YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE – HDP İzmir il binasına 17 Haziran 2021'de silahlı saldırı gerçekleştirerek Deniz Poyraz'ı katleden Onur Gencer hakkında açılan davanın 6’ncı duruşması geçtiğimiz Cuma günü Aliağa Şakran Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nde bulunan salonda görülmüştü. Yetki belgeli avukatlar, davayı takip etmeye gelen yurttaşlar ve basın emekçileri ise salona alınmamıştı. Jandarma ise avukatlara tazyikli su ve biber gazı ile saldırmıştı. Müşteki avukatları duruşmada değilken mahkeme heyeti tanık dinlemiş, cumhuriyet savcısı ise esas hakkındaki mütaalasını açıklamıştı.

İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, duruşma günü yaşananları, davanın seyrini ve yargılamanın doğru yürütülmesinin önemini İz TV’de anlattı.

‘O SALDIRI HERKESEYDİ’

Sözlerine davanın toplumsal önemine değinerek başlayan Başkan Yücel, “Bu saldırıya karşı durmak HDP’li ya da MHP’li olmanızla ilgili bir durum asla olamaz. Çünkü bu saldırı; örgütlenme özgürlüğüne, birlikte yaşama hakkına ve ifade özgürlüğüne karşı işlenmiştir. Eğer hesabı sorulmazsa, failin arkasındaki güç odakları ortaya çıkarılmazsa hepimiz tehlikedeyiz demektir. Bizim yıllardır mücadele edip yok etmeye çalıştığımız ne kadar kötülük varsa hepsi Deniz Poyraz Davası’nda toplanmış durumda. Davanın başka bir önemli boyutu ise yargının siyasi iktidara ne kadar da bağımlı olduğunu göstermesidir” diye konuştu.

KATİLİN ARKASINDA KİM VAR?

İlk duruşmadan itibaren sağlıklı bir yargılama yapılabilmesi ve olayın arka planının aydınlanabilmesi için eksik bırakılan her şeyi mahkemeye sunduklarını ancak bütün taleplerin reddedildiğini kaydeden Özkan Yücel, “Dava başladığı şekliyle, yani katile ceza verip olayın arkasını ise aydınlatmamak isteğiyle devam ediyor. Katilin kurduğu ilişkileri ortaya çıkarmak gibi bir amaçları yok! Bize, bir insanın bir sabah uyanıp sırf kendi kafasına estiği için parti binasını bastığına inandırmak istiyorlar. Böyle bir sahne önümüze koymaya çalışıyorlar. Ama biz bunun böyle olmadığını biliyoruz. Katilin daha önce çekilmiş fotoğraflarının anlamını, asgari ücretle çalışmasına rağmen 5 yıldızlı otellerde nasıl kalabildiğini, gittiği illerde uzun zaman kalıp kurduğu ilişkilerin boyutlarının ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Mesajlaşmalarını, telefon kayıtlarını, mobese görüntülerini ortaya çıkarıp katilin kurduğu ilişkileri ortaya çıkarın diyoruz ama maalesef yalnızca taleplerimizin davanın seyrine doğrudan etki etmeyecek kısımları kabul ediliyor. Evet, bir iddianame hazırladılar ve katil için en ağır cezayı istiyorlar ama o katilin cezalandırılması hiçbirimiz için yeterli olamaz. Çünkü asıl o katilin eline silahı verenler, katili oraya gönderenler, gittiği yolları açanlar ya da engel olmayanları öğrenmeliyiz. Türkiye’deki kirli ilişkileri ortaya çıkarmanın tek yolu buradan geçiyor. Bu dava da yapmak istedikleri çok açık. Topluma, ‘HDP binasına saldıranı nasıl cezalandırdık gördünüz mü?’ diyecekler. Evet, onu cezalandırabilirsiniz, çünkü kendisi bile sanki bir an önce cezalandırılmak için ve başka şeyler konuşulmasın diye bekliyor. Mahkeme, katille aynı anlayışla hareket ediyor. Tehlikeli olan, kötü olan şey de bu. Tetiği çekeni cezalandırıp onu oraya göndereni yok saymak mı sizin yargılama anlayışınız! Bu kadar mı vicdanınız karardı, ruhunuz teslim oldu? Bu ülkenin hakimlerisiniz siz, bir iktidarın ya da mekanizmanın değil.” ifadelerini kullandı.

