YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE - İYİ Parti İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, İz Televizyonu’nda yayınlanan ‘Pandemi Özel’ programında merkezi ve yerel yönetimlerin Kovid-19 salgını sürecindeki etkilerini değerlendirdi. Salgının başından itibaren yaptığı uyarı ve önerilerle dikkat çeken Dr. Çıray, pandemi sürecindeki en temel hatanın merkezi yönetimin, yerel yönetimleri engellemesi olduğunu vurguladı.

Türkiye’de ilk Kovid-19 vaka bildiriminin resmi olarak mart ayında yapıldığını ama aslında ocak ayının başında ilk vakaların görülmeye başlandığını kaydeden Dr. Aytun Çıray, Sağlık Bakanlığının kurduğu Bilim Kurulu’nun ise ilk aylarda ciddi çalışmalar yapmadığını ve alınan bazı tedbirlerin yetersiz olduğunu ifade etti.

‘BAŞARISIZLIĞI ÇOK AÇIK’

11 Mart’ta ilk vaka açıklandıktan sonra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın halkla ilişkiler açısından başarılı bir süreç yürüttüğünü ama Kovid-19 mücadelesinde başarısızlığının çok açık olduğunu vurgulayan Çıray, “Sürecin en başında Sayın Koca’ya acilen 14-21 gün karantina uygulamasını önerdik. Ayrıca hükümetin Kovid konusunda tarihin en büyük maskelemelerinden birini yaptığını belirttik. Bu zaman diliminde Umre vardı ve dini istismarlardan beslenen hükümet Umre’yi ertelemeyi göze alamadı. Umre’ye giden vatandaşlarımızın dönüşünde ise karantinaları doğru biçimde sağlanamadı. Suudi Arabistan’dan dönen 15 bin vatandaşımız, Anadolu’nun her yerine dağıldı. Zaten yapılan bilimsel araştırmalar gösterdi ki Türkiye’de yayılım Arabistan kökenli Kovid-19 virüsüyle oldu” dedi. Yine bu süreçte; futbol maçlarının ertelenmesi ya da TV’lerdeki şifreli yayınların kaldırılarak halkın evde kalmasının sağlanması gerektiğinde ısrar ettiklerini açıklayan Çıray, hiçbir önerilerinin kabul görmediğini ve vatandaşların omuz omuza kahvehanelerde maçları izleyerek Kovid-19 bulaş riskini ciddi oranda artırdığını kaydetti. Öte yandan Çıray, okulların kapatılmasında da gecikildiğini söyledi. 10 Nisan gecesi ‘tam kapanma’ ilan edildiğini ve vatandaşların panikle market ve fırınlara akın ettiğini de hatırlatan Çıray, “Tam bir skandaldı” diyerek sürecin en baştan bugüne dek yönetilemediğini belirtti.

‘BENCİL KARARLAR ALINDI!’

AKP iktidarının en temel hatalarından birisinin yerel yönetimleri dışlamak olduğunu vurgulayan Dr. Çıray, “Belediyeleri dışlamak yerine merkezi iktidarla uyumlu çalışmaya yönlendirselerdi çok daha faydalı sonuçlar çıkacaktı; özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerdeki ciddi vaka artışlarını ve ölümlerini yaşamayacaktık. Ancak siyasi bir endişeyle belediyelerin önlerine geçildi, yardım toplamaları engellendi. Bu bencilce ve insan hayatına kasteden bir kararlar dizisiydi” şeklinde konuştu.

‘TÜM SÜREÇ YANLIŞ YÖNETİLDİ’

“Dünyanın bütün ülkeleri kendi vatandaşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunurken sadece iki ülke vatandaşından para topladı; birisi Türkiye’ydi” diyen Aytun Çıray, bu durumu Türkiye’nin böyle bir pandemiye hazır olmadığının kanıtı olarak değerlendirdi. Diğer yandan Türkiye’nin en büyük talihsizliğinin ekonomik krizin ortasında pandemiye yakalanmak olduğunu söyleyen Çıray, “Kovid-19, Türkiye’de yayılmaya başladığında resmi rakamlara göre; işsizlik yüzde 14, genç işsizlik ise yüzde 25 civarındaydı. Bu kadar fazla işsizin olduğu bir ülkede yapılacak tek şey; karantina kararları alındıktan sonra işsiz ve günlük iş yapan vatandaşlara doğrudan nakdi yardım yapılmasıydı. Bu yapılamadı çünkü ülkenin AKP yüzünden yedek akçesi kalmamıştı. Kendi vatandaşına bakamayacağını anlayan hükümet, tam kapanmayı sağlayamadı ve hâlâ sağlayamıyor. Ancak iktidar; şehir hastanelerine verilen haksız kira ödemelerini ve köprülere yapılan döviz bazlı ödemeleri bu dönemde kısıp vatandaşa aktarmış olsaydı karantinadaki ekonomi soruna çözüm bulabilirdi. Kimi iktidarlar zenginleri kimi iktidarlar ise ihtiyacı olanı tercih eder. Ne yazık ki AKP hükümeti, 5 müteahhidi finanse etmeyi tercih etti! Bu anlamda bütün süreçleri yanlış yöneten, can ve mal kaybına neden olan bir yönetimle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

DERPEMİN PANDEMİYE ETKİSİ

30 Ekim’deki İzmir depreminin salgına olan etkisini de değerlendiren Çıray, “Olağanüstü bir süreçten geçtik tabii ama burada kritik bir şey oldu; Çevre Bakanı ile Sağlık Bakanı’nın İzmir’de milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla toplantı yapacağı söylendi. O toplantıya katıldığımda gerçekten dehşete kapıldım. Özellikle Sağlık Bakanı’nın katılacağı bir toplantıda herkes omuz omuza oturuyordu. Küçücük salona 100’den fazla insan doldurulmuştu ve sanki Kovid-19 virüsü bu ülkeye hiç uğramamış gibi bir ortam vardı. O tabloyu görünce toplantının başında hemen orayı terk ettim. Çünkü; vatandaşın sorunlarına çözüm arayacak bir zihniyet o odadan çıkamazdı. Kendileri hakkında tedbir alamayanlar, kendileri salgını ciddiye almayanlar İzmir’e faydalı olamaz diye düşündüm. O toplantının ardından Kovid-19 testi pozitif çıkanlar da oldu. Gördüm ki bu iktidar, salgını hiç ciddiye almamış. Sürekli millete ‘mesafe’ diyenler, kendi toplantılarında mesafeyi sağlayamıyorlar. Bu arada deprem alanına o kadar alakasız insanlar geldi ki; kalabalık siyasi heyetler, kendini göstermek isteyen STK’lar… İnanılmaz bir kaos vardı, halbuki bunlar tek elden yönetilmeliydi. O zaman hekim olarak şunu gördüm; İzmir’de salgın patlayacak. Şimdi İzmir, en çok hastalığın görüldüğü, yatak sayısının sıkıntılı olduğu, ölümlerin arttığı şehir oldu” diye konuştu.

GÜVEN KRİZİ OLUŞTU!

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu hakkında da açıklamalarda bulunan Dr. Çıray “Kurul bir kere çok kalabalık ve bu kadar büyük bir kalabalıktan kısa zamanda sonuçlar almak çok zor! Ayrıca, en başından itibaren siyasi açıklamaları Sağlık Bakanı, teknik açıklamaları ise Bilim Kurulu’nun içinden seçilecek bir sözcü yapmalıydı ki; güvenirlilik sağlanabilsin. Bununla birlikte Bilim Kurulu’nun içinde Türk Tabipleri Birliği, Eczacılar Odası, Diş Hekimleri Odası, Veterinerler Odası gibi kurumlardan temsilciler olmalıydı ama yanaştırmadılar bile! Sağlık Bakanı Koca, Bilim Kurulu için tavsiye makamı derken; Cumhurbaşkanı ise ‘Her türlü sorumluluk Bilim Kurulunun’ dedi. Yani ‘başarı bizim, başarısızlık onlarındır’ demeye getirdi. Bilim Kurulu da hükümet gibi çok fazla güven kaybetti. Bence bu Bilim Kurulu feshedilmeli ve tüm sağlık alanındaki STK’ların temsil edildiği yeni bir Bilim Kurulu oluşturulmalı, içinden de bir sözcü seçilerek açıklamalar onlara yaptırılmalıdır. Aşı konusunda da en doğru güven sağlama metodu bu olacak. Esasen milletimiz yıllardır aşılardan yana şüphe duymamış, peki şimdi neden şüpheli? Vatandaş aşılardan değil; bu iktidardan ve Bilim Kurulundan şüphe duyuyor. Doğru kararlar alamayacaklarını düşünüyor, aşı konusunda da istismar edilmek istemiyor” değerlendirmesini yaptı.

AKP döneminde Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapatılmasının bedelini pandemi döneminde ödediğimizi de ifade eden Çıray, Hıfzıssıhhanın; Türkiye’de koruyucu hekimlikte, aşılarda, ilaçların denetlenmesinde ve birçok bilimsel çalışmalara önderlik eden uluslararası alanda otorite olarak kabul edilmiş özerk bir kurum olduğunu hatırlattı.

‘SAĞLIKÇILARA MİNNETTARIM’

Hekim ve eski bir Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olarak tüm sağlık çalışanlarına minnettar olduğunu kaydeden Çıray, “İnsanüstü bir güç gösterdiler ve gösteremeye de devam ediyorlar. Muazzam bir psikolojik baskı altında, sürekli ölümle savaşarak ve kendi üzerlerindeki riski bilerek bu işin üstüne gittiler. Eğer Türkiye’de daha büyük bir kriz olmadıysa bu fedakâr insanlar sayesinde olmadı. Onun için derhal Kovid-19 meslek hastalığı kabul edilmeli ve hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımız meslek şehidi kabul edilmeliler. Bu işin bir maddi ölçüsü yoktur ama sağlıkçılara motivasyon sağlayacak, geçim şartlarına kalite getirecek zam ve sosyal katkılar yapılmalıdır” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi