Tarihin ötesine giden bir yolculuk… İçinde binlerce hikâye, binlerce efsane barındıran; her karışında bambaşka bir maceraya açılan kent… 

18 yaşlarımdayken; kaçıp kurtulmak istediğim, daha büyük bir şehir hayalleriyle yanıp tutuştuğum zamanlardan, belediye başkanı olduğum bugüne kadar; yaş aldıkça bağımın, aşkımın büyüdüğü kent… 

Gençken “Küçük denizde boğulacağına büyük denizde boğul” sözüne kanmış ve büyük şehir özlemi sebebiyle İstanbul’da üniversiteyi ve yüksek lisansımı tamamlayarak iş hayatına atılmıştım. Artık, büyük bir kentteydim… Yapabileceğim birçok şey vardı; gidilecek sinemalar, gezilecek yerler… Tüm hayallerin kenti İstanbul’du işte sonuçta… 

Ancak bu hıza ve yaşam zorluğuna 8 yıl anca dayanabildim… Sonrasında Efes Selçuk’a, büyüdüğüm, nefes aldığım, her noktasında insanı başka bir çağa götüren bu topraklara hasretle ve kaybettiğim bir aşka geri dönerek geldim… Çünkü bu kent ilham veren bir kentti ve beni kendine davet etmişti tekrar… Ben bu topraklara aittim…. Ve bu topraklarda yapabilecek birçok şey vardı… 

Dillere destan, dünyaca ünlü çeşitliliği ve sürekliliği olan koskocaman bir tarihin üzerinde yaşıyoruz Efes Selçuk’ta… 

Her köşesinde başka bir döneme ait oluyorsunuz… Örneğin İZBAN çıkışında sizi ilk önce tarihi Bizans devri sukemerleri karşılıyor… Hemen akabinde yılda bir kez sadece 26 Ağustos’ta saat 12.30’da güneşin geliş açısı dahilinde ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün siluetinin oluştuğu kurtuluş anıtı… Tam karşısında halihazırda belediyemiz tarafından işletilen ancak Efes Selçuk’un ilk otellerinden olan taş ve tarihi bina; Carpouza Cafe... 

Devamında geçmişin yaşanmışlıklarını geleceğe taşıyan kente ruhunu kazandıran vatandaşların kültürlerini, göçlerini, gelenek ve göreneklerinin aktarıldığı: Cumhuriyet döneminde Tekel’e devredilen ve tütün ambarı olarak kullanılan taş bina; şu an kent belleği olarak Efes Selçuk’un kozmopolitik yapısını anlatır size…

Ve yolun sonunda karışınıza Ayasuluk Kalesi çıkar tüm haşmetiyle… Ki bu selamlama size Efes Selçuk’a karayolundan girişinizde olur. Sonrasında St. John Kilisesi, tüm görkemiyle İsa Bey Camii, İsa Bey Hamamı ve Dünyanın 7 Harikasından biri olan Artemis Tapınağı çıkar yolunuza… 

Dutların arasında devam ederken; sola ayrılan yolun devamında dünyanın en güzel antik kentiyle karşılaşırsınız… EFES… Ve antik kentimizi gezerken içinizden şu cümleleri tekrar edersiniz; “Çağlar öncesinde burada insanlar yaşıyordu… Kütüphanesinden, yamaç evlerine, tiyatrosundan, meclisine, limanından ticaretine… Devam eden ve hiçbir dönem atıl kalmayan hep süregelen koca bir tarih…” Güzel, kadim, masalsı kent merhaba… 

Ne çok kişiye ilham vermiştir bu kent bir bilseniz… Mesela; hakkında en çok konuşulan Karl Marx’a ilham veren tarihin bilinen en eski filozoflarından Herakleitos… Sanırım en doğru cümleyi etmiştir logos öğreticisi; “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir…” Ve Efes Selçuk değişir dönüşür ancak her yeni bir başlangıçta yeni değerlere ev sahipliği yapar… 

Nitekim üretkendir bu topraklar… Çünkü kadındır Efes Selçuk… Bir kadın şehridir…. Kybele’den Amazonlara, Ana Tanrıça Artemis’ten Meryem Ana’ya kadar kadınların topraklarıdır bu kent… İşte bu nokta da ilham veren kenttir… Kadın kentidir… Berekettir… Aidiyettir… Ve uçsuz bucaksız Efes Selçuk Pamucak Sahili’ndeki nadide kum zambaklarının zarafetidir Efes Selçuk… 

Bereketli topraklarında yetişen narından, üzümünden incirine; ayvasından mandalinasına, şeftalisinden karpuzuna; tarım alanının renk cümbüşüdür…. Arapsaçından ebegümeciye; şevketi bostanından enginarına; mürver şurubundan, şarabına; çöp şişinden gözlemesine Girit yemeklerine kadar lezzetler durağıdır… Efes antik kentinden, Meryem Ana’sına; Artemis Tapınağı’ndan, St. John Kilisesi’ne; İsa bey Camii’nden, Aziz Dimitrios Kilisesi’ne kadar UNESCO dünya kenti ve inanç kardeşliğidir… 

Yörüğüyle göçmeniyle, Karadenizlisiyle,Kürt’üyle, Hıristiyanıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle küçük bir mozaiktir bu kent… 

Ve bizler bu mozaiği göstermek kültüründen, sanatından, lezzetinden, toprağının bereketine, sahilinin güzelliğine doğasının göllerinin çeşitliliğine kadar Efes Selçuk’a aşığız…

Verdiği ilhamlardan yola çıkarak bu yıl 50.’si olacak olan ancak ilk kez “EFEST” markasıyla çıkacak olan tüm bu toplamı göstermek isteğimiz 6-7- 8 Eylül’de kentin tüm değerlerini kapsayan, birçok noktasını kullanacağımız; eski Efes Roma pazarına kadar canlandırılacak olan bir festival hayalimiz vardı… “GEÇMİŞİ HİSSET, GELECEĞİ KEŞFET” cümlesiyle başlayan bu hayalimizi ilham veren kent EFES Selçuk’ta gerçekleştireceğiz… 

Ve bu şölene katılan herkes kurduğum tüm bu sözcüklerin ne kadar hafif kaldığını Efes Selçuk’u gezerken anlayacak… 

Ben, Efes Selçuk Belediye Başkanı olarak şunu hayal ediyorum bu kent için, bir arada yaşama kültürü artmış, köklerine sahip çıkan, gençlerinin yaşadığı bu topraklara sahip çıkmak adına bu kente dair hayaller kurduğu, kadınların bu topraklarda evlatlarını yetiştirdikleri için huzurlu oldukları, çiftçilerin bereketli topraklardan daha fazla verim elde ettiği ve herkesin bu kente sahip çıktığı bir yarın… 

Çünkü Herakleitos’un dediği gibi; “Uyandığında iki seçeneğin var: Tekrar uyuyup bir rüya görmek veya uyanıp rüyanın peşinde koşmak.” Ben ve benimle birlikte hareket eden arkadaşlarımız Efes Selçuk’a ilişkin hayallerimizi gerçekleştirmek adına; UYANIP RÜYALARIMIZIN PEŞİNDEN KOŞANLARIZ… HEM DE HİÇ DURMADAN…

CUMHURİYET

Editör: Haber Merkezi