‘NEYİ KAÇIRIYORSUNUZ?’

İlk duruşmadan beri mahkeme heyetinin davayı Şakran’a alarak avukatlardan ve yurttaşlardan kaçırmak isteğini, davayı yalnızlaştırmaya çalıştığını söyleyen Özkan Yücel, jandarmanın biber gazı ve TOMA’larla saldırmasını ve mahkeme başkanının yetki belgeli avukatları duruşmaya almamasıyla ilgili çarpıcı mesajlar verdi.

Özkan Yücel, “Bu yaşanan olaydan sonra çok fazla mesaj aldık. Ancak şunu söylemeliyim ki burada üzüntü duyulacak kişiler biz değiliz, tüm ülke aslında! Çünkü o biber gazı, bizim şahsımızda hukuk devletine, demokrasiye, adalete sıkılmıştır. Bizim gözümüzdeki yanma bir süre sonra geçiyor ama bu ülkenin hukuk sisteminde bıraktıkları tahribat kalıcı hale geliyor! Cuma günü yaşadıklarımızı herkes izledi, bu sahne bir mahkemenin girişi olabilir mi? Ne yazık ki cezaevinin içinde bir yargılama yaptıklarını söyledikleri oyun sergiliyorlar. Yargılamanın adil ve sağlıklı yürümesini istiyoruz. Ama burada yaptıkları tartışma ne? Yetki belgesi olan avukatları içeri almamak! Talimat vermiş mahkeme başkanı ve jandarma diyor ki; hiçbirinizi içeriye alamam… Ya kimi almıyorsun. Yetki belgesi, avukatlık kanununa göre vekaletname hükmündedir. Bu asla yoruma da açık değil. Nasıl yapabiliyorlar bunu? İşte bir oyun sergileniyor ve bunun adına da yargılama diyorlar. Ayrıca bu yargılama açık bir yargılamadır. Yani sokaktaki herhangi bir yurttaşın da gidip katılabildiği bir yargılamadır. Hiç kimseyi almadılar o duruşmaya ama tutanakta ‘Açık yargılamaya başlandı’ deniyor. Biz bu oyunun, bu hukuksuzluğun parçası olmayacağız. Hakiminden gaz sıkan kolluk kuvvetine kadar hepsi bilsin ki bu olayın arkasını da bırakmayacağız. Her birinden hesabını soracağız. Orada milletvekilleri, avukatlar, baro başkanı, yurttaşlar kimse kendi adına bir şey söylemiyor. Gaz altında bırakılan bu ülkenin hukuk sistemidir. Soruyoruz, neyi kaçırmaya çalışıyorsunuz? Biz failin arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak istiyoruz. Tüm çabamız bunun için. Yoksa katilin zaten katil olduğu konusunda bir tartışma yok ki. Katil olan zihniyeti arıyoruz biz. Bu yüzden mi kaçırıyorsunuz davayı? Bulabileceğimiz ipuçlarından ve başkalarını da o sanık sandalyesine oturtacağımızdan mı çekiniyorsunuz? Bir önceki duruşmada bir tanığın çok vahim bir beyanının üzerine gidilmedi. O tanık şunu söyledi; ‘Olay günü, henüz o saldırı geçekleşmemişken binaya girmek istediğimde kolluk görevlileri beni durdurdu ve binaya sokmadı.’ Henüz silah ateşlenmeden birinin binaya girmesi engelleniyorsa, siz ne düşünürsünüz? Bu tanıklık bana; dışarıda bulunan kolluk kuvvetlerinin içeride olacaklardan haberdar olduğunu söylüyor. Ama bu tanıklığın arkasından gitmediler biliyor musunuz? Bizim de gitmemize izin vermiyorlar, o yüzden avukatları duruşmaya almamaya çalışıyorlar, o yüzden kendilerini tel örgülerinin, jandarmaların, TOMA’ların arkasına sakladılar. Mahkeme heyetinin yaptığı şey bu hakikatten kaçmaktır. Bu dosyayı Yargıtay’a taşıdığımızda o hakimler, bu yaptıkları şeyin yargılama olduğunu nasıl savunacak ve hâlâ nasıl kendilerine hakim diyebilecekler merak ediyorum. Ben 33 yıldır avukatım ve ilk defa toplumsal bir dava izlemiyorum. Türkiye’nin dört bir yanında davalara yetki belgemle katıldım ama hiçbir dosyada böyle bir sorunla karşılaşmadım. Bu yapılanlar gerçekten soru işaretlerini arttırıyor. Ne saklıyorsunuz, kimi kaçırıyorsunuz ve kimi koruyorsunuz bu soruları herkesin sorması gerekiyor” sözleriyle tüm toplumun davaya sahip çıkmasını istedi.

