YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE -  24 Haziran baskın seçimi, dış politika ve İzmir gündeminin değerlendirildiği programda, CHP’li adaylar önemli açıklamalar yaptı.

“TÜRKİYE BİRLEŞEREK, PAYLAŞARAK BÜYÜYECEK”

Cumhurbaşkanlığı kampanyasının çok güzel devam ettiğini söyleyen Murat Bakan, “İnanıyoruz ki ramazan ayının bitimiyle birlikte bir iktidar değişikliği olacak, parlamento çoğunluğunu sağlayacağız ve Türkiye’yi birleştiren, paylaştıran, büyüten Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Muharrem İnce’yi seçeceğiz. Moralimiz çok yüksek, ümitliyiz” diye konuştu.

Milletvekilliği adaylığına ilk kez başvuran ve seçilmesi muhtemel bir sırada yer alan CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Mahir Polat ülkenin geleceği için umut dolu olduğunu söyledi. 25 Haziran sabahına yepyeni bir ülkeye uyanacağına inandığını söyleyen Polat, “Uzun yıllardır Türkiye’de sanatı, bilimi, üretimi konuşamıyorduk. Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Muharrem İnce sayesinde bunları konuşma fırsatını bulduk. Artık çocuklarımız geleceğe umutla bakacak” ifadelerini kullandı.

“ERKEN SEÇİM BİR FIRSATA DÖNÜŞTÜ”

Seçimlerden kaygılı olmadıklarını açıklayan Bakan, “Ama erken seçimin arkasında bir hesap var. Türkiye’de her şey yolundaysa, iktidar her şeyi düzgün yapıyorsa neden erken seçim var? Erken seçim, iktidarı değiştirmemiz ve Türkiye’yi olağanlaştırmak için bir fırsata dönüştü. Ülkemizde OHAL’in olması için hiçbir sebep yok. Darbe günü tüm partiler meclisteydi, birlik ve beraberlik vardı. Biz iktidara darbelere ve tüm sorunların çözümüne yönelik açık çek verdik. Getirecekleri tüm yasaları konuşup, tartışıp Türkiye’yi olağan halde yönetelim dedik. Ama iktidar OHAL’le yönetmek istedi. Bugün ekonominin, çiftçinin, turizmin, üretimin ve sanayinin durumu ortada, dolayısıyla bu riskleri erken seçimle bir fırsata dönüştürmek bizim elimizde. Sosyal demokratların, muhafazakar demokratların ve milliyetçi demokratların içerisinde bulunduğu ‘Millet İttifakı’ bu durumun bir ürünüdür. Hepimiz farklı düşünüyoruz ama ülkenin geleceği için bir araya gelebilen insanlarız, bunu biliyoruz.”şeklinde konuştu.

“LİSTELERİMİZ TÜRKİYE’Yİ KUCAKLAYABİLECEK NİTELİKTE”

CHP’nin aday listeleri açıklanmasından sonra parti içinde bir huzursuzluk olmadığını savunan Polat, “Tabi ki aday arkadaşlarımızın listelerde seçilemeyecek yerlerde olmalarında kişisel kırgınlıklar olabilir. Sonuçta hepimiz insanız ve beklentilerimizle gerçekleşenler farklı olunca kırılabiliyoruz. Ancak listelerin Türkiye’nin gerçeklerini kucaklayabileceğini ve yeniden parlamenter dönüşün önünü açacak ve bunun için çalışacak nitelikte olduğunu düşünüyorum. Tüm arkadaşlarımızla birlikte yorulmadan, sıkılmadan çalışacağız. Gidilmedik köy, dokunmadık insan bırakmayacağız” ifadelerine yer verdi. Seçimlerde İzmir’in iki bölgesinde de birer vekil arttıracaklarını söyleyen Polat, “İzmir göç alan bir şehir ve insanlar İzmir’in yaşam tarzına, anlayışına, demokrasisine geliyorlar. Bu kentin mutlak iktidarı CHP olduğu için onun yarattığı bir yaşam anlayışı var. İnsanların buraya umutla gelişi var ve insanlar bunun devam etmesi yönünde oy kullanacaktır” dedi.

