24 Haziran seçimlerinde HDP’nin İzmir 2. Bölge 1. sıra adayı olan Murat Çepni, aslen Samsunlu. Uzun yıllar siyasî tutsak olarak hapiste kaldıktan sonra ESP’de siyaset yapmaya başladı. Kuruluşundan beri HDK’de çalışıyor. İki dönemdir HDP Parti Meclisi üyesi. Son kongrede aynı zamanda Merkez Yürütme Kurulu üyesi olan Çepni, HDP’nin ekolojiden sorumlu. Eş Genel Başkan Yardımcısı Çepni Siyasi Haber'e konuştu.

24 Haziran seçimlerinin diğer seçimlerden farkı nedir? Bu seçimlerin önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Egemen devlet siyaseti, kendisini yeniden tahkim etme sürecindedir. Başkanlık modeli, bu yeni ihtiyacın bir ürünüdür. AKP de bu yeni sürecin doğrudan yürütücüsüdür. Kuşkusuz egemen siyasetin ezilenlere dönük baskı, zulüm ve sömürü politikası yeni değil. Fakat başkanlık modeli dediğimiz tek adam diktatörlüğü, bugün ezilenler üzerinde çok daha baskıcı bir rejim olarak ortaya çıkmış durumda. İşte bu seçimler, bu değişikliğin bağlanacağı seçimler. Eğer bunu başarırlarsa muhalefet açısından da önemli bir yenilgi olacaktır ve çok daha zorlu bir süreç ile yüz yüze kalacağız.

Zaten OHAL koşullarında bu seçimlere gidiyoruz. Bütün seslerin kısıldığı, tweet atanların dahi tutuklandığı koşullar, aslında neyle karşı karşıya kalacağımızın bir prototipidir. Dolayısıyla ezilenlerin siyasetini yapan bizler açısından da bu seçimler hayatî bir öneme sahip.

Belki de yakın dönemde yaşayacağımız son seçim olabilir. Özellikle HDP üzerinde kurulan baskı bize gösteriyor ki, iktidar karşısında muhalefet kalsın istemiyor. Seçim döneminde HDP üzerindeki baskıları ve seçim oyunlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi devletin, Cumhur İttifakı’nın, mevcut faşist bloğun karşısında aslında bir tane güç var; o da HDP. HDP engellenmeden, baraj altında bırakılmadan, siyasî ve örgütsel olarak tasfiye edilmeden bu projenin hayat bulması mümkün değil. O yüzden gördüğümüz üzere, esas saldırının hedefi HDP. Ortada bir seçim var ve bu seçimin iki tarafı var: Birisi egemen devlet anlayışı birisi de HDP’de somutlanan ezilenlerin birleşik cephesi siyaseti.

Tayyip Erdoğan da “HDP’yi sandığa gömeceğiz” derken ne ifade ettiğinin farkında. HDP Meclis’e girdiğinde çoğunluğu elde edemiyor; tek adam diktatörlüğü hevesi kursağında kalıyor. Zaten HDP bunu 7 Haziran’da başarmıştı. Şimdi de başaracaktır. Egemenlerin korkusu, HDP’de vücut bulmuş durumda.

Ben de buradan devam etmek istiyordum. Bu seçimlerde HDP, soldaki birçok örgütün desteğini aldı. Karşımızda çok sesli bir aday listesi var. Sizin de söylediğiniz muhalif cepheyi oluşturmuş diyebiliriz. Diğer taraftan Seçim Bildirgesi de emekten, özgürlüklerden yana vaatlerden oluşuyor. Ne düşünüyorsunuz?

HDP zaten kuruluş felsefesi açısından kendisini, Türk ve Kürt emekçilerinin birleşik mücadele cephesi olarak tarifledi. Oysa siyasal süreç, devletin kriminalize etme çabaları, HDP’yi ısrarla Kürt partisine daraltmaya dönüktü. Tabii kuşkusuz HDP bir Kürt partisidir. HDP bir Alevi partisidir, HDP bir kadın partisidir, gençlerin partisidir, doğanın partisidir, hayvanların partisidir vs. HDP esas olarak tüm ezilenlerin, emekçilerin partisi oldu. Bu seçimler ile bunu bir kez daha ortaya koymuş olduk; daha da önemlisi bu, kabul görmüş oldu.

Tüm dostlarımız artık şunu görmüş oldular. Kürtlerle yan yana gelmeyerek Batı’da demokrasi mücadelesi geliştirilemiyor. Politik özgürlükler meselesi, Kürt sorununun çözümünden geçiyor. AKP ile veya CHP ile milliyetçiliği yarıştırarak bu topraklarda gerçek manada bir demokrasi mücadelesi yürütülemez. Bu görüldü artık. Bizim son aday profilimiz gerçekten bütün ezilenlerin mücadelesinin simgeleştiği arkadaşlarımızdan oluşuyor. Artık çok daha güçlü sesleneceğiz halka.

Bu dönemde AKP-Erdoğan veya iktidardaki ittifak güç yitirdi mi? Bu soruya ülkenin ekonomik durumunu da dikkate alarak nasıl cevap verirsiniz?

Bu iktidar bloğu tarihinin en zayıf anındadır. Bir yönetememe krizi söz konusudur. Yönetemiyorlar, bunun için seçime gidiyorlar. Geçmişte kimi sol çevreleri bile özgürlükler vaadi ile kendisine yedekleyen AKP, bugün kendi fabrika ayarlarına dönmüş oldu. Bu da tekçi paradigmadır.

Burada ekonomi de kritik bir öneme sahip. Sıcak paranın piyasalara pompalanması suretiyle, “süper projeler” suretiyle, inşaat sektörü sayesinde ekonomi kısmen büyüdü. Tabii emperyalist sermayenin desteğiyle sağlandı bu. Fakat bu yönetilebilir bir ekonomi modeli değildi. Üretime, kalıcı yatırımlara dayanmayan bir ekonomik modelin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Nihayet tıkanma noktasına da ulaştı. Deniz bitti.

Bugün Erdoğan ve AKP, çaresiz durumda kapı kapı dolaşıyor. Emperyalizme kafa tutuyoruz diyenler, en son İngiltere’nin kapısını çaldı. Erdoğan gitti, yetmedi; ardından Şimşek’i gönderdi. Nerde kaldı millîlik, yerlilik. Demek ki gittiniz, uluslararası sermaye ile pazarlık masasına oturdunuz. Biz şunu söylüyoruz; AKP kendi oligark çevresinin sermayesini büyüterek yüzde 1’in iktidarı haline geldi. Yoksul halkımızın yoksulluğu artmakta, yüzde 1’in zenginliği genişlemektedir. Bugün milliyetçi söylemler de para etmiyor. Çünkü iktidar, ekonomik olarak halkın gırtlağını sıkmış durumda. Geriye baskın seçimden başka seçenek kalmamış oldu.

Size İzmir izlenimlerinizi sormak isterim. 2. bölge 1. sıra adayısınız. Bu bölge kuzey ve doğu İzmir’i kapsıyor. Geziyorsunuz. Neler görüyorsunuz? İzmir’in sorunları nelerdir? Milletvekili olduğunuzda ya da partiniz iktidara geldiğinde İzmir için ne tür çözümler önereceksiniz?

HDP’nin çok renkliliği, İzmir’e benziyor. Fakat İzmir’deki halklar, kültürler arası hoşgörünün siyasallaşması, demokratikleşmesi gerekiyor. İzmir büyük bir kent. Kürt halkımızın, Alevi halkımızın, göçmenlerin çok yoğun olduğu bir kent. Seküler yaşam tarzının yaygın olduğu bir kent. Öğrenci kenti aynı zamanda; kadın kenti aynı zamanda. İşçi kenti tabii ki. Bütün kültürlerin, kesimlerin demokratik ulus dediğimiz biçimde yan yana gelmesini sağlamak gerekiyor. Bu yolda İzmir epey mesafe kat etmiş. Bunu ilerletmemiz gerekiyor. Toplumun tüm bu kesimlerini, demokrasi mücadelesinin parçaları yapmamız gerekiyor.

Diğer taraftan, ekolojik açıdan da sorunlar görüyorum İzmir’de. Kentsel dönüşüm sorunu var. Sit alanları sorunu var, Kuş Cenneti başta olmak üzere. Tarımsal alanlar daralıyor. Taş ocakları meselesi var. Çöplük sorunu var.

Biz HDP olarak yakın zamanda Ekoloji Manifestomuzu yayımlayacağız. Seçim bildirgemizde de ekoloji önemli bir başlık olarak yer alıyor. Biz ekoloji mücadelesini, bir duyarlılık meselesi olarak ele almıyoruz; anti-kapitalizm açısından temel bir mesele olarak kavrıyoruz. İzmir’deki sorunlara da yaklaşımımız budur; yani ekoloji yaşamsal bir sorundur. AKP ve sermaye çevreleri, taşı toprağı, suyu rüzgârı satmaya çalışıyor. Biz İzmir halkıyla beraber, yerinde yerelde mücadele yürüteceğiz. Taşa toprağa suya sahip çıkacağız.

Son olarak; AKP-Erdoğan karşıtları arasında karşılıklı bir hoşgörüden söz edebiliriz. Ben, CHP tabanında HDP’nin barajı geçmesine destek olunacağını gözlemliyorum. İzmir CHP’nin çok güçlü olduğu bir kent. Bu bağlamda seçim çalışmanız esnasında neler gördünüz?

Evet, net olarak bunu söyleyebilirim. İktidar bloğunun bütün projesi HDP’nin baraj altında bırakılması. Bunu demokrat kamuoyu çok açık görüyor. Hatta referandum sürecinde şunu da gördük; AKP seçmeninin bir kısmı yetkilerin tek adamda toplanmasına tepki olarak Evet oyu vermedi. CHP tabanı, barajın ne işe yaradığını çok iyi anlıyor. Diğer yandan HDP seçmeni de çok kararlı. Bunu sokaklarda, evlerde görmek mümkün.

Barajın aşılması, aynı zamanda sandığa sahip çıkmakla da sağlanacak. Tüm halkımıza çağrımızdır; hem HDP’nin oylarına hem diğer oylara sahip çıkmamız gerekiyor.

Murat Bey çok teşekkürler. Başarılar diliyoruz.

Ben teşekkür ederim size. SiyasiHaber, bizim yakından takip ettiğimiz, önemsediğimiz bir ajans. Bu kadar baskının olduğu bir ülkede; işçi sınıfından yana, ezilenlerden yana yayın yapan sizlere çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Editör: Haber Merkezi