YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE Cumhuriyet Halk Partisi’nin iki önemli ismi TÜYAP 24. İzmir Kitap Fuarı’nda bir araya geldi. Anayasa hukukçusu CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu ve bir önceki dönem CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok İzmirli okurlarla ‘Demokrasi Mücadelesinde Eleştiri, Özeleştiri ve Öneriler’ isimli söyleşide buluştu.

‘SANDIK, HALKIN ÖZGÜR İRADESİ İÇİN KURULMALIDIR’

Vatandaşların son on yılda on defa sandığa gittiğini ve bu durumun normal olmadığını söyleyen Kaboğlu, “Sandık demokrasinin temelidir fakat sandık halkın iradesini özgür biçimde ortaya koyması için kullanılmalıdır, yöneticilerin kendi politikalarını araçsallaştırmak ve meşrulaştırmak için değil. Son 10 yılda araçsallaştırmak için kurulduğuna tanık olduk. Bu süreçte halkta üç kaygıya tanık oldum. Birincisi, biz çoğunluğu sağlayamayız bu yüzden kazanamayız. İkincisi, çoğunluğu sağlasak bile, bunlar bize kazandırtmaz, hile yaparlar. Üçüncüsü, kazansak bile iktidarı bize bırakmazlar. Toplumda bu şekilde bir umutsuzluk vardı. Ben de hep umut olmaya çalıştım çünkü, demokrasiye olan inancımızı hiçbir zaman kaybetmemiz gerekiyor. Bu üç kaygıdan ilk ikisini yendik. Şimdi üçüncü kaygıyı yaşıyoruz” dedi.

‘SİSTEMATİK BİR HUKUKSUZLUK UYGULANDI’

31 Mart yerel seçimlerinden önceki altı aylık süreci hatırlatan Kaboğlu, “Seçim öncesinde seçime katılanlar arasında fırsat ve olanak eşitliği kuralına uyulmadı. Yerel seçimler ilk önce ulusallaştırıldı, sonra devletleştirildi. Kişi, parti ve devlet siyasal propagandalarda birbirine karıştırıldı. Bunlar serbest ve eşit oy ilkesini zedeleyen unsurlardı.  Seçimler esnasında bir taraf 3 bin oy farkla biz kazandık dedi. Anadolu Ajansı tarafından kamuoyuna doğru ve tarafsız bilgi sağlanmadı. Tarafsız kalması gereken bakanlar Cumhur İttifakı adayını ziyaret etti. Seçim sonrasında kapatılan seçim torbaları, 2 hafta sahalarda tutularak, sandık güvenliği sürekli tehdit altında bırakıldı. İtiraz ve denetim hakkı kötüye kullanıldı. Sistematik bir hukuksuzluk ve çifte standart uygulandı. Bu ortama hukuk yoluyla demokrasiyi kurarak son vereceğiz. İstanbul ve Türkiye genelinde yürüttüğümüz çalışma, hukuk yoluyla demokrasi çabası şeklinde özetlenebilir. Bu süreçte milli irade ortaya çıkmıştır. Son gelişmeler İstanbul’a özgüdür ama Türkiye’yi ilgilendirmektedir. Sandıktan çıkana saygı mı gösterilecek yoksa devlet gücünü kullanan siyasi partinin dayattığı mı uygulanacak! Bu anlamda Türkiye çok önemli bir dönemeçtedir. 31 Mart makûs talihi yenmedir. Halkın kendisine güvenmesi ve sandığın araçsallaştırılmasını önlemesidir. Bu yüzden dayanışma ve örgütlenme sürecine ivme kazandırmamız gerekiyor” diye konuştu.

‘SEÇİMİN BELİRLEYENİ EKONOMİK GİDİŞAT VE NEFRET DİLİNDEN YILGINLIK OLDU’

İbrahim Kaboğlu’ndan sonra söz alan Zeynep Altıok ise toplumun, mağduriyet öyküsüyle ortaya çıkan ancak kendi mahallesi dahil herkesi mağdur eden iktidar anlayışıyla karşı karşıya kaldığını söyledi. Toplumun her kesiminin hedef alındığını belirten Altıok, “Dindar ve kindar nesil yetiştirme şiarıyla yola çıkanların, toplumun her kesimini başka bir kategoriye alarak hedef aldığı, baskılarla dönüştürmek istediği, ana rejimle ilgili yolu, kadrolaşma hareketiyle, hukukun ve eğitimin içini boşaltarak sürdürdü. Rant odaklı, üretimi olmayan, yalnızca yandaşlarının çıkarını kollayan ve zengini daha zengin yapan ama yoksulu daha da yoksullaştıran ve yoksunlaştıran, emekçinin hakkını vermeyen bir anlayışla yönetildi. Seçimin belirleyeni, beton ekonomisine hapsedilen, açlık ve yoksulluk sınırının çok fazla altına düşmesiyle adeta imdat çığlığıyla ekonomik gidişat oldu. Seçimin bir diğer belirleyeni ise halkın nefret dilinden, hakaretten, ötekileştirmeden duyduğu yılgınlığı oldu” açıklamasında bulundu.

‘SEÇİMLERİN KAZANANI SAĞDUYU, UMUT, İYİLİK VE ÇAĞDAŞLIKTIR’

Yerel seçimlerin sonucuna bakıldığında hiçbir siyasal partinin lehine büyük bir kazanım okumamak gerektiğini vurgulayan Altıok, “Biz kazandık duygusuyla hareket edecek bir süreç değil, yeni bir fırsat ve nefes alanı, yeni bir değişim, dönüşüm alanı olarak düşünmek gerekiyor. Bu seçimlerin kazananlarını karşılaştırmak gerekirse, dayatmanın karşısına özgür irade geldi. Rantın karşısına emeğin hakkı, biatın karşısına hür irade geldi, nefretin karşısına birleştiren bir dil geldi. Bu seçimlerin kazananı sağduyudur, umuttur, iyiliktir, gelişimdir, çağdaşlıktır. Yerel yönetimler üzerinden gelerek iktidarı domine eden bir anlayışın, yerel yönetimler üzerinden tüm tıkadığı alanların nefes alabileceği bir açılımın söz konusudur. Sosyal demokrat yönetimlerin olduğu yerlerde insanlar daha mutlu, daha özgür olduğunu biliyoruz. Burada önemli olan gayri safi milli hasılayı yaratan büyük kentlerin el değiştirmiş olması, sosyal belediyecilik anlayışıyla sosyal adalet, eşitlik ve özgür bakış açısıyla yeni bir deneyim yaratacak sürece geçilmiş olmasıdır.  Kime oy vermiş olursa olsun, herkesin hakkının eşit dağıtılacağı bir hizmet politikasıyla dönüşüm sağlanabileceği, dayatarak değil deneyimleyerek, insanların tercihini etkileyebileceği yepyeni bir sürece geçtiğimizi düşünüyorum. Tarif ettiğimiz ve bizi bekleyen birlikteliği saygı çerçevesinde, demokrasi, hukuk, vicdan ve birliktelik çerçevesinde öreceğiz” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi