TUGAY CAN / İZ GAZETE - AKP iktidarı süresince ancak özellikle Erdoğan AKP’si döneminin en ‘popüler’ suçu olarak ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ ön plana çıkıyor.  İfade özgürlüğünün kısıtlandığı darbe dönemlerini dahi aşan ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ suçlaması ile açılan davalar AKP’li Abdullah Gül döneminde artış gösterirken, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sürecinde tavan yaptı. Erdoğan AKP’si döneminde 17 406 kişi Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile sanık olurken; veriler, her fırsatta ‘1980 Darbesi ile yüzleştik’ söylemini kullanan AKP’nin ifade özgürlüğü noktasında sınıfta kaldığını bir kez daha gözler önüne serdi. ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ ve ifade özgürlüğüne dair İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Baran Selanik ile konuştuk. Cumhurbaşkanına hakaret suçunun ifade özgürlüğü kavramından ayrı düşünülemeyeceğini ifade eden Selanik, hükumetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırının özel kişilere göre daha geniş olarak kabul edildiğini söyledi.

MUHALİFLER SUSTURULUYOR

Türkiye’de bu kriterlerin uygulanmadığını aktaran Selanik şöyle konuştu: “Yargının son dönemdeki bağımlı yapısı, 80 darbesi döneminden dahi kat kat fazla sayıda sanığın cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanmasına sebebiyet vermektedir. Cumhuriyet Başsavcılıkları, önlerine gelen şikayetlerde derhal soruşturma açmak zorunda kalsalar bile, hukuki bir değerlendirme yaparak, her olayda iddianame hazırlamak zorunda değillerdir. Ancak, yargı mensuplarının günümüzde siyasi iktidarın savunuculuğuna soyunduğunu görmekteyiz. Önüne gelen cumhurbaşkanına hakaret dosyalarında, hakaret olduğu iddia edilen kelimeleri ve cümleleri dikkate almadan işlem yapan savcılar, kovuşturma iznini hemen veren Adalet Bakanı ve önüne gelen dosyalarda ifade özgürlüğünü hiç tartışmadan cezalar veren hakimler, bu suçtan sanık olan kişi sayısının artışında önemli bir etkendir” Türkiye’de vatandaşların yapacağı eleştirilere dahi iktidarın karar vermekte olduğunu aktaran Selanik, “İzmir’de cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile soruşturma açılan kişiler tutuklanırken haklarındaki kararlarda kanunda olmamasına rağmen bu suçun katalog suç olduğu yazılıyordur. Bu kadar özensiz ve hukuka aykırı kararların amacının toplumun dizayn edilmek istenmesi olduğunu düşünüyorum.Yargı mensupları, insan hakları ve hukuk devletinden yana tavır koymadıkları sürece ne yazık ki bu durumda bir düzelmenin olması da mümkün görünmüyor” ifadelerini kullandı. ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ suçunun muhalifleri susturma noktasında iktidar tarafından kullanıldığını ifade eden İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Baran Selanik, Bugün hala eleştiri sınırları içinde kalan açıklamalara ceza verilmeyeceğine dair kanun maddeleri çıkartıyoruz, sanki daha önce ceza verilmesi normalmiş gibi. Adeta Amerika’yı yeniden keşfediyoruz. Evrensel hukukun ve insan haklarının kazanımlarını ve mevcut uygulamalarını, sanki yeni bir durummuş gibi aksettiriyorlar. Asıl sorun, uygulayıcıların zihninde. Bu zihinlerdeki karanlığın aydınlatılması gerek”

FEYZİOĞLU’NA TEPKİ

AKP iktidarı süreci içerisinde Türkiye Barolar Birliği’nin politik tavrını eleştiren Selanik, “Siyasi iktidarın peşine takılan bir başkanı var TBB’nin. Saray’a çıkma konusunda kimsenin anlayamadığı, avukatların sorunlarını yeşil pasaporta indirgeyen, avukatların değil de başka bir mesleğin oda başkanı sanan, bir general gibi sınıra gidip çığırtkanlık yapan biri. Meslektaşlarını siyasi iktidara hedef göstermekten kaçınmayan bir kişi bugün TBB’yi temsil etmektedir. TBB’yi temsil etmektedir, diyorum, bizi temsil etmediğini daha önce söylemiştik. Metin Feyzioğlu, TBB’nin, baroların ve avukatların önünde bir engel olarak durmaktadır. Evrensel hukuk ilkelerinin uygulanmasını talep etmektense fındık fiyatları ile ilgilenen, temel hak ve özgürlüklerin tırpanlandığı günümüzde siyasi iktidar övücülüğüne soyunan bir kişinin Türkiye’deki baroları temsil etmesi mümkün değildir” diye konuştu. Yargıya güven endeksi açısından Türkiye’nin alt sıralarda yer aldığını kaydeden Selanik, bu noktada adalet kurumunun uygulayıcıları olan hakim ve savcıların bağımsızlığının söz konusu olmadığını ifade etti. Siyasi iktidarın yaftalama faaliyetlerine      yargı mensuplarının çanak tuttuğunu söyleyen Selanik, “Bugün, cumhurbaşkanına hakaret iddiası ile yargılanan bir kişinin ceza almayacağını düşünen hiç kimse yoktur. Bu kişilerin tutuklanmaması da bir şans olarak görülmektedir. Mevcut durumu yaratanlar, kanunları uygulayan hakim ve savcılardır.Muhalif olan kesime yönelik yürütülen soruşturmalarda hiç ilgisi yokken cumhurbaşkanına hakaret iddiasını gündeme getiren tutanaklar ortaya çıkmaktadır. Hatta kolluk, sadece muhalifler için değil, kendilerine yönelik işlendiği iddia edilen suçlara dair tutanaklarda bile cumhurbaşkanına hakaret iddialarına yer vermektedir. Bunun anlamı çok basittir: Cumhurbaşkanına hakaret suçundan bir kişinin tutuklanma ihtimali oldukça yüksektir. Bu düşüncelerin hukukla açıklanabilecek bir yanı yoktur. Bu, yargı pratiğinin toplumdaki yansımasıdır” diyerek sözlerini noktaladı.

UYDU: DARBE DÖNEMLERİNİ GERİDE BIRAKTI

Doğruluk Payı’nda yer alan bilgiye göre 1980 Faşist Darbesi ile yönetimi ele alan Kenan Evren döneminde Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla sanık sandalyesine 340 kişi otururken, bu sayı Abdullah Gül döneminde 848’e Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde ise 17 406’ya yükselmiş durumda.Bu sayı 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde ise sadece 163.

Editör: Haber Merkezi