“KOCAOĞLU LİSTELERE MÜDAHALE ETMEDİ”

CHP’nin İzmir listelerinde Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun müdahalesi olmadığını kesin bir dille ifade eden Bakan, “Genel Başkanımız mevcut vekillerin yasama performanslarına bakarak, gençleri vs. tercih ettiğini düşünüyorum. Elbette Sayın Kocaoğlu’nun düşünceleri olabilir ama bir müdahalesi kesinlikle olmadı, listeleri belirlediğini söylemek haksızlık. 600 aday belirliyorsunuz, mutlaka eksiği, hatası da olmuştur. Bu süreçte herkesi memnun etmenizin imkânı yok” açıklamasında bulundu.

“ŞEHİT CENAZELERİNDE NUTUK ATMAKLA OLMAZ”

Polis ve askerlerin özlük haklarıyla ilgili önemli çalışmalar yürüten Bakan, “Genelde şöyle bir algı var: Solcu bir vekil neden polisin haklarıyla ilgilensin? Bu doğru bir anlayış değil. Polisler bu ülkenin evladı, bir emirle ölüme koşan, fedakâr, bir diğer üniforması kefeni olan çocuklar bunlar. Sınır ötesinde görev yapıyorlar, askerler ona keza. Şehit cenazelerinin nerelere gittiği belli, anası babası sıvasız evlerde oturan, dağ köylerinde, Yörük çadırlarında yaşayan evlatlar bunlar. Dolayısıyla onların özlük haklarıyla ilgilenmeyi bir görev bildim. Şehit olduklarında herkes ağlar ama hayattayken özlük haklarıyla ilgili kimse bir şey söylemez, adım atmaz. Polisin 3600 ek göstergesi için defalarca kanun teklifi veren, mesailerini gündeme getiren, polis intiharlarını meclis gündemine getiren milletvekiliyim. Sayın Tayyip Erdoğan meydanlarda 3600 ek gösterge için haykırıyor ama seçim bildirgelerinde yok. 16 yıldır ne yaptın kardeşim? Ben kanun teklifi verdim niye reddettin? Şehit cenazesinin üstüne kolunu dayayıp nutuk atmakla olmaz bu işler. Hayattayken haklarını savunacaksın, onun çocuklarına olanaklar tanıyacaksın, görev zorluğu bakımından daha zor bir meslek var mı? Eğer muhalefet olarak biz bir sorunu dile getirmezsek, o sorun çözülmüyor. Taşeronda, emekli ikramiyesinde gördük. Biz neyi dile getiriyorsak o sorun çözülüyor. Yoksa görmüyorlar, gözleri kör, dilleri lal” diye belirtti.

“EKONOMİK GÖSTERGELER ÜLKENİN YÖNETİLEMEDİĞİNİN KANITI”

İktidarın artık ülkeyi yönetemediğini ve ekonomik göstergelerin bunun en somut örneği olduğunu ifade eden Polat, “Bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. Enflasyonun anası babası faizdir diyorsunuz sonrasında doları düşürmek için faiz arttırmak istiyorsunuz. Erken seçim yok diyorsunuz bir gün sonra erken seçim kararı alıyorsunuz. Her tarafıyla tutarsız bir hükümetle karşı karşıyayız. İnsanlar 17/25 Aralık günlerini gördü, kendi ceplerine bakıyorlar bir de iktidarın debdebeli yaşamına bakıyor. Bunların hepsi iktidarın değişmesi gerekliliğini ortaya koyuyor” dedi.

