Cengiz Aldemir/ANKARA - Ölüm orucunda yaşamlarını yitiren Grup Yorum üyeleri Mustafa Koçak ve Helin Bölek’in bu süreçte insan haklarına aykırı bir biçimde haksız ve hukuksuzluklara uğradığını belirten HDP’li Serpil Kemalbay, konuyu meclis gündemine taşıdı.

İnsan Hakları Sözleşmesi’nde devletin kasıtlı ve hukuka aykırı öldürmeden sakınmasını ve mahpusların yaşama hakkının korunması sorumluluğunun olduğunu vurgulayan HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, bu görevi Grup Yorum üyeleri Mustafa Koçak ve Helin Bölek için yerine getirilmediğini belirterek, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e, “Bakanlığınızca adil yargılama hakkının korunması, evrensel hukuk ölçülerini esas alınması, insan haklarını, insanlık onurunun korunması ve hukukun üstünlüğünün hayata geçirilmesine dair açıklık getirilmediği gibi; talepleri dinlemek konusunu “önce açlık grevini bıraksınlar” inatlaşmasına gidilmesi yaşam hakkının dokunulmaz bir hak olması ilkesi ile bağdaşmamıştır. Devlet kim olursa olsun yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır. Devlet 2 yurttaşının ölüme gidişine en hafifinden kayıtsız ve seyirci kalınmıştır” dedi.

KEYFİ ENGELLEMELER

Gözaltında işkence yapılarak sorgulanan, adil yargılanma hakkı ihlal edilen Koçak’ın, tek celsede ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatan Kemalbay, Koçak’ın tüm ısrar ve çabalara rağmen, ailesi ve avukatları ile görüştürülmediğini, sağlık dosyasına ve kendisine uygulanan tıbbi müdahalenin içeriğine erişmeleri keyfi bir şekilde engellendiğini söyledi. Kemalbay, Bakan Gül’e,“ Ailenin durumu tarafıma aktarması üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında Cezaevlerinden Sorumlu Cumhuriyet Savcısı ile yapmış olduğum ve kayıt altında olan telefon görüşmesinde savcı tarafından hastanede müdahale edildiği, serum verildiği bilgisi iletilmiştir. Bunun üzerine tarafınıza, Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’ne ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na durumu anlatan ve müdahale edilmesine yönelik olarak 23 Mart 2020 tarihli dilekçelerle başvurum bulunmaktadır” hatırlatmasında bulundu.

Koçak’ın sağlık durumunun bağımsız hekimler tarafından izlenmesi yönündeki taleplerin, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bilinçli bir şekilde engellendiğini ileri süren Kemalbay, iktidarın, ölüm orucu eylemi süresince, uluslararası sözleşmelere aykırı olarak, zorla müdahale adı altında Mustafa Koçak’a işkence ve kötü muamelede bulunarak adeta ölümünü hızlandırdığını insan hakları ve hukuk örgütlerinin defalarca dile getirdiğini hatırlattı.

Konuyu meclis gündemine taşıyan Kemalbay Bakan Gül’den şu sorularına yanıt istedi:

Adalet talebiyle ölüm orucu yapan ve yaşamını yitiren Mutafa Koçak ve Helin Bölek ile ilgili talepler üzerine Bakanlığınızın herhangi bir görüşmesi, müzakeresi yapılmış mıdır?

Adalet talebiyle açlık grevi ve ölüm orucu yapan Mustafa Koçak ve Helin Bölek’in ölümlerini durdurmak, yaşanabilecek sonuçlardan kaçınmak için Bakanlığınız ne yapmıştır?

Hali hazırda adalet talebiyle açlık grevinde bulunan İbrahim Göçek, Didem Akman, Özgür Karakaya, Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal ile talepleri hakkında görüşme yapılacak mıdır?

Korona Virüs günlerinde tedavi edilmediği gerekçesiyle İsveç’ten bir T.C. vatandaşı ambulans uçakla Türkiye’ye getirilerek vatandaşının yaşam hakkına saygılı bir ülke profili çizmeye çalışılırken Mustafa Koçak ve Helin Bölek’in ölüme gidişlerinin izlenmesi, görüşme bile yapılmaması ne anlama gelmektedir? Bakanlığınız 2 yurttaşımızın ölümüne neden seyirci kalmıştır ve İbrahim Göçek, Didem Akman, Özgür Karakaya, Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın yaşam haklarını korumak için ne yapılacaktır?

