını söyledi.

KOBANİ'Yİ KANA BULAYAN IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜ

Ortadoğu savaşında büyük insanlık suçlarına imza atan IŞİD örgütü tarafından 2014 yılının Eylül ayında Suriye’nin Halep iline bağlı Kobani ilçesine yönelik kuşatma ve saldırıların başladığını anımsatan Kemalbay, "Bu saldırıların artması ve on binlere varan Kobani halkının katledilmesi tehlikesinin ortaya çıkması üzerine IŞID’in kendisinden farklı olan tüm grup ve inançlara yönelik katliam ve saldırıların durdurulması talebiyle dünyada yaygın protestolar gerçekleşmiş, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere  pek çok yerden Kobani halkına destek ve IŞİD’in durdurulması için çağrı yapılmıştır. Türkiye’nin pek çok ilinde yurttaşlar tarafından Anayasal bir hak olan demokratik protesto hakkı kullanılmış, haftalarca barışçıl  protestolar gerçekleştirilmiştir. Yine  IŞID’ın Kobani’ye saldırısından sonra on binlerce insan Eylül ayında Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Kobani kentinin kendini savunması için gerekli desteği sağlayabileceği tek güzergâhın Türkiye üzerinden olduğu gerçeğinden hareketle hükümetin bu konuda gerekli adımı atmasını sağlamaya dönük çağrılar artarak sürmüştür" dedi.

FAİLİ MEÇHUL SÜREÇ

Konuyla ilgili araştırma önergesi veren HDP'li Kemalbay, "Yurttaşlar tarafından iktidarın Kobani’deki katliamlara sessiz kalınmaması talep edilirken 7 Haziran 2014’de Cumhurbaşkanı “Kobani düştü, düşüyor” açıklaması ve  polisin protestoculara karşı şiddet kullanmasıyla beraber barışçıl eylemler hızla kana bulanmıştır. Yaşanan çatışma ve ölümleri durdurmak üzere o günlerde inisiyatif alarak iktidarla görüşmeler yapan HDP heyetine dönemin İçişleri Bakanının "Güvenlik güçleri içinde kontrol edilemeyen güçler var" dediği bilinmektedir.

7 -12 Ekim tarihleri arasında yaşam hakkı ihlali kendisini yargısız infaz, faili meçhul cinayet, paramiliter unsurların saldırıları biçiminde göstermiştir. Çok büyük bir kısmı polis ve jandarmanın aşırı güç kullanımı, biber gazı ve kapsülleri, tazyikli su kullanımı ve paramiliter grupların saldırıları sonucu 43 kişi yaşamını yitirmiş, 801 kişi de ateşli-kesici silahlar ve olaylardan etkilenmek suretiyle çeşitli şekillerde yaralanmıştır. Protestoların devamında Bingöl, Adana ve Van’da gerçekleşen olaylarla beraber toplamda 51 yurttaş hayatını kaybetmiştir" ifadelerini kullandı.

SORUMLULAR CEZALANDIRILMADI

Protesto esnasında yurttaşların can ve mal güvenliğinden iktidarın sorumlu olduğunu, hem Anayasa hem de uluslararası hukukun ortaya koyduğunu vurgulayan Kemalbay, Kobani protestolarında ihmali bulunan, görevini yerine getirmeyen ve yaşanan her türlü kayıp ve olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmadığını kaydetti. 

6-8 Ekim olayları olarak bilinen 2014’te meydana gelen toplumsal olaylara dair, adli ve idari birimler tarafından etkin ve şeffaf bir araştırma, çalışma ve soruşturma gerçekleştirilmediğini anımsatan Kemalbay, "Tam aksine Kobani olaylarının üstünden yıllar geçtikten sonra iktidarın yargı eliyle gerçekleştirdiği operasyonları sonucu  2016 yılında HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklanmış, yakın bir tarihte aynı gerekçeler bahane edilerek birçok Halkların Demokratik Partisi’ne mensup siyasetçi gözaltına alınmış, aralarında eski milletvekilleri ile belediye başkanlarının da olduğu HDP’li siyasetçiler olayların sorumlusu gösterilerek haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştır" değerlendirmesinde bulundu.

KONU TÜM YÖNLERİYLE ARAŞTIRILMALI

Gerçeğin bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılmasını bekleyen katliamlar gibi yaşam hakkı ve ağır insan hakları ihlallerine yol açan Kobani olaylarının, aradan geçen 7 yıla rağmen tüm yönleriyle aydınlatılmadığını vurgulayan Kemalbay, "6-8 Ekim 2014 Kobani protestolarında hakikatin açığa çıkarılması için atılması gereken ilk adım, söz konusu zaman zarfında kamu görevlilerinin ihmal ve ihmal sonuçlarının araştırılmasıdır. Bu aynı zamanda hukuki bir gerekliliktir. Bu kapsamda,  Kobani protestoları esnasında yaşanan ölümler ve yaralamalarla ilgili, ulusal ve uluslararası hukuk bağlamında şeffaf, etkin soruşturma yapılması, başta kamu görevlileri olmak üzere tüm sorumluların araştırılması,  hala görevde bulunanlarla ilgili adli ve idari yaptırımların belirlenmesi, ihmali olanların ortaya çıkarılması amacıyla bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulması elzemdir." 

Editör: Haber Merkezi