“DIŞ SORUNLAR İÇ SORUNUMUZ HALİNE GELDİ”

CHP’nin dış politikasının Cumhuriyet’in dış politikası olduğunu söyleyen Bakan, “Yurtta barış, dünyada barış demişiz. Denge, ihtiyat ve komşularla barış üzerine dış politika kurgulamışız. Irak’ta Suriye’de tüm inanç gruplarının bir arada yaşayabilmesini savunduk. ‘Emevi Cami’sinde namaz kılacağız’ diyen biz değildik. Sınırlarımızdan cihatçı teröristlerin geçişini sağlayan da biz değildik. Bizim yapmamız gereken barış tahsis etmektir, oralarda iç savaş çıkacak ortamı hazırlamak değil. Cumhuriyet’in dış politikasına dönmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

Suriye politikasında her şey çok güzel giderken, rüzgârın terse döndüğünü vurgulayan Polat, “Ortak tatiller yapılırken birden Suriye rejimini şeytanlaştırmaya başladık. İnanılmaz derecede savaşçı ihraç etmeye başladık. Esad kardeşimden Esed’e dönüşü hep birlikte yaşadık. Sınırımız insanların sözde cihada gittiği, insan kaçakçılığının başladığı bir yere dönüştü. Bu durum dış sorunken iç sorun haline gelmeye başladı. Suriye’den gelen göç dalgasıyla birlikte Türkiye’de emek piyasası düştü. Bazı hastalıklar tekrar gündeme geldi. Sosyolojik yapı dönüşmeye başladı. Suriye’de sorun çözülse de insanlar geriye dönmeyeceklerdir. İktidar da bu sorunların müsebbibidir” ifadelerine yer verdi.

“BEN ANADOLU’YUM DİYOR…”

HDP seçmenin ikinci turda Muharrem İnce’yi destekleyeceğini düşündüğünü ifade eden Polat, “Muharrem İnce çok farklı bir soluk getirdi. İnsanlar kendilerinden olan bir Cumhurbaşkanı’nı özlemiş. Türkiye’nin normalleşmesi de ancak böyle biriyle olur. Uluslararası ilişkiler açısından da böyle bir isim gerekli. Hakların sorunlarını bildiğini ve koruma ordusuyla kuşatılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağını herkese kanıtladı. Herkes kendisine istediğini sorabiliyor, sorduğu her soruya takır takır cevap alan bir medya var. Onu sorma bunu sorma gibi bir yaklaşım yok. Bu durum medyayı da özgürleştirecek. Yapacağı işlerle ilgili kaynağı nereden bulacaksınız sorusuna çok güzel cevap veriyor; “Sarayın ışıklarını kısacağım” diyor. Bir tarafıyla göçmenim, bir tarafıyla Rizeliyim, yani ben Anadolu’yum diyor” diye konuştu.

‘İZMİR’İN KÖYLÜLERİ KÖYÜNDE KALDI?’

İzmir’in köy kaldığı eleştirilerine karşı çıkan Bakan, “İzmir’i değerlendirmeden önce İstanbul’u, Ankara’yı bir yaşamak gerekiyor. Ankara’da kent yaşamı bitmiş durumda. İstanbul tamamen yağmalanmış. Bu iktidar ülkeye uygarlık getiremez. Tarihi eserler gökdelenlerin gölgesi altında kalmış. Ulaşım bitmiş, kent işgal altında. Bir kenti uygar yapan geleceğe bırakılabilir, sürdürülebilir bir kent yaratmaktır. Eğer uygarlık gökdelenler ve AVM’lerse biz uygar değiliz. Ama uygarlık bu kentin tarihini korumaksa, biyolojik arıtması varsa, havası, suyu temizse budur asıl uygarlık. Bizim belediyelerimiz bu kenti yağmalamadı ve ranta kurban etmedi” diye vurguladı.

İzmir’in yağmalanamayan bir kent olduğunu söyleyen Polat, “İzmir köy kalmadı. İzmir’in köylüleri köyünde kaldı. Farklı bir kalkınma modeli var İzmir’de, köylü köyünde üreterek mutlu bir şekilde yaşıyor. Bu da İzmir’in sosyal demokrat anlayışının bir parçasıdır. Mesela Tire Süt Kooperatifi, Bademler Fidancılık, Bayındır Çiçekçilik, insanlar kendi köylerinde üretim yapıp dünyaya bu ürünlerin satışını yapabiliyor ve mutlu yaşayabiliyor. Köylüyü köyünde tutabiliyor İzmir, bu da bize kaliteli gıdalar olarak dönüyor. Keşke İzmir hep böyle kalsa” ifadelerini kullandı.