Derleyen: NİLAY MADENÜS / İZ GAZETE - Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan’ın Türkiye tarihindeki anlam ve öneminin yeniden masaya yatırıldığı programda, kuruluşunun 99. yılını kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurucu ilkeleri ışığında, o günden bugüne demokratik parlamenter sistemin ne gibi süreçlerden geçtiğine ve Türkiye siyasi gündemine dair değerlendirilmelerde bulunuldu.

GÖKMEN: ‘YETKİLERİ SARAYA, TEK KİŞİYE VERİYORUZ’

Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Nisan 1920’de öncelikli olarak TBMM’yi kurmasının halkın iradesine ne kadar önem verdiğinin açık bir göstergesi olduğu vurgulayan Gazeteci Gökmen; “Atatürk önce hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyor. Halkın seçtiği temsilcilerle bir hükümet kuruluyor. Bizse bugün halkın seçtiği temsilcilerin yetkilerini kırpıyoruz ve yetkileri saraya, tek kişiye veriyoruz. Bugün amaç; tek adam rejimi isteğiyle kuruluş mantığını tamamen bertaraf edip, halkın iradesinin, sandıktan çıkanın yok edilmek istenmesidir.” diyerek dünden bugüne demokratik ilkelerden verilen ödüne dikkat çekti.

Atatürk’ün 23 Nisan’ı bütün dünya çocuklarına armağan etmesinin ne anlama geldiği hakkında da konuşan Gökmen, “Atatürk, bu tarihin çocuklarla anılmasını isteyerek bu tarihin Türkiye için ne anlama geldiğini çocuklar üzerinden anlatmak istiyor. Bu çok akılcı bir yaklaşım. Cumhuriyet yolunda atılan ilk adımı çok önemsiyor, gelecek nesillere ve bütün dünya çocuklarına bunun anlamını ifade etmeye çalışıyor.” şeklinde konuştu.

KARTAL: “BUGÜN, YENİDEN BAŞKA BİR SARAYI KONUŞUYORUZ”

23 Nisan’ı dönüm noktası yapan en önemli getirinin yetkinin saraydan alınarak halk iradesini temsil eden meclise devredilmesi olduğunu vurgulayan Kartal, “ Bugün yeniden başka bir sarayı konuşuyoruz. Yetkileri tek bir merkezde toplama arzusu ve kaygısı hala var. Bu nedenle insanlar yeniden 23 Nisan 1920’nin önemli bir gün olduğuna özel bir atıf yaparak yaklaşıyor.” ifadelerini kullandı.

ÖNER: “MENEMEN’DE SALDIRANLARLA ANKARA’DA SALDIRANLAR AYNI BAĞNAZ KAFA”

Yaşanan güncel olaylara dikkat çekerek Ankara’da şehit cenazesine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan saldırının 31 Mart yerel seçimleri öncesi Menemen’de seçim ofisine yönelik gerçekleştirilen provakatif olaylarla aynı zihniyetten türediğini belirten Seçkin Öner, “Menemendeki saldırıları yapan bağnaz kafaların, Ankara’da yeniden hortladığını görüyoruz. Hz. Muhammed’in dünyaya armağan ettiği güzel İslam dininde insana zarar verme, gıybet etme mesajlarını çözemeyen Müslüman diyebilir mi kendine? Ama Ankara’da Kemal Kılıçdaroğlu’na evini açan kişiyi konuyu anlamış. Düşmanım gelse misafire kapıyı açarım diyor.” diye konuştu.

KARTAL: “KUTUPLAŞMA TUTMADI, BEKA SORUNU KORKUTMADI”

Kartal ise Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırının arka planı hakkında şu açıklamalarda bulundu:

“Bence, siyasi iktidar artık dini argümanlarla toplumda kutuplaşma yaratamıyor. Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıya insanlar çok büyük tepki gösterdi. İzmir’de yapılan mitingde vatandaşlarla yaptığımız röportajlarda insanlar bu olayı bir hazımsızlık olarak değerlendirdi. Kabullenememe durumu var. Saldırısı sadece Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik değil. Siyasi iktidarın 17 yıldır izlediği yolu beğenmeyen milyonlar, başta büyükşehirler olmak üzere yetkiyi muhalefete verdi. Kutuplaştırma tutmadı, Beka sorunu korkutmadı. Hazmedemedikleri için saldırıyorlar diyor insanlar. Bence doğru tespit bu.”

“CHP’LİLERİ SOKAĞA DÖKMEK İSTİYORLAR”

CHP liderine yönelik saldırının siyasi iktidarın seçim sürecinden beri sürdürdüğü provokatif söylemlerin sonucu olduğunu kaydeden Gökmen, “Seçimden beri gelen bir dip dalga var. Seçim öncesinden beri bir nefret söylemi, bir düşmanlaştırma, provoke edip sokağa dökme isteği vardı. Şimdi ise bunun ikinci bir senaryosu sahnelendi. Bence hazmedememek filan değil de bunu yaparak CHP’lileri sokağa dökmek istiyorlar. Mitinglerde, meydanlarda toplanan insanları galeyana getirmek istiyorlar.” dedi.

Programın ikinci bölümünde ise yerel siyasete ağırlık verilerek seçim sonrası kısa dönemde belediyelerin icraatlarına yönelik değerlendirmeler yapıldı.

Gazeteci Öner; 23 Nisan kutlamalarına bütçe ayırmamanın bir belediye başkanı için utanç kaynağı olduğunu söyleyerek, “Belediyelerin çok borcu var diyerek çocuklarımızı eğlendirmeyen, o günü onlara bayram kılmayan, bütçe ayırmayan adam bana CHP’liyim, AKP’liyim, MHP’liyim demesin. Belediye Başkanı’nın bir karşılığı var. O da şehr-i emin. Şehrin Abisi, Babası demek. Git Aleyna Tilki’ye üç yüz milyar ver demiyoruz. Bunun bir çizgisi, çıtası var elbet. Ama üç tane balon, oyuncak, palyaço koymuyorsa, o çocuklara o günü yaşatmıyorsa bana kanalizasyon yapmamak, çöpümü toplamakla aynı hatayı yapıyorsun demektir.” diye konuştu.

Ciddi borç altında devralınan belediyelerin başkanlarına tahsis edilmiş ayrıcalıkların şaşkınlık verici olduğunu kaydeden Kartal; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun şeffaf yönetim anlayışının İzmir’de de benimsenmesi gerektiğini vurguladı.

KARTAL’DAN SOYER YORUMU: SEMBOLİK OLANI GERÇEK OLANLA BİRLEŞTİRİRSE ANLAMLI OLACAK”

“Tüm bürokratlara ayrı makam aracı, hepsine sınırsız benzin kartı gibi lüksler söz konusu. İhalelerde şişirilmiş rakamlar var. Borç var yetişemiyoruz diyerek kültürden, çocuktan, eğitimden kısarak olmaz.“ ifadelerini kullanan Kartal, olumlu örnekler olduğunu da belirterek Tunç Soyer’in son günlerde basına yansımasıyla tartışma yaratan bisikletli görüntüleri hakkında şöyle konuştu:

“Soyer bisiklet kullanarak vatandaş yoksulluk içerisindeyken, patatesi, domatesi on liraya alıyorken, ben bunu görüyorum ve bu işleri çözeceğim mesajı veriyor. Ama tabi bisikletle işe gitmek sembolik bir şey. Sembolik olanı gerçek olanla birleştirirse anlamlı olur. Araba kullanımını azaltırsa, ulaşımı daha ucuz hale getirebilirse o zaman anlamlı olacak.”

Editör: Haber Merkezi