Sosyal medyada ve hükümete yakın haber sitelerinde ve televizyon kanallarında İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’in “İzmir’e özel bir bayrak ve para çalışması yaptığı, İzmir’e özerklik talep ettiği” iddialarıyla ilgili kampanya yürütüldü. Soyer’in 5 Haziran’da Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’yle yaptığı bir toplantıdan olan video görüntüleri, bazı parçaları kesilerek yayımlandı. Konu siyasilerin de gündemindeydi. CHP İzmir Milletvekilleri Murat Bakan ve Mahir Polat, iddiaları Cumhuriyet’in Egesi’ne değerlendirdi.

'ÜLKENİN BİRLİĞİNE SALDIRI'

İddianın kırpılıp montajlanarak bağlamından koparılan bir video, hatalı bir şekilde aktarılan içerik ve bilinçli şekilde çarpıtılan sözlerden ibaret olduğunu ifade eden CHP’li Bakan, “FETÖ tarzı iftira atma eyleminin bir tezahürü olarak niteleyeceğimiz yöntemle İzmir’e kumpas kurulmaya çalışılıyor. Saldırı ülkemizin birliğine yapılmış bir saldırıdır. İzmirliler vatanseverliğin ne olduğunu, devlete kene gibi yerleşmiş FETÖ’nün organizasyonu olan olimpiyatlar için hatıra parası basıp, bu paraları 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bile iki yılı aşkın süre tedavülde tutanlardan öğrenmeyeceklerdir” dedi.

İddialara konu olan akademik makalenin Osmanlı döneminde kullanılmış tarihi İzmir bayrağından bahsettiğini anımsatan Bakan, “İşin aslını öğrenmek yerine sadece işine geleni yazmayı sevenler ne yazık ki tarihe de kavga çıkarmak için bakmaktadırlar. İzmir parası konusu ise ayrı bir para birimi değil, İzmir’de sosyal dayanışma kültürünu¨ yaygınlaştırmak ve vatandaşlarımızın sosyal projelerde yer almasını teşvik amacıyla oluşturulmuş bir dijital imece uygulamasıdır. Yandaş medyanın en önde gelen gazetelerinden birisinin, Konya Büyükşehir Belediyesi`nin kripto para çıkarma çalışması için “kripto para atağı” başlığını atarken, İzmir`le ilgili dijital para birimini “skandal” olarak nitelemesi ne kadar art niyetli ve ikiyüzlü olduklarını da ortaya koymuştur” ifadelerini kullandı.

“Kabataş yalanlarını nasıl lanse ettilerse, istismar edebilecekleri her olaydan da aynı şekilde nemalanmak istediklerini ve ne yazık ki yalan olmasının, iftira olmasının kendileri için hiç bir önemi olmadığını görüyoruz. Her durumda kendilerini mağdur gösteren, bunun için her türlü çarpıtmayı mubah sayan, sürekli olarak halkı CHP’ye karşı nasıl kışkırtırız diye çabalayan bir anlayışla karşı karşıyayız” diyen Bakan, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Montaj siyasetinin, ülkemiz ekonomik olarak her geçen gün zayıflarken, demokrasimiz güç kaybederken, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğu¨ alanlarındaki ciddi sorunlara ilaveten demokrasinin en önemli gücü bağımsız ve çoğulcu medya alanında ciddi gerilemeler söz konusuyken, gazeteciler hapisteyken, ülkemizin gerçek meselelerin üzerini örtme, gündem değiştirmeye yönelik olduğunu biliyoruz.” 

'İZMİR HALKI FIRSAT VERMEZ'

CHP’li Mahir Polat, İzmir’in 18 yıldır AKP tarafından hedefe konulduğunu belirterek “AKP’nin 18 yıllık iktidarının içerisinde en çok yönetmek istediği şehirlerden birinin İzmir olduğunu biliyoruz. İzmir’i kazanmak için her şey mübah anlayışıyla siyaseti etikdışı yalan ve iftiralarla yapıyorlar. İzmir halkı süreci ve yapılan yanlışları çok iyi görüyor. Bundan dolayı hiç fırsat vermedi, vermeyecektir. En ufak olayı kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. İzmir’de son süreçte Urla’ya atanan kayyım, belediye başkanları ve siyaset yapan genç partili arkadaşlarımıza trol çetelerinin hedef göstererek yaptığı hukuksuz saldırılar. Pandemi sürecinde iktidarın yapamadığını yerelde yaparak büyük bir başarı sağlayan Başkanım Tunç Soyer ile ilgili söylemediği sözleri montajlayarak söylemiş gibi göstermek” dedi.

Polat şu ifadeleri kullandı: “Bir şekilde halkın inanışlarıyla oynayarak, ters etkiyle CHP aleyhine döndürmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Sokağa çıktığımızda bu algıların tam tersi, çok olumlu tepkilerle karşılaşıyoruz. Bu konuda şanslıyız. İzmir halkı hizmetin ve desteğin her zaman yanında olmuştur. En ufak olayda çok sayıda destek mesajları alıyoruz. Süreç artık iktidarında bize yakın olduğunu liyakatsiz ve hukuksuz işlerin AKP ile kurumsallaştığını gösteriyor. En basiti camilerden şarkı çalınması, faillerin bulunmamasından birinci derecede sorumlu olan kişinin, haksız yere bir siyasal partiyi suçlaması, en hafif deyimiyle alçaklıktır. Cami minaresinden ‘dombra’ çalınmasını da biz kınamıştık. O gün sesi çıkmayanların, bugün bize söyleyecek tek bir kelimesi dahi olamaz.” (Cumhuriyet- Muhammed Özmen)

Editör: Haber Merkezi