Celal Başlangıç, Artı Gerçek'te yayınlanan yazısının tam metni:

Allah insanı İzmirlilerin oyuna muhtaç etmesin, en muhafazakâr politikacıyı bile “rakıcı” yaparlar.

Bir zamanlar Beyoğlu Belediye Başkanlığı’na aday olan dinci politikacılar seçim yaklaşınca meyhanelerin, genelevlerin kapısına dayanırlardı.

Şimdi Milli Görüş’ün bu siyaset yapma biçimini AKP’liler özenle sürdürüyorlar.

İzmir’den AKP’nin “ithal” belediye başkan adayı olan Nihat Zeybekçi de tam bu durumda.

Herhalde aday olduğu İzmir’de Kordon’u görünce körfezden “anason” kokusu almış Zeybekçi:

“Bugün İzmir ile ilgili şunları duymuyor değilim; ‘Rakımıza dokunma’. Eyvallah”.

Burada dursa yine iyi, devam da etmiş:

“AK Parti’deki arkadaşlarımız bugün içkisini içebilen, namazını da kılabilen, günü geldiğinde orucunu tutabilen bir hoşgörü alanına sahiptir.”

Vay canına, demek ki ihale almaktan, işe adam sokmaktan, göstere göstere namaz kılmaktan arta kalan zamanlarda içki içen AKP’liler de varmış!

Herhalde Zeybekçi’nin memleketi Denizli’de belediye başkanlığı yaptığı dönemde içkisini de içebilen “AKP’li arkadaşları” yokmuş. Onlar sadece namaz kılıp, oruç tutuyorlarmış.

Bundan eminim çünkü Zeybekçi’nin 2004’ten 2011’e kadar süren Denizli Belediye Başkanlığı döneminde bu kent tarihinin en karanlık “içki yasağı” dönemini yaşadı.

İktidara yeni gelmiş AKP için Denizli içki yasağı uygulamalarında adeta “pilot bölge” olmuştu.

AKP’li İçişleri Bakanlığı’nın 2005 yılında valiliklerle “İçkili Yerlerin Belli Bölgelerde Toplanması” başlıklı genelgenin en sıkı uygulayıcısı bugün İzmir Belediye Başkanlığı’na aday olduğu için “rakıya eyvallah” diyen dönemin Denizli Belediye Başkanı Zeybekçi olmuştur.

Bu genelge adeta “içkili yerleri şehrin dışına sürün, kentten tümüyle soyutlayın” diyordu.

“Hükümet binaları, hapishaneler ve ıslahevleri, her tür mabet, dini kurum ve kuruluşlar, sanat müessesi, maden ocağı, inşaat yerleri, patlayıcı parlayıcı vb. maddeler üreten, satan yerlerin yakınında; otoyol ve karayollarına 200, okul, ilk ve ortaöğretim yurdu ve anaokullarına 100 metreden yakın mesafede içkili yer bölgesi olamayacağı…”

İşte bu genelgenin ilk uygulayıcılarından biri Zeybekçi oldu ve kent merkezindeki içkili yerleri şehrin dışında ve hâlâ aktif olan tabakhanelerin olduğu yere sürdü.

2008 yılında Radikal gazetesi Denizli’deki “içki yasağı”nı “AKP’nin yerel yönetim uygulamaları için pilot bölge” başlığıyla manşetine taşıyordu.

2 Mayıs 2008 tarihli yazıya “İçki içeceksen tabakhaneye!” başlığı atılmıştı.

İşte Zeybekçi’nin başkan olduğu tarihlerde Denizli’den bir kesit:

“Dört yıl boyunca kentteki hiçbir işletmeye içki ruhsatı vermeyen AKP’li Denizli Belediyesi, uzun tartışmaların ardından 2005 yılında 75 yıllık tabakhaneyi içkili alan ilan etmişti.

Bir yıl sonra, 1 Nisan 2009’da yine Radikal’de Mustafa Kirman “Vallahi ve billahi içmeyiz!” başlıklı yazısında Zeybekçi’nin Denizli’sini şöyle anlatıyordu:

“Son dönemde sadece kentte açılan Denizli Forum Çamlık, Teras Park ve Tabakhane (şehrin varoşu) bölgesinin içkili alan olarak belirlendiği belirtildi. Mevcut ruhsatı olanlar da yerlerini devredemiyorlar. Devirden sonra ruhsat yenilenme işlemi yapılmıyor. Denizli’deki ruhsat sorunu karşısında çözüm olarak dernek lokal girişimleri başlamış. Nitekim, son dönemde açılan dernek sayısı dikkat çekiyor. Öyle ki son açılan derneklerden birinin adı ‘Şairseven’. Dernekler, lokal açarak ruhsat sorununun ‘arkasından’ dolanmaya çalışıyor. Ayrıca belirtmek gerek. Yeni düzenleme ile lokal açmak için bir yıl faaliyet şartı getirildi.

Denizlili akşamcılar, çözümü Antalya yolu üzerindeki yol üstü mekanlarında bulmuş; ama ‘Dördüncü Murat uygulamalarından’ yine de kurtulamıyorlar. Kente dönüş güzergahlarında alkol kontrollerinin sıkılaştırılmasının, ‘rutin trafik’ işlemi olmadığı düşüncesindeler. Mekan sahipleri ise müşterileri için kent merkezine servis koyup, müşterilerinin araçlarını daha sonra bırakma uygulamasıyla çözüm bulmaya çalıştıklarını söylüyorlar.”

O dönemde Denizlili “akşamcılara” içki içilecek mekânları dar eden Zeybekçi bu uygulamalarını savunurken hiç de “rakıya eyvallah” demiyordu:

“İçki sigaradan daha mı iyi de sigaranın içilmesi birçok yerde yasaklanıyor, konu alkol olunca medya ayağa kalkıyor. İçkili yerleri Kirişhane’ye taşıma kararı aldık, Türkiye yerinden oynadı.”

İşte Zeybekçi’nin kısa tarihi; dün Denizli’de belediye başkanıyken “İçki sigaradan daha mı iyi”, bugün İzmir’den aday olunca “Rakıya eyvalah”.

Anlaşılan, “dakka bir, gol bir” olmuş Zeybekçi, deplasmana çıkıp İzmir’den belediye başkan adayı olunca.

Elbette Zeybekçi’nin düştüğü durum aynı zamanda AKP’nin İzmir’e aradığı kalitede bir aday bulamama durumunun vücut bulmuş hali.

Ama belli ki İzmir’le ilgili dersine hiç çalışmamış Zeybekçi.

İzmirliler içerler; Şaşal suyu da içerler, Madran suyu da içerler, Kestane suyu da içerler… İzmirliler gün batarken Kordon’da Meltem rüzgarı eserken martı çığlıkları eşliğinde beyaz köpüklü biralarını içerler… Alsancak’ın, Kıbrıs Şehitleri’nin, Tepecik’in, Basmane’nin, İkiçeşme’nin, Narlıdere ve Urla sahillerinin meyhanelerinde, Karşıya’da, Bostancı’da “atom”un zehir gibi acısında rakı içmeyi de bilirler.

Ama Kemal’in Yeri’nde tuzda pişmiş balık, Kemeraltı’nın sokaklarında kumru sandviçi, Mardinlilerin tablalarından midye dolması, Topçu’nun yerinde ızgara üzerinde karamelize edilmiş soğanla çöp şiş, İsmet Baba’da terbiyeli kellepaça, Basmane’de kokoreç, Pasaport’ta camekanlı arabada satılan haşlanmış yumurtayla bayoz, Karşıyaka çarşısında söğüş kelle yemeyi de iyi bilirler.

İzmirlilerin “meselesi”ni sadece rakı zannetmiş Zeybekçi. Ne büyük yanılgı.

Ortak yaşamdır İzmirlilerin “meselesi”, farklıları beraber çoğaltmaktır, kimsenin başka bir insanın yaşam tarzına karışmamasıdır, herkesin yan yana dilediğince yaşamasıdır.

Onun için “mesele”yi sadece “rakı” olarak algılamak büyük bir hatadır. Bu bile Zeybekçi’nin şimdiden seçimleri kaybedeceğini söylemek için yeterli nedendir.

Evet, İzmirliler yerler, içerler ama siyasal İslamcıların bu ikiyüzlülüklerini asla yemezler!

Editör: Haber Merkezi