İnfaz düzenlemesi ile kendisine bakamayacak durumdaki sağlık sorunları olan kişilerin tahliyeleri öngörülürken sağlık raporları olan Mustafa Koçak’ın tahliye edilmemesinin nedeni nedir?

Mustafa Koçak’ın yaşamını yitirmesinde adil yargılanma hakkını gasp edildiğine yönelik iddiaları, cezaevinde ölüm orucundaki Mustafa Koçak’a iradesi dışında tıbbi müdahale edilmesini, ihmalleri ve ihlalleri soruşturulacak mıdır?

Mustafa Koçak’ın avukatları aracılığı ile bildirmiş olduğu işkence iddialarına yönelik cezaevi yönetimine ve çalışanlarına soruşturma başlatılmış mıdır?

İzmir Tabip Odası’nca süreci takip etmek üzere iki bağımsız hekim görevlendirmiş olmasına rağmen, Mustafa Koçak’ın bağımsız ve tarafsız bir hekime erişim hakkı bizzat İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından engellendiğine yönelik iddialar araştırılmış mıdır? Araştırıldı ise İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yönelik herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır?

Mustafa Koçak’ın savunma hakkının engellendiği, avukatlarının Cezaevi Müdürü tarafından kampus ortasında tehdit edildiğine, üzerlerine yüründüğüne, dilekçe vermelerini engellemek üzere mobing yapıldığına yönelik bir işlem başlatılacak mıdır?

Mustafa Koçak’ın ölüm orucuna başladığı günden bu yana, sağlık durumunun bağımsız hekimler tarafından izlenmesi yönündeki taleplerin red edilmesinin gerekçesi nedir?

İkinci tanık olan C.Y.’nin Mustafa Koçak aleyhine verdiği ifadenin doğru olmadığı, tehdit ve baskı altında bu ifadeyi imzaladığı iddialarıyla ilgili gerekli soruşturmalar yapılmış mıdır?

Ailesinin ve avukatının bilgisi ve kendisinin rızası dışında Mustafa Koçak’a müdahale ederek Dünya Tabipler Birliği (DTP) Malta Bildirgesi ve beraberinde Tokyo Bildirgesinde yer alan hekimlerin bağlı kalmak zorunda oldukları ilkeleri ihlal ederek suç işleyenler hakkında gerekli işlemler yapılacak mıdır?

Cezaevi idarecilerinin mahpusların sevkleri ve hastanede gerçekleştirilen müdahaleleri hakkında ailesine veya avukatlarına bilgi vermek gibi bir zorunluluklarının olmadığı yönünde Bakanlığınızın bir kararı var mıdır? Eğer yok ise Buca Cezaevi Müdürü’nün “böyle bir zorunluluğum yok” diyerek aileye ve avukata bilgi vermeyerek keyfi davranışta bulunmuş olmasına yönelik olarak herhangi bir soruşturma başlatılacak mıdır?

Türkiye’de neredeyse her siyasi davada öne çıkan ve ceza davalarında uzman hukukçulara göre hakikati ortaya çıkarmak için değil, cezalandırmaya yönelik suça delil oluşturmak için kullanılan ve birçok kişinin suçsuz yere cezaevlerinde bulunmasına neden olan gizli tanık uygulamasına son vermeyi düşünüyor musunuz?

Tanıkların güvenirliği test edildikten sonra koruma tedbirleri alınması gerekmesine rağmen Türkiye’de direk gizleniyor olması adil yargılanmanın ihlali anlamına gelmektedir. Bu durumu uluslar arası standartlara uygun bir şekle getirmeye yönelik bir çalışmanız var mıdır?

Açlık grevleri ve ölüm orucu müddetince meydana gelebilecek telafisi imkansız kayıpların, ölümlerin, yaşam ve sağlık hakkı ihlallerinin sonuçları ile ilgili sorumluluk kime aittir?

Editör: Haber Merkezi