‘TÜRKİYE BÖYLE BİR REZİLLİK YAŞAMADI!’

Bir sonraki duruşmaya da gideceklerini ve birçok baro başkanının da katılacağını kaydeden Özkan Yücel, “Yine yetki belgelerimizle gideceğiz. O duruşma salonuna gireceğiz. Hiçbir mahkeme başkanı, dosyada yetki belgesi olan bir avukatı duruşmaya almama talimatı veremez. HSK’yı göreceğiz bakalım görevden alma, soruşturma başlatma yapacaklar mı? Burada nasıl bir yargılama yürütüldüğünü bir kez de HSK’nın davranışlarıyla test etmiş olacağız. Türkiye bugüne kadar böyle bir rezillik yaşamadı. Umarım ki bir daha yaşamaz” dedi.

‘KEŞKE BAHÇELİ’NİN DEDİĞİ GİBİ ARAŞTIRILSA!’

Dosyada bulunan ama yok sayılarak cevapsız bırakılan pek çok konu olduğunu dile getiren Av. Yücel’e, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cinayet sonrası yaptığı, ‘Bu katil gerçekte kimdir? HTS kayıtları çıkarılmış mıdır? Derin PKK'nın, yabancı istihbarat örgütlerinin parmağı var mıdır? HDP'yi masumlaştırıp partimizi ve Cumhur İttifakı'nı suçlamak üzere inşa edilen cinayetin önü arkası, altı üstü sonuna kadar araştırılmalıdır’ açıklaması hatırlatılınca Özkan Yücel şu cevabı verdi: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Keşke olayın önü arkası Bahçeli’nin dediği gibi araştırılmış olsa. Mesela sağlık görevlisi olduğu söylenen şahsın, kamuflaj elbiseleriyle ve otomatik silahla fotoğrafının ne işi var? Onu Suriye’ye gönderenler kimdir ve hangi amaçla gönderilmiştir araştırılsın. Silah eğitimini kimden ve nerede almıştır, silaha nasıl erişmiştir araştırılsın. Bunların hepsi ortaya çıksın. Ne yazık ki resen hiçbir şey yapılmıyor, bizim taleplerimiz de reddediliyor. Bizim yaptığımız gerçek bir mücadeledir ama Bahçeli’ninki ‘Aman topu bize atmayın, aman ucunu bize dokundurmayın’ mücadelesidir. Bundan korktukları için bu dosyayı, cezaevine taşıdılar, avukatlardan ve yurttaşlardan kaçırdılar!”

Editör: Haber Merkezi