YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE- İzmir Barosu tarafından 21-22 Eylül tarihlerinde düzenlenecek olan 'Uluslararası İfade Özgürlüğü ve Medya Çalıştayı'nda İzmir yerel basınını temsilen bir konuşmacının olmaması, İzmirli gazeteciler arasında tepkilere neden oldu. İzmir Barosu yönetimi " Bu eksikliğimizin hızlıca giderilmesi için söz veriyor, İzmir basın emekçisi dostlarımızdan özür diliyoruz" dedi.  İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ali Deman Güler ise gazetemize özel açıklamada bulundu.

‘MESLEKİ DEFORMASYON’

Çalıştayın, İzmir Barosu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ortaklığında, Susma Platformu’nun katkılarıyla düzenlenecek iki günlük etkinlik olduğunu ifade eden Güler, "Çalıştayı paydaşlarımızla ortak bir biçimde kurguladık. O nedenle konu ve konuklar da ortak irade ile belirlendi. Hukukçu gözüyle ister istemez biraz hukuk ağırlıklı bir program yaptığımızı kabul etmem gerekiyor. Çalışma gruplarında yer alacak gazeteci dostlarımızın varlığı ilk günkü eksikliğimizi bize unutturmuş. Eleştirileri duyunca programın biraz fazla hukuk nosyonu ağırlığı taşıdığını biz de fark ettik. Programda biri yerli ve biri yabancı olmak üzere iki gazeteci konuğumuz konuşma yapıyorlar. Bu sayı gerçekten az. Sanırım biraz da hukukçu olmanın getirdiği bir mesleki deformasyon ile böyle bir dağılım ortaya çıkmış. Bu durum bizim de gözümüzden kaçmış. Bu sırada konuşmacılar arasında İzmirli basın emekçilerine yer vermeyi de ne yazık ki ihmal etmişiz." dedi

‘HER ŞEYİ BİZ BİLİRİZ YAKLAŞIMIMIZ OLMADI’

Çalıştayda yerel basından bir temsilcinin olmamasının önemli bir sorun olduğunu, bu sebeple İzmirli basın emekçilerinden özür dilediğini kaydeden Güler, "Söz konusu eksiklik için İzmir Barosu olarak da resmi açıklama yaptık ve özür diledik. Bu özrümüzde samimiyiz. Her şeyin en iyisini biz biliriz gibi bir yaklaşımımız asla olmadı. Eleştiriler son derece haklı. Hatamızı telafi etmek için zaman geçirmeden temaslarda bulunduk ve İzmirli gazetecilerden konferansın ilk günü konuşmalarında yer almalarını istedik. Buna dair gelişmeler netleşince yeniden düzenlenmiş programımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Niyetimizin iyi olduğunu bizi yakından takip eden gazeteci dostlarımız muhakkak biliyorlardır. Bugünkü ülkemiz gerçekliğinde, ifade hürriyetini, medyayı ve örneğin tutuklu gazeteciler gibi önemli meseleleri uluslararası bir etkinlikte dile getiriyor olmanın bize darılan gazeteci dostlarımızın bizi affetmeleri için güzel bir sebep olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

‘KİBRİN NELERE MAL OLDUĞUNU GÖRDÜK’

Güler, İzmir Barosu'nun son dönemde yaptığı çalışmaların ülke gündeminde ses getirmesinde yerel medyanın katkısının yadsınamayacağını bu sebeple de yerel medyayı önemsediklerini dile getirdi. Gelen tepkileri de değerlendiren Güler, "İfade hürriyetinin gerekliliği işte tam da burada ortaya çıkıyor. Bu tepkiler gelmese, biz de yaptığımız bu hatanın farkına varmayacaktık. Basın bu tepkileri yayınlamasa, söz konusu bu eleştirilerin farkında bile olmayacaktık. Dolayısıyla, temel hak ve hürriyetlerin özgürce kullanılması bir toplumun gelişmesi için vazgeçilmez bir şarttır. Eleştiri, toplumları ileri taşıyan en önemli unsurdur. Bu nedenle, İzmir Barosu olarak yakın dönemde ülke çapında ses getiren sağlam bir duruş sergilememiz bizi eleştirilmez kılmıyor. Tam tersi, her şeyin en iyisini ben bilirimi içinde barındıran bir kibir halinin nelere mal olduğunu yakın tarihimizden ötürü hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, İzmir Barosu da eleştiriden ari değildir. Biz, bu eleştiri kültürünün devamı ve hukuk tarafından korunması için bir mücadele sürdürüyoruz. Bize eksikliğimizi hatırlatan İzmirli basın emekçisi dostlarımıza bu nedenle çok teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.

‘KÖTÜ SİCİLİ YERELDEN DEĞİŞTİREBİLİRİZ’

Güler, çalıştay ile hedefiniz nedir sorusunu ise şöyle cevapladı: "Çalıştayı 'İzmir İnsan Haklarının Başkenti' çalışmamız kapsamında yapıyoruz. 'İzmir İnsan Haklarının Başkenti', İzmir'i dünyada insan hakları ile anılan bir kent yapmayı da hedefleyen kapsamlı bir program. Dolayısıyla her kesimden ve farklı ülkelerden gelen konuk ve katılımcılarla bir yandan ülke gerçekliğini bir yandan da dünya standartlarını konuşmak istiyoruz. Bu konular tartışıldıkça ülkemizin sürekli aşağı ivmelenen insan hakları sicilinin çağdaş dünya ölçülerine çıkarılması için ortaklaşabileceğiz. Bizim iddiamız, İzmir'in mevcut potansiyeli ile bir insan hakları kenti hüviyetine bürünmesi, yerelden gerçekleştireceği insan hakları atılımı sayesinde ülkenin demokratikleşmesinde öncü bir rol üstlenmesi yönünde. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalar bu anlamda kısa sürede meyvelerini verecektir diye düşünüyorum. Merkezi iktidarın insan haklarındaki kötü sicilini biz yerelden yep yeni bir bakış açısıyla değiştirebiliriz. Bu tür uluslararası etkinlikler de bize bir süredir dışına itildiğimiz çağdaş dünya ile yeniden buluşma imkanı sağlayacak diye düşünüyorum."

Editör: Haber